MÜKELLEFLERİN VERGİYE
GÖNÜLLÜ UYUMUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Yrd. Doç. Dr. Ali
Çelikkaya*
Abstract
Until now, the efforts
of ensuring efficiency in taxation have approached the problem from the angle
of tax administration. This work, on the contrary, focuses on the role of the
taxpayers and factors that would encourage them to voluntary compliance.
1. Giriş
- Vergi kaçakçılığının ve vergiden
kaçınmanın en önemli nedenlerinden birisi de vergi mükelleflerinin vergi ödeme
konusunda isteksiz davranmalarıdır. Aslında bu sorunun kökeni verginin ortaya
çıktığı tarihlere dayanır. Çünkü verginin ilk alınmaya başladığı anlardan
itibaren çeşitli sebeplerle mükellefler vergiye karşı tepki göstermiş ve vergi
ödemekten kaçınmışlardır (Bkz., Batırel, Paujade Hareketi, 1959 : 173-179).
- Vergi mükelleflerinin vergi ödeme
konusunda isteksiz davranmalarının nedenlerini araştırmak, onların vergi kaçırma
arzularını azaltacak ve dolayısıyla daha gerçekçi ve daha yüksek beyanda bulunmalarını
sağlayacak birtakım önlemler almak şüphesiz vergi yönetimi açısından öncelikli
bir öneme sahiptir (1).
- Özellikle son 15-20 yıldan beri
başta ABD olmak üzere (2) Hollanda, İspanya, İsviçre ve Danimarka gibi ülkeler
bu soruna ciddi bir şekilde eğilmektedir. Bu amaçla söz konusu ülkelerde vergi
mükelleflerinin “kendi rızaları” ile vergi ödeme istekliliklerini arttıran
faktörlerin neler olduğu saptanmakta ve daha sonra da bu faktörlerin vergi
mükelleflerinin gelirlerini doğru beyan etmelerine olan etkisi ampirik ve
deneysel çalışmalarla test edilmektedir (3). Bu çalışmada; teorik manada vergi
mükelleflerinin kendi rızaları ile vergi ödeme arzularını arttıran ve dolayısıyla
kendi rızaları ile doğru beyanda bulunmalarını sağlayan, vergi kaçakçılığı
ve vergiden kaçınma hissini azaltan faktörlerin neler olduğu
toplu olarak ortaya konmaya çalışılacak ve bu faktörlerin mükelleflerin beyanına
etkisinin ne yönde olduğu, daha önce yapılmış ampirik ve deneysel çalışmaların
sonuçlarından hareketle ortaya konmaya çalışılacaktır.
2. Mükelleflerin
Vergiye Gönüllü Uyumunu Etkileyen Faktörler
- Mükelleflerin vergiye gönüllü
uyumunu etkileyen faktörler çok çeşitli olmakla birlikte bunlar genel olarak
yedi ana başlık altında toplanabilir. Aşağıda bu faktörlerin neler olduğu
ve her birinin mükelleflerin vergiye gönüllü uyumu üzerindeki etkisinin ne
yönde olduğu ile ilgili değerlendirmelere yer verilecektir.
2.1. Gelir
Düzeyi ve Vergi Oranları
- Gelir düzeyi ve vergi oranlarının
mükelleflerin gönüllü uyumuna etkisi konusunda başta Clotfelter (1983) olmak
üzere birçok ampirik araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların çoğu, gelir
arttıkça vergi kaçakçılığının da arttığını ortaya koymaktadır (Andreoni,
Erard, Feınsteın, 1998).
Vergi oranlarının mükelleflerin
davranışları üzerindeki etkisi konusunda ise çok açık varsayımlar ortaya konamasa
da geniş manada vergi oranlarının vergi kaçakçılığının başlıca belirleyicisi
olduğunu, marjinal vergi oranlarını düşürmenin daha yüksek gelir beyanını
teşvik etmek suretiyle verginin tabana yayılmasına katkı sağlayacağını ortaya
koyan ampirik çalışmalar mevcuttur (Alm,
Jakson, Mckee, 1992). Vergi oranlarının mükelleflerin davranışları üzerindeki
etkisi konusunda çok açık varsayımlar ortaya konamamasının nedeni ise vergi
oranlarındaki bir değişmenin mükellefler üzerinde iki karşıt etki yaratmasıdır.
Şöyle ki, bir taraftan vergi oranlarındaki artış, başarılı kaçakçılıktaki
marjinal kazancı arttırdığı için daha fazla kaçakçılığı teşvik ederken, diğer
taraftan ise daha yüksek bir vergi oranı, vergi sonrası (harcanabilir) geliri
azaltmak suretiyle ilave bir etki yaratır, ki bu durum kişilerin riske karşı
davranışlarına bağlı olarak daha az (aşağı yukarı) kaçırmalarına neden olabilir
(Crane, Nourzad, 1990 : 188-199).
2.2. Sosyal
ve Demografik Faktörler
- Mükelleflerin beyanları üzerinde
çeşitli sosyal ve demografik faktörlerin de etkisi vardır. Nitekim, “yaş”,
“cinsiyet“, “medeni hal“, “mesleki çevre“ ve “eğitim“ gibi faktörlerin mükelleflerin
gönüllü uyumu üzerinde etkileri konusunda çeşitli araştırmalar yapılmaktadır.
Örneğin ABD’de yapılan ampirik bir araştırma, erkeklerin kadınlara oranla
evli çiftlerin ise bekarlara oranla daha fazla kaçırma eğilimi gösterdiklerini
ortaya koymaktadır. Yine aynı çalışma, 65 yaş üzerindeki kişilerde doğru beyanda
bulunmama eğiliminin (non-compliance) daha az önemli olduğunu,
buna karşılık genelde gençlerin risk alma güdülerinin güçlü olması nedeniyle
vergi kaçırma konusunda daha fazla istekli olduklarını ortaya koymaktadır
(Marsha Blumenthal, Joel Slemrod, 1992 :185-201). Bir başka ampirik çalışmaya
göre de, gönüllü uyum oranları
“mesleklere” göre farklılık göstermekte, mükellefin mensup olduğu meslek gurubunda
kaçakçılık yaygınsa, bu durum bireysel olarak bu mükellefin de vergi verme
azmini ve şevkini kırmaktadır (4). Aynı şekilde doğru beyanda bulunmama eğilimi
(non-compliance), maaş ve ücret geliri ile negatif, serbest meslek gelirleri
ile de pozitif bir ilişki içerisindedir (Scholz, 1994 :63-82). Bütün bu faktörlere
bir de “eğitim” eklenebilir. Eğitim düzeyi yüksek olan mükelleflerin, vergilerin
ekonomik ve sosyal işlevleri konusundaki bilinçli tutumları bunların vergi
kaçırma konusundaki eğilimlerinin daha düşük olmasına neden olur (Bilgi için
Şenyüz, 1995).
2.3. Cezalar,
Denetim Olasılığı ve Önceki Denetimler
- Denetimin temel amacı kişileri
yasalara uygun hareket etmeye yöneltmektir. Mükelleflerin bir gün denetlenebileceklerini
düşünmeleri yasalara uygun davranma eğilimlerini arttırır. Zira vergi denetimi
yasalara aykırı davranışla vergisini doğru ve zamanında ödemeyenler için ciddi
bir risk oluşturur. Doğru beyanı sağlayan kriter ise, bu riskin büyüklüğüdür.
- Sonuçlar çok net olmasa da yapılan
ampirik araştırmalar yüksek cezalar ve denetim olasılığının kaçakçılığı engelleyeceğini,
denetim oranı (olasılığı) ile gönüllü uyum arasında güçlü bir pozitif ilişki
olduğunu göstermektedir (Dubin, Wilde, 1988 :61-73; Dubin, Graetez, 1990 :
395-409) (5). Alm, Jackson ve Mckee yaptıkları deneysel çalışmada, gönüllü
uyumun denetim oranı ile artığını ancak ceza oranındaki değişmenin gönüllü
uyum üzerinde çok az etkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Bu çalışmaya göre,
ceza oranlarındaki bir artışa verilen tepki pozitif ancak küçük ve çokta önemli
değildir. Cezalar denetim ile desteklenmezse çok önemli bir etki yaratmaz.
Bu amaçla vergi yasalarında bazı düzenlemeler yapmak (örneğin yüksek ceza
oranlarının yeniden düzenlenmesi) gereklidir. Aynı şekilde, önceki denetimlerin
gelecekte de denetlenme şansını arttıracağı varsayıldığında, bir önceki yılda
yapılan denetimin kişinin müteakip yıllarda da gönüllü uyum davranışını etkileyeceği
sonucuna ulaşılabilir. Ancak denetimler doğru beyanda bulunmama eğilimini
(non-compliance) kavramada başarısız oluyorsa ya da mevcut cezalar doğru beyanda
bulunmama eğilimini ortaya çıkarmada kullanılamıyorsa bu durum gönüllü uyum
gösteren mükelleflerde kaçak için ödedikleri gibi bir düşünceye neden olabilir
(Andreoni, Erard, Feinstein, 1998).
2.4. Sübjektif
ve Objektif Ölçüler /Tedbirler
- Davranışların ve inançların gönüllü
uyumu nasıl etkilediğine yönelik araştırmalar denetim olasılığının yüksek
olduğunu düşünen mükelleflerin çok az kaçırarak beyanda bulunduklarını göstermektedir.
Benzer şekilde vergi yönetimine karşı oldukça olumsuz davranışlar içinde olan
mükellefler ise daha fazla kaçırma eğilimi göstermektedirler. Eğer mükellefler
vergi kaçırmanın haklı olduğuna inanıyorlarsa vergi kaçırmak için, yok eğer
tam tersi bir düşünceye sahip iseler dürüst beyanda bulunmak için uğraşırlar.
Bir başka değişle inançlarına uyumlu ve rasyonel bir durum hayal ederler (Andreoni,
Erard, Feinstein, 1998).
2.5. Mali
Müşavirlerin/Vergi Danışmanlarının Ektisi.
- Vergi kanunlarının karmaşıklığı
ve uygulamanın belirsizliği mükellefleri mali müşavirlerin yardımına sevk
etmektedir. ABD’de mükelleflerin %50’si beyannamelerinin hazırlanmasında vergi
danışmanlarından yararlanmaktadır. Vergi idaresine ve vergi yasalarına karşı
güven eksikliği olan, yeterli bilgi ve zamanı olmayan ya da tek başına bir
hatanın riskine katlanmak noktasında isteksiz olan mükellefler genellikle
bir profesyonel vergi danışmanının yardımına ihtiyaç duymaktadır. Bunda vergi
beyannamelerinin ve diğer belgelerin anlaşılması güç ve detaylı bilgi gerektirmesinin,
bir hata yada gecikmenin sonuçlarının ve şüphe ve tedirginliklerin de etkisi
vardır (Blumenthal, Slemrod, 1992). Ülkemizde de mükellefler muhasebecilerden
özellikle bilgi akışında yararlanmaktadırlar ve bilgi alma ihtiyacı duydukları
konuların başında “mevzuattaki değişiklikler” gelmektedir (Suadiye, Yükselen,
2001 :15-26). Mali müşavirlerin/vergi danışmanlarının gönüllü uyuma (beyana)
ektisi noktasında ise iki görüş vardır. Birincisi mali müşavirler hata oranını
azaltır ve ayrıca gönüllü uyumu düzenler. İkincisi ise denetimin ahlaki ve
fiziksel maliyetini düşürerek doğru beyanda bulunmama eğilimine (noncompliance)
itebilir (Andreoni, Erard, Feinstein, 1998).
2.6. Ahlaki
ve Sosyal Dinamikler
- Mükellefin vergi yükünün adil
olmadığına inanmaması, psikolojik olarak mükellefin makul ölçülerde vergiden
kaçırmasına neden olur. Çünkü böyle bir mükellef vergi kanunlarının diğerlerine
göre kendisine daha adaletsiz uygulandığına ya da alternatif olarak vergi
kanunlarının vergi kaçakçılığı yolu ile ihlal edildiğine inanabilir. Ekonomik
ve psikolojik tahliller bunu doğrulamaktadır (6). Yukarıda ifade edildiği
gibi vergi yönetiminden (devletten) memnuniyetsizlik derecesi de mükelleflerin
gönüllü uyumu üzerinde etkili olmaktadır. Mükellefler ödedikleri verginin
karşılığında birtakım kamu hizmetlerinden yararlanırlarsa (verginin karşılığında
hizmet alırlarsa) gönüllü uyum derecesi ve dolayısıyla beyan edilen gelirleri
daha da yükselecektir (Alm, Jakson, Mckee, 1992). Vergilemeye, vergi idaresi
ve yargısına güven duyulmayan bir ülkede vergi kaybının önüne geçilmesi güçtür
(Esen, 1997 :5-8). Verginin toplanması değil bunu nereye sarf edildiği de
yükümlülerin davranış tarzında etkin olmaktadır. Sosyologlar tahsil edilen
vergilerin nerelere ve nasıl harcandığının önemli olduğuna dikkati çekmektedir.
Çünkü vergi adalet ve eşitlik içinde toplansa bile harcanırken denge bozulabilir
ve kişisel arzular egemen olabilmektedir (Biçer :15-17).
2.7. Vergi
Sisteminin Karmaşıklığı ve Vergi Affı
- Vergi kanunlarının karmaşıklığı
doğru beyanda bulunmama eğilimine (non-compliance) katkıda bulunur. Bu itibarla
kanunlar öncelikle sade olmalı ve vergi sisteminde sürekli değişiklik yapılmamalıdır
(Brand, 2001). Mükellefler vergi kanunlarının karmaşık olduğu düşüncesinde
iseler bu onların gönüllü uyum derecesini etkileyebilir. Kaldı ki, kanunların
karmaşıklığı denetmenler ve yargı organları için de güçlükler doğurur. Böyle
bir durumda bilgisiz ve yetersiz denetmenlerin düşük beyanı (non-compliance)
ortaya çıkarmaları ve cezalandırmaları güçleşir. Bunun mükellefe yansıması
ise bazı gönüllü uyum davranışlarının cezalandırılması ve indirimden yararlanması
gereken mükellefler indirimden yararlanamamasıdır.
- Vergi affına gelince, affın gönüllü
uyum üzerindeki uzun vadeli ektisi konusunda iki farklı düşünce mevcuttur.
Lehteki görüşe göre bir kereye mahsus vergi affı eğer daha yüksek harcamalar
ve kaçakçılığı önlemek için daha etkili cezalar ile birlikte uygulanırsa gelecekte
gönüllü uyumu arttırabilir. Ayrıca affın önceden kayıt dışı sektörlerde olan
bir çok mükellefleri vergi sistemine kazandırma gibi olumlu bir yanı da bulunmaktadır.
Eleştiriler ise vergi affının uzun vadeli sonuçlarının mükelleflerin gönüllü
uyumu üzerinde önemli negatif etkiler yaratacağı noktasındadır. Bu düşüncenin
birkaç destekleyicisi vardır. Eğer dürüst mükellefler kaçakçılara verilen
bu vergi indirimine (özel uygulama) tepki gösterir ve bunun kendileri için
bir haksızlık olduğunu düşünürlerse bu onların gönüllü uyum derecesini azaltır.
Ayrıca mükellefler vergi affının bir kereye mahsus sağlanan bir fırsat olduğuna
inanmayabilirler. Eğer mükellefler gelecekte de vergi aflarının devam edeceğine
inanırlarsa bu da onların gönüllü uyum derecelerinin tekrar azalmasına katkı
sağlar (Dönmez, 1992; Alm, Beck, 1993 :53-60).
- Bu eleştirileri tamamen olmasa
da destekler nitelikte olan bir çalışma, genellikle ortalama gönüllü uyum
seviyesinin çıkarılan bir vergi affının ardından düştüğünü, bu düşüşün
ise en önemli sebebinin gelecekteki af beklentisi olduğunu, Devletin gelecekte
vergi affı olmayacağı yolundaki güvenceleri ise bu etkiyi azaltacağını ortaya
koymuştur. Yine bu çalışmaya göre, bir vergi affı öncesi doğru beyanda bulunanların
af sonrası gönüllü uyum derecelerinde azalma olacağı konusunda çok net bir
şey söylenemez. Ancak vergi affı öncesi çok yüksek bir gönüllü uyum gösteren
mükellefler af sonrasında da bu davranışlarına devam ederken vergi affı öncesi
uyum dereceleri daha ılımlı olanlar ise af sonrası uyum derecelerini çok önemli
ölçüde düşürmektedir (Alm, Mckee, Beck, 1990 : 23-38).
- Özetle vergi affının uzun vadede
ortalama gönüllü uyum derecesini düşürdüğü ancak iyi tasarlandığı takdirde
ise bu düşüşün giderilebileceği söylenebilir. Dolayısıyla vergi affı sonrası
yasal düzenlemeler artarsa o zaman toplam gönüllü uyum derecesi artabilir
ve af daha sağlıklı bir vergi rejimine geçişi kolaylaştırmada etkin bir araç
olabilir. Nitekim vergi affı, özellikle ABD’de 1980’lerde gelir sağlamada
yaygın bir araç olarak kullanılmıştır (7).
Sonuç
- Görüldüğü gibi, gelir düzeyi,
vergi oranı, yaş, cinsiyet, medeni hal, mesleki çevre, eğitim gibi sosyal
ve demografik faktörler, cezalar, denetim olasılığı, davranışlar, inançlar,
ahlaki ve sosyal dinamikler ve af gibi beli başlı faktörler mükelleflerin
beyanları üzerinde etkili olmaktadır. Ancak her ülkenin sosyal ve ekonomik
yapısı birbirinden farklı olduğundan mükelleflerin yukarıda sayılan bu faktörlerden
etkilenme derecesi de ülkeden ülkeye farklılıklar gösterebilmektedir.
- Bir çok gelişmiş ülke özelikle
son 20 yıldır mükelleflerin kendi rızaları ile beyanlarını arttıracakları
faktörlerin neler olduğu ve bunların etki derecesini ölçen ampirik çalışmalar
yapmaktadır.
- Ülkemizde de yapılması gereken
vergilerin toplanma maliyetini yükselterek idari etkinliği arttırmaya çalışmak
yerine, mükelleflerin vergi hakkındaki düşüncesini (tax mentality) değiştirmek
hedefine yönelen uzun vadeli politikalar üretmektir (Batırel, 1973 :40). Bunu
için ülkemizde de mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu etkileyen faktörlerin
her biri konusunda ampirik çalışmalar yapılmasında yara vardır.
KAYNAKLAR
(1) Batı literatüründe,
vergi mükelleflerinin vergi idaresine çok fazla iş düşmeden, kendi rızaları
ile doğru beyanda bulunmalarını sağlayan faktörler ve bunların mükelleflerin
beyanlarına etkileri konusunda yapılan çalışmalar genel olarak ‘Tax Compliance”
adı altında yürütülmektedir “Tax Compliance” İngilizce sözlüklerde vergi ödeme
istekliliği şeklinde ifade edilmektedir. Bu ifadenin yerleşmiş Türkçe bir
karşılığı bulunmamaktadır. Bu alanda yapılan çalışmalardan birisinde “Tax
Compliance” ifadesinin yerine “gönüllü uyum” ifadesi kullanılmıştır (Batırel,
Vergi Kaçakçılığı ve Vergiye Gönüllü Uyum, 1996).
(2) ABD Gelir
İdaresi (IRS) vergi mükelleflerinin vergiye gönüllü uyum derecesini ölçmek
için “Mükelleflerin Uyumluluğunu Ölçme Programı” (TCMP)’den gelen bilgilere
göre hareket etmektedir. 1988 TCMP verilerine göre ABD’de mükelleflerin %40’ı
vergilerini düşük, %53’ü doğru ve %7’si ise fazla ödemiştir. Eğer yüksek ve
düşük ödemelerin ortalama bir kısmının hatadan kaynaklandığı varsayılırsa,
mükelleflerin 2/3’ünün doğru beyanda bulunma niyetinde olduğu sonucuna ulaşılabilir.
Ancak bir diğer gerçek ise şudur ki, mükelleflerin önemli miktarda (yaklaşık
¼’ü) bir kısmı da düşük vergi ödemişlerdir. Bu çalışmanın detayları için bkz.,
(Andreoni, Brian Erard ve Feınsteın, 1998).
(3) Bu alanda
bilinen ilk (en erken) ve en iyi model Michael G. Allingham ve Anger Sandom
(1972)’a aittir. Daha sonra yapılan hemen hemen bütün ampirik çalışmalar bu
standart teoriye dayanmaktadır. Bu teoriler genellikle başlıca mali enstrümanların
(gelir, vergi oranı, denetim olasılığı ve cezalar)’ın beyan edilen gelir üzerindeki
etkisini analiz ederken, bazı modellerde bu dört faktöre ilave olarak bir
de kamum harcamaları (ödenen vergilerin finanse ettiği, mükelleflere geri
dönen) modele eklenmektedir. Geniş bilgi için bkz., (Alm, Jakson and Mckee,
1992 : 107-114).
(4) ABD’de 1985’de
yapılan bir araştırma gibi sabit bir işyerine bağlı olarak yapılan satışlarda
(galericiler -car dealership-, mağazalar ve restoranlar gibi) %39’dan daha
fazla bir oranda düşük beyanda bulunulduğunu, bunu %36 ile ulaşım, haberleşme
ve hizmetler sektörünün ve %31 ile de perakende satış yapanların izlediğini,
işletmelerin mali işlerini kayıtlarını tutanlar, emlakçiler, sigortacılık
sektörü; tarım, ormancılık ve balıkçılık ile toptan satış endüstrilerinde
ise (%16,18, 19 ve müteakip) şekilde düşük beyanda bulunulduğu ortaya koymuştur.
(Bkz., Andreoni ve diğerleri)
(5) Daha çok
gelir vergisi mükellefleri üzerinde yapılan bu araştırmaların yanında son
yıllarda satış vergileri ve diğer vergilerde de gönüllü uyum davranışı ve
bunda denetimin etkileri araştırılmaya başlanmıştır. Bu çalışmalardan birinde
Murray (1995), ABD’de 1993 yılı itibariyle vergi gelirlerinin %24.7’sini sağlayan
satış vergileri üzerine yaptığı bir araştırmada, satış vergilerinin düşük
beyanlarının nedenlerini ve bununla ilgili denetim yöntemlerini ortaya koymuş,
ve ayrıca daha etkin hesaplama yöntemleri ve verilerin nasıl kullanılabileceğini
analiz etmiştir. (Murray, 1995).
(6) Dünya genelinde
(başta ABD ve UK olmak üzere) vergi sisteminin adaletsiz olarak algılanması
(vergiye bir direnç olarak) artmıştır. (Uçak, 1997 :13-37. Ülkemizde de manzara
pek farklı değildir. Manisa ilimizde gerçek usulde vergilendirilen mükellef
gurupları üzerinde yapılan bir anket çalışmasında mükelleflerin vergi sistemine
ilişkin şikayetleri içerisinde ilk sırayı vergi sisteminin adaletsiz
olması almıştır. (Muter ve diğerleri, 1993 :62-63)
(7) Örneğin Newyork
vergi affı programı çerçevesinde 401 Miylon Dolar, Kaliforniya, İllions ve
Misigan Eyaletlerinden her biri 100 Milyon Dolardan fazla gelir elde ederken
diğer eyaletler bu kadar başarılı olamamıştır. Kuzey Dakota, Idoha, Texas,
Kansas ve Misuri’den her biri 1 Milyondan az vergi toplamışlardır. (Bkz.,
Alm, Mckee ve Beck 1990: 23-38)
Alm James, Betery
Jakson and Michael Mckee, “Estimating the Determinant of Taxpayer Compliance
With Experimental Data”, National Tax Journal, (Sayı XLV, No, 1, Mart
1992), ss. 107-114.
Alm James, Mıchael
Mckee and Wıllıam Beck, “Amazing Graze: Tax Amnestıes and Tax Compliance”, National
Tax Journal, (Sayı XLIII, No, 1 Mart 1990) ss. 23-38.
Alm James and William
Beck, “Tax Amnesties and Compliance in the Long Run: A Time Series Analysis”,
National Tax Journal, (Sayı XLVI, Mart 1993), ss. 53-60
Andreoni James,
Brian Erard ve Jonathan Feınsteın, “Tax Compliance”, Journal of Economic
Literatüre, (Sayı XXXVI, Haziran 1998).
Batırel Ömer Faruk,
“Vergi İdaresinde Etkinlik ve Mükellef Psikolojisi”, İ.T.İ.A. Dergisi,
(İstanbul 1973), ss. 40.
Batırel Ömer Faruk,
“Vergi Kaçakçılığı ve Vergiye Gönüllü Uyum”, Vergi Dünyası Dergisi, (Sayı
175, Mart 1996), ss. 52-55.
Batırel Ömer Faruk,
“Vergiye Karşı Tipik Bir Reaksiyon Paujade Hareketi”, Maliye Enstitüsü Konferansları,
(Sermet Mat, İstanbul 1959), ss. 173-197.
Biçer Hüsamettin,
“Vergi Sistemi ve Denetim”, Vergi Dünyası Dergisi, (Sayı 41), ss. 15-17
Blumenthal Marsha,
Joel Slemrod, “The Compliance Cost of the U.S. İnduvudual İncome Tax System:
A Second Look After Tax Reform”, National Tax Journal, (Sayı XLV, No,
2, Haziran, 1992), ss. 185-201.
Brand Phill, Compliance:
“A. 21st Century Approach”, National Tax Journal, Yıl 2000.
Crane Steven E.,
Farrokh Nourzad, “Tax Rates and Tax Evasion: Evidence From California Amnesty
Data”, National Tax Journal, (Sayı XLIII, No, 2, Haziran 1990), ss. 188-199.
Dönmez Recai, Teoride
ve Uygulamada Vergi Afları, (Anadolu Ü. Yayın No: 557, Eskişehir, 1992).
Dubin Jeffrey A.
ve Louis L. Wilde, “An Empirical Analysis of Federal İncome Tax Auditing and
Compliance”, Nationol Tax Journal, (Sayı XLI, No 1, Mart 1988), ss. 61-73.
Dubin Jeffrey A.,
Michael J. Graetz, “The Effect of Audit Rates on The Federal İndivudual İncome
Tax, 1977-1986”, Nationol Tax Journal, (Sayı XLIII, No 4, Aralık 1990),
ss. 395-409.
Esen Ahmet, “Yasa
ile Vergi Kaçakçılığı olur mu Sizce? Ülkemizde Bal Gibi Oluyor İşte!...,” Maliye
Postası Dergisi, (Y. 18, Sayı 407, 15 Ağustos 1997), s. 5-8
Murray Matthew N.
“Sales Tax Compliance and Audit Selection”, National Tax Journal, (Sayı
XLVIII, No, 4, Aralık 1995).
Muter Naci ve diğerleri,
Mükelleflerin Vergi Karşısındaki Tutum ve Davranışları Araştırması ,
(Manisa, 1993).
Scholz John Karl,
“The Earned Income Tax Credit: Partıcıpatıon, Compliance, and Antipoverty Effectiveness”,
National Tax Journal, (Sayı XLVII, No, 1, Mart 1994), ss. 63-82.
Şenyüz Doğan, Vergilendirmede
Yükümlü Psikolojisi, (Bursa, 1995).
Suadiye Gülhan,
Cemal Yükselen, “Mükelleflerin ve Muhasebecilerin Birbirlerinden Beklentileri:
Hatay İlinde Bir Araştırma”, Mali Çözüm, (Yıl 11, Sayı 56, Temmuz Ağustos-Eylül,
2001, İstanbul SMMMO Yayın Organı), ss. 15-26
Uçak Cemalettin, “Vergilendirme
Psikolojisi”, Vergi Dünyası Dergisi, ‘Sayı 189, Mayıs 1997), ss. 13-37