Son Güncelleme Tarihi 01.06.2006
 
HAZİRAN 2006 - SAYI 52

 

Makale:

 

POSMODERNİZMİN İŞLETME YÖNETİMİNE ETKİLERİ: KAVRAMSAL BİR ÇÖZÜMLEME*

 

Arş. Gör. Erkan ERDEMİR**

 

ÖZET

Rönesans ve reform hareketleri ile başlayan aydınlanma düşüncesi, sanayi devrimi ile birlikte kendi toplumsal projesini hayata geçirmiştir. Toplum, kendisini oluşturan bütün kurumlarıyla birlikte modernizmin eşitlik, özgürlük, ilerleme ve aydınlanma ideallerini gerçekleştirmeye yönelmiştir. Modernizmin, toplumsal alanda savaşlar ve çevre felaketleri, bireysel alanda da yabancılaşma ve varoluş sıkıntısı gibi olumsuz sonuçları, modern dönemin büyük hedeflerine duyulan inancı zayıflatmıştır. Son otuz yılda ise bu şüpheler, köklü eleştirilere dönüşerek, postmodernizm olarak ifade edilen bir söylem haline gelmiştir.

İşletmeler açısından modern dönem, aydınlanmanın rasyonalizasyon, bürokrasi, kontrol, bilimsel yönetim ve seri üretim gibi yaklaşımlarıyla, oldukça verimli geçmiştir. Ancak insan faktörünün öneminin artışı ve modern sorunların işletmelerdeki yansımalarına yönelik postmodern eleştiri, işletmelerin yapılarını ve hedeflerini gözden geçirmelerine neden olmuştur. İşletmecilik ve yönetim literatüründe yer alan stratejik planlama, örnek edinme, performansa dayalı ücretlendirme, dış kaynaklardan yararlanma, stratejik işbirlikleri, temel yetkinliklere odaklanma, değişim mühendisliği, dengeli skor kartı tekniği, toplam kalite yönetimi, tedarik zinciri yönetimi, bilgi yönetimi, küçülme vb. birçok yaklaşım, bu sıkıntıları aşma çabaları olarak algılanabilir. Bu yaklaşımlardan birçoğu, halen modern bir karakter taşımaktadır. Öte yandan, değerlerle yönetim, öğrenen örgütler, esneklik, sosyal sorumluluk, entelektüel sermaye, kaos, paydaşlık teorisi, kurumsal yönetişim gibi güncel yönetim kavramlarında, postmodern söylemin etkileri görülmektedir.

Bu çalışmada, mevcut modern yönetim teorileri ve olası bir postmodern yönetim yaklaşımının felsefi arka planı irdelenmekte, postmodernizm tartışmaları çerçevesinde ortaya çıkan ve işletme yönetimine yeni bakış açıları kazandıran yaklaşımlar tespit edilmeye çalışılmaktadır.

1. GİRİŞ

İnsanların birlikte iş yapmaya başladıkları dönemlerden beri varolan yönetim faaliyeti ancak 19. yüzyılda bir bilim haline gelmiştir. Bu dönem, modern çağın da başlangıcı sayılan sanayi devriminin gerçekleştiği dönemdir. O yıllardan günümüze yönetim bilimi birçok aşama geçirmiştir. Kar elde etmek için üretim faktörlerini bir araya getirmekle başlayan yönetim faaliyeti günümüzde, üretim faaliyetlerinin yapısında meydana gelen değişmelerle de birlikte, birçok disiplinin ilgilendiği karmaşık bir bilim haline gelmiştir.

Yönetim biliminin yaklaşık iki yüzyıllık bir geçmişi vardır. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan yeni üretim teknikleri bilimsel anlamda bir yönetim faaliyetini başlatmıştır. Klasik dönem olarak adlandırılan bu dönemden sonra yönetim alanında neoklasik ve modern dönemler yaşanmıştır. Günümüzde ise hemen her alanda modernden postmoderne bir dönüşüm tartışılmaktadır. Bu tartışmalar, yönetim alanında da postmodern yaklaşımları gündeme getirmiştir.

Postmodernizm, henüz bir teori, ideoloji veya kuram haline gelememiştir. Ancak belli bir epistemolojik temel oluşturmaya çalışan bir söylem, bir yaklaşım biçimi olarak ele alınabilir. Söylemlerinde postmodern bir yaklaşım sergileyen düşünürler; felsefe, sanat, edebiyat, mimari, fizik, matematik, sosyoloji, ekonomi, işletmecilik, iletişim gibi pek çok farklı alanlarda faaliyet göstermektedirler. Bununla birlikte, bütüncül ve tutarlı bir şekilde birbirleriyle aynı şeyleri savunuyor da değildirler. Daha da ötesi, özellikle matematik, fizik, işletmecilik ve ekonomi alanında, incelenebildiği kadarıyla,  postmodernizm kavramını hiç kullanmamış olanlar yanında, modernizmin kurucularından kabul edilen düşünürler de bulunmaktadır. Bu bakımdan, bu makalede postmodernizm, yeni ortaya çıkmış, popüler bir eleştirel düşünce olarak değil, tarihsel olarak modern öncesi dönemlerden, hatta modernliğin hiç uğramadığı kültürlerden bile izler taşıyan bir söylem, genelde insanlığın, özelde işletmeciliğin önemli problemlerine çözümler üretmeye çalışan bir bakış açısı olarak değerlendirilecektir.

2. MODERNİZM

Sosyal bilimler alanında kuram ile ideolojiyi ontolojik olarak birbirinden ayırmak pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle hem kuramı hem de ideolojiyi kapsayan bir çerçevede ‘söylem’ sözcüğünü kullanmak daha anlamlı gözükmektedir. Bir söylem olarak ‘modernizm’ son derece kapsamlı ve karmaşık oluşumları ifade etmektedir.[1] Modernizm kavramı, tıpkı ileride ele alınacak olan postmodernizm kavramı gibi, sanattan edebiyata, siyasetten sosyolojiye, mimariden felsefeye kadar birçok alanda yansımaları olan ve tartışılan bir kavramdır. Böylesi geniş bir art-alanı olan modernizm kavramının yönetim alanında tartışılabilmesi için, kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu nedenle bu makalede modernizme sosyal teori açısından yaklaşılmıştır.

‘Modernizm’ denildiğinde, aydınlanma çağı ile gelen zihinsel dönüşümün ortaya çıkardığı ideoloji ve yaşam biçimi; hümanizm, sekülerizm ve demokrasi üzerine kurulu, egemenliği insana özgüleştiren, kurtuluşu dinde değil bilimde arayan, insan-biçimci ve insan-merkezci dünya görüşü anlaşılmaktadır.[2] Modernizm, rönesanstan bu yana insanoğlunun aklıyla evrende varolan her şeyi öğrenebileceğine, onu istediği gibi yönlendirerek gerçek mutluluğa kavuşacağına inanan bir düşüncenin ürünüdür.[3] Modernizmin temel özellikleri şu şekilde özetlenebilir:[4]

 

3. POSTMODERNİZM

Postmodernizm, öncelikle modernizme yönelik bir eleştirinin ürünüdür. Modernizme yöneltilen ilk eleştiriler, daha modernizmin temellerinin atıldığı aydınlanma döneminde, aydınlanmanın kendi içerisinden çıkmıştır. Genel olarak eleştiriler iki başlık altında toplanabilir. İlk olarak modernleşme projesinin sosyal sonuçları göze çarpmaktadır. Son yıllarda daha da belirginleşen çevre felaketleri, toplumlar arasındaki eşitsizlikler, savaşlar ile yabancılaşma vb. bireysel problemler modern ideallerin sorgulanmaya başlamasına yol açmıştır.[5]

Diğer yandan bilimsel alanda gerçekleşen bazı gelişmeler de modernizmin düşünsel temellerini eleştiri konusu yapmıştır. Kuantum fiziği, Öklid dışı geometri, Gödel ispatı, Heisenberg’in belirsizlik kuramı ve nihayet Einstein’in görecelilik kuramı, sözü edilen büyük bilimsel dönüşümün ilk akla gelen örnekleridir. Bu bilimsel atılımlar, doğrunun bir olasılık ifade ettiğini, bilim alanında belirsizliğin de söz konusu olabileceğini ortaya atmıştır. İnsanlık için neyin doğru ve neyin ilerleme olduğunu tayin eden yalnızca bir yöntem değil, içinde bilim yapılan dünyanın, toplumun ve tarihin koşullarıdır. Bugün batı biliminin yeryüzündeki tartışılmaz egemenliği, onun sahip olduğu sağlam ilke ve mantıktan veya yöntemden değil, hizmet ettiği uygarlığın egemenliğinden kaynaklanmaktadır.[6]

Çeşitli yazarlar tarafından; meta-anlatıların sonu,[7] geç kapitalizmin mantığı, çok uluslu kapitalizm, medya kapitalizmi,[8] üst-modernizm,[9] neo-modernizm,[10] görecilik,[11] gösteri toplumu,[12] radikal modernlik,[13] modernizmin; sonucu, devamı, sonradan doğmuş hali, gelişmiş hali, inkarı, reddi[14] gibi çeşitli biçimlerde tanımlanan postmodernizm, sözlüklerde; kapitalist kültürde, yada daha genel olarak batı dünyasında, yirminci yüzyılın son çeyreğinde, resim, edebiyat, mimari vb. güzel sanatlar alanlarında ve bu arada özellikle de felsefe ve sosyolojide belirgin hale gelen yaklaşım, modernizm sonrası, modernizm ötesi, aynı paradigmal çerçeveyi yada uygarlık düzlemini paylaşmakla beraber, modernliğe ve onun düşünme tarzı olan modernizme yapılan içsel eleştiri ve alternatif geliştirmeye yönelik çabaların tümü, şeklinde tanımlanmaktadır.[15]

Genellikle pozitivist, teknoloji merkezli ve rasyonalist eğilimli olarak algılanan evrensel modernizm, doğrusal gelişmeye ve mutlak doğrulara inançla, toplumsal düzenin rasyonel biçimde planlanmasıyla ve bilgi üretiminin standartlaştırılmasıyla özdeşleştirilir. Buna karşıt olarak postmodernizm, kültürel söylemin yeniden tanımlanmasında heterojenliği ve farklılığı, özgürleştirici güçler olarak öne çıkarır. Parçalanma, belirlenemezlik ve bütün evrensel ya da bütüncül söylemlere karşı derin bir güvensizlik, postmodernist düşüncenin temel özelliklerindendir. Postmodernizm bir de postmodern yönetim yaklaşımına katkıda bulunacak yönleri ile gözden geçirildiğinde ise şu özellikler öne çıkmaktadır:

·        Postmodernizm; düzenliliği, mantık ve simetriyi yadsır, çelişki ve karışıklıktan hoşlanır.

·        Postmodernizm, modernliği oluşturan ve batı medeniyetinin ürünü olan deneyim birikimi, sanayileşme, kentleşme, ileri teknoloji, modern ulus devlet, kariyer, bireysel sorumluluk, bürokrasi, liberal demokrasi, hoşgörü, hümanizm, eşitlikçilik, yansız işlem ve süreçler ve gayrı şahsilik gibi değer ve kurallara karşı çıkar.

·        Postmodernizm, modern öznede temellenen evrensel bir ahlak anlayışına özellikle de faydacılık ve bireycilik anlayışına karşı çıkar.

·        Postmodernizm, evrenselciliğe karşı çıkar, genel geçer, evrensel bir bilgiye ve temelciliğe karşı şiddetli bir saldırı yöneltir. Tek, değişmez, evrensel bir akıl yerine, çeşitli akılların varoluşundan bahseder. Bilginin göreli olduğunu, hakikatin herkese göre değişebilir olduğunu kabul eder.[16]

·        Postmodernizm, ilerleme düşüncesini reddederek bugünün geçmişten, modernin modern öncesinden, kent yaşamının köy yaşamından vs. daha üstün olduğu düşüncesini kabul etmez.[17]

·        Postmodernizm, temsili bir sahtekârlık olarak görürken, demokrasiye de şüpheyle bakar, birçok yeni siyasi hareketi destekler, çoğulculuğu, çok-kültürlülüğü savunur.[18]

·        Postmodernizmin bir başka özelliği de eklektik oluşudur. Tek doğru anlayışının yadsınması birden çok doğruyu gündeme getirmiş, bunun sonucu da her şey gider (anything goes) sloganıyla ifade edilen eklektizm yani seçmecilik olmuştur.[19]

·        Postmodernizm aynı zamanda da yorumsamacıdır. Dünya, nesnelerden değil, onlara yüklediğimiz anlamlardan oluşur.[20]

Aşağıda, postmodernizmin özellikleri, modernizm ile daha kolay bir karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla, tablo halinde verilmiştir.

 


Tablo 1: Modernlik ve Postmodernliğin Karşılaştırmalı Özellikleri

 


Modernlik                                                                                              Postmodernlik

amaç                                                                                                                     oyun

tasarım                                                                                                               rastlantı

hiyerarşi                                                                                                               anarşi

sanat nesnesi/bitmiş yapıt                                                             süreç/performans/oluş

mesafe                                                                                                                katılım

yaratma/bütünselleştirme/sentez                                  yaratmayı imha/yapıbozum/antitez

mevcudiyet                                                                                                         yokluk

merkezleşme                                                                                                    dağılma

tür/sınır                                                                                              metin/metinlerarası

semantik                                                                                                              retorik

anlatı/büyük tarih                                                                          anlatı karşıtı küçük tarih

belirlenmişlik                                                                                                   belirsizlik

ilerleme                                                                                             sosyal sorumluluk

bilgide uzmanlaşma                                                                                   bilgi yönetimi

ansiklopedi                                                                                                        internet

kitle kültürü                                                                                   kitlesel olmayan kültür

kitle tüketimi                                                                                            küçük pazarlar

kitlesel üretim                                                                                   esnek uzmanlaşma

medya yayını (tek yönlü)                                                etkileşimli küçük medyalar(web)

merkezileşmiş bilgi                                                                                    yayılmış bilgi

alt kültür-üst kültür ayırımı                                                    alt ve üst kültürlerin karışması

derinlere uzanan kökler/derinlik                                                kök gövdeler/yüzeysellik

ciddiyet                                                                                                                  ironi

birleşmiş kimlikler/bireycilik                                               çatışan farklı kimlikler/öznellik

organik ve inorganik arasında farklılık                       organik ve inorganik karışımı, siborg

insan ve makine                                                                       insan, makine, elektronik

cinsel kimlik farklılığı                                                                                çift cinsiyetçilik

determinizm                                                                                             indeterminizm

kitap ve kütüphane                                                                                        web ve net

nesne                                                                                                         obje, anlam

gerçeklik (realite)                                      ismen değil fiilen varolma (virtual), hayal (imaj)

maddi olan                                                                                                  manevi olan

kural                                                                                                                    anarşi

mekan                                                                                               mekansızlık, uzam

homojenlik                                                                                                   heterojenlik

evrensel akıl                                                                                   entelektüel sermaye

pozitivizm                                                                                                       eklektizm

ulus-devlet                                                                                               çok-kültürlülük

mantık                                                                                                                 çelişki

simetri                                                                                                              karışıklık

tarihselcilik                                                                                                      şimdicilik

 


Kaynak: HARVEY, David (1997); Postmodernliğin Durumu (Çev. SAVRAN Sungur), 1. Basım, Metis Ya., İstanbul, s. 59; BİRKÖK, Cüneyt (1998); “Modernizmden Postmodernizme: Yeni Problemler”, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1998, Sayı 19, Ankara, s. 527’den yararlanılarak hazırlanmıştır.

 

4. POSTMODERNİZMİN İŞLETME YÖNETİMİNE ETKİLERİ

Yönetim faaliyeti bir bilim olarak, sanayi devriminden sonra ortaya çıkmıştır. Her ne kadar yönetim biliminin gelişim süreci içerisinde modern öncesi, klasik, neo-klasik ve modern dönemler ayrı ayrı ele alınmakta ise de, bu makalede, modern öncesi dışındaki her üç dönemin de felsefi temelleri ve tarihsel izdüşümleri açısından ‘modern yönetim düşüncesi’nin evreleri olarak kabul edildikleri de belirtilmelidir. Aşağıdaki tabloda temel işletmecilik ve yönetim faaliyetleri açısından üç farklı döneme ait bir karşılaştırma yapılmıştır (Tablo 2).

Tablo 2: Modern Öncesi, Klasik ve Modern Dönemde İşletmecilik

 

Modern Öncesi

Klasik

Modern

Planlama

Kendi işini planlama

Memurların herkesin işini planlaması

İşleri patronun planlaması

Örgütleme

Alım-satım odaklı

Görev odaklı

Fonksiyon ve bölüm odaklı

Koordinasyon

Geleneksel

Standart süreçlere göre

Kural ve prosedürlere göre

Karar alma

Merkezi karar alma

Merkezi planlama

Merkezi planlama

Yöneltme

Otokratik, sert, babacan

Rasyonel, işe dönük, mesafeli

İdareci, kuralcı, politik

Denetleme

Doğrudan denetleme

Zaman & hareket etütleri

Standartlaştırılmış yetenekler

İletişim

Biçimsel olmayan iletişim

Yukarıdan aşağıya dikey iletişim

Yukarı ve aşağı dikey iletişim

Personel

Sanat ve zanaatlara göre

Kesin olarak tanımlanmış işlere göre

Rollere ve iş tanımlarına göre

Üretim

Basit üretim

Taylorizm

Fordizm

Pazarlama

Kişiye özel

Üretim yönlü

Satış yönlü

Kaynak: http://cbae.nmsu.edu/~dboje/mpw.html’den yararlanılarak hazırlanmıştır.

Postmodernizm, bütüncül bir kuram değildir. Modern dönemin başlangıcından günümüze kadar olan dönemde ortaya konan modern-ötesi yaklaşımlar, postmodern bir söylemin varlığını göstermektedir. Bu söylem, önceki bölümde de kısaca örneklenmeye çalışıldığı üzere, birçok alanda yansımalar bulmuştur. Postmodernizmin yönetim ve örgüt çalışmaları açısından etkilerinin incelenmesi, öncelikle postmodernizmin tanımları açısından bir tercih yapma sorununu gündeme getirmektedir.

Postmodernizmin, modern-sonrası şeklinde dönemsel bir yaklaşımla ele alınması, tarihsel olarak, postmodernizmin başladığı ve modern dönemin sona erdiği iddia edilen 1970’li yıllardan sonrasının ‘modern-sonrası’, yani postmodern dönem olarak kabul edilmesini gerektirecektir. Böyle bir yaklaşım, postmodernizmin ortaya çıkışını, başka bazı faktörlerle birlikte asıl olarak insanlık tarihindeki önemli dönüşümlerin belirleyici faktörlerinin zenginlik üretme tarzlarında meydana gelen değişiklikler olduğu,[21] günümüzde meydana gelen bilgi devriminin ve teknolojik alandaki gelişmelerin de yeni bir toplumsal yapı oluşturduğu[22] anlayışına dayandıracaktır. Buna göre, yönetim ve organizasyon alanında son otuz yılda gerçekleşen şebeke örgütler, çörek tipi örgütler, sanal örgütler, akıllı örgütler, yaşayan örgütler, öğrenen örgütler, demokratik örgütler, yığışım örgütler, matris örgütler, çılgın örgütler, ilişkisel örgütler, deneyimsel örgütler, zeki örgütler, melez örgütler, çevrimsel örgütler, çalkantılı örgütler, kesişen örgütler gibi örgütlenme yaklaşımlarının[23] ve stratejik planlama, örnek edinme, performansa dayalı ücretlendirme, dış kaynaklardan yararlanma, stratejik işbirlikleri, temel yetkinliklere odaklanma, değişim mühendisliği, dengeli skor kartı tekniği, toplam kalite yönetimi, tedarik zinciri yönetimi, bilgi yönetimi, küçülme, takım çalışması vb. daha birçok yönetim tekniklerinin de postmodern olarak kabul edilmelerini gerektirecektir. Bu durumda, postmodern bir yönetim kuramından ve postmodern yönetim tekniklerinden bahsetmek mümkün olacaktır. Tablo 3’te bu dönemsel yaklaşıma göre yönetim fonksiyonları açısından sınıflandırılmış modern ve postmodern uygulamalar arasında bir karşılaştırma verilmektedir. Böyle bir yaklaşım, bir yönüyle, postmodern düşüncenin ortaya çıkmasıyla birlikte modernliğin yok olmadığı, bilakis eksiklerinin giderilerek ve daha da radikalleşerek[24] yoluna devam ettiği şeklindeki ‘kötümser’, fakat bir o kadar da gerçekliği bulunan, yoruma yaklaşmaktadır.

Tablo 3: Yönetimde Modernite ve Postmodernite

 

 

Modern

Postmodern

Planlama

1. Kısa vadede karlılık

2. Kitlesel üretim

3. İşgören maliyettir

4. Dikey planlama

5. Yukarıdan aşağıya odaklı

6. Düzeni sağlamaya yönelik planlama

1. Uzun vadede karlılık

2. Esnek üretim

3. İşgören yatırımdır

4. Yatay planlama

5. İç ve dış müşteriye odaklı

6. Çatışma ve düzensizliğe yönelik planlama

Örgütleme

1. Tek adam, tek iş ve yetenek gerektirmeyen işler

2. İşgören-yönetim çatışması

3. Departmanlara ayırma

4. Dikey daha iyidir

5. Türdeşlik üstünlüktür

6. Söz hakkı üstlerindir & farklı seslere katlanılır

7. Uzmanlaşma, biçimselleştirme, rutinleştirme, parçalanma ve işbölümü verimliliği artırır

1. Çalışma takımları, farklı işlerde çalışabilen işgörenler

2. İşgören-yönetim işbirliği

3. Geçirgen sınırlara sahip esnek sistem

4. Basık daha iyidir

5. Farklılık üstünlüktür

6. Çokseslilik ve farklılık bir değerdir

7. Uzmanlaşma, biçimselleştirme, rutinleştirme, parçalanma ve işbölümü verimliliği azaltır

Yöneltme

1. Yetki, sahibi tarafından kullanılır

2. Dışsal ödül ve cezalar

3. Gözetim her zaman gereklidir

4. Bayanlara erkeklerin %68’i kadar ücret ödenir, azınlıklara daha az

5. Beyaz-erkek söylemi

6. Bireysel güdülenme

1. Yetki, takım liderlerine göçerilir

2. İçsel, güçlendirilmiş, sahiplenilmiş çalışma süreci

3. İnsanlar kendi kendilerini disipline ederler

4. Bayanlara ve azınlıklara eşit ücret ödenir

 

5. Çoksesli, çokmantıklı söylem

6. Takım halinde güdülenme

Liderlik

1. X veya Y teorisi

2. Çok katmanlı, çok kurallı, merkezleşmiş

3. Patron merkezli

4. Beyaz erkeklere açık kariyer

5. Onlara ne yapacaklarını söyle

1. S teorisi (Servant Leadership-Hizmet Edici Liderlik)

2. Az katmanlı, yaygın, merkezleşmemiş

3. İnsan merkezli

4. Kadın ve azınlıklara da açık kariyer

5. Vizyon kazandır

Denetleme

1. Merkezi kontrol

2. Süreç sonu incelemesi

3. Mikro gözetim

4. Bürokrasi

5. Birçok prosedür, kural, amaçlara göre yönetim ve gözetim için bilgisayarlar

6. Üst yönetimi eğit

7. Sonuç kriterlerini ölç

8. Bilgi topla

9. Korku temelli disiplin

1. Yerinde kontrol

2. Kalite herkesin işidir

3. İki yönlü gözetim

4. Bürokrasi karşıtı

5. Prosedürleri çöpe at

 

6. Herkesi eğit

7. Süreç kriterlerini ölç

8. Bilgi dağıt

9. Öz-disiplin

Kaynak: http://cbae.nmsu.edu/~dboje/mpw.html

Postmodernizmin tanımlanmasına ilişkin diğer bir yaklaşım ise; postmodernizmin tarihsel bir dönemden çok, modernizmin bazı temel kabullerine ve bu kabullerin sosyal alandaki olumsuz sonuçlarına yönelik huzursuzlukların dile getirildiği, bir ‘modern-ötesi’ söylem olduğu şeklindeki epistemolojik yaklaşımdır. Bu anlamda postmodernizmin, tamamlanmış bir projeye sahip olmaktan çok, özellikle de işletmecilik ve yönetim alanında, postmodern anlamda tanımlanan problemlerin çözümüne yönelik, tarihsel ve kültürel anlamda hiçbir sınır kabul etmeksizin, modernizmden farklı mantıksal temellere dayanan bakış açıları ortaya koyduğu söylenebilir. Örnek vermek gerekirse, yukarıda anılan downsizing, outsourcing gibi yönetim teknikleri modern işletmeler tarafından sıkıntılı dönemlerde işçi sayısına azaltmak için kullanılırken, postmodern anlamda bu teknikler, insanların daha esnek çalışmalarına yardımcı olacak teknikler olarak kullanılacaktır.[25] Böylece yönetim biliminin postmodern yorumunun, modern mantığa dayalı işletmelerin problemlerinin çözülmesine katkıda bulunan bir yaklaşıma indirgenmesinden çok yeni ve sadece işletmeler için değil, bütün toplum için faydalı bakış açıları getiren ‘iyimser’ bir yorum olduğu tezi ileri sürülebilir.

Bu makalede ikinci yaklaşım tercih edilmiş ve literatürde takip edilebildiği kadarıyla modernizmin ve postmodernizmin örgüt yaklaşımları karşılaştırmalı olarak incelenerek postmodern söylemin, işletmecilik ve yönetim bilimine getirdiği modern-ötesi katkılar ana başlıklar halinde belirlenmeye çalışılmıştır. Postmodern yönetim düşüncesi başlığı altında, çok sayıda yeni yaklaşım üretmek mümkündür. Nitekim anılan yeni yönetim ve organizasyon yapı ve teknikleri içerisinde burada tercih edilen ikinci yaklaşıma göre postmodern olan veya postmodern yönleri bulunan yaklaşımlar da yok değildir. Buradaki ana başlıklar ise, kısa olmakla birlikte, aslında büyük ölçüde felsefi kavramlar olan modernizm ve postmodernizmin çok detaylı biçimde incelenmeleri sonucunda, yönetim alanına yansımaları olduğu kabul edilebilecek ve belirtilen sınırlılıklar içerisinde, epistemolojik anlamda ‘postmodern’ olan bakış açılarıdır.

Tablo 4: Postmodernizmin Yönetim Bilimine Getirdiği Yeni Bakış Açıları

 

Modern Yönetim Düşüncesi

Postmodern Yönetim Düşüncesi

İnsan

Araçsal Akıl ve İnsanmerkezcilik

Öznenin Yükselişi ve Entelektüel Sermaye

Kapsam

Evrensellik ve Homojenite

Çokkültürlülük ve Yerellik

Uygulama

Standardizasyon

Esneklik

Ortam

Determinizm

Belirsizlik ve Kaos

Amaç

İlerleme

Değerlerle Yönetim ve Sosyal Sorumluluk

 

5.1. Araçsal Akla ve İnsanmerkezciliğe Karşı Öznenin Yükselişi: Entelektüel Sermaye

Modernizmin temel örgütlenme şekli olan bürokrasi yaklaşımı, çalışanların kendi başlarına davrandıklarında hata yapacaklarını, bu yüzden çalışma sürecinin bireysel inisiyatif kullanmayı gerektirmeyecek şekilde katı kurallara bağlanmasını öngörmektedir. Yöneticiler işin doğru yapılış şeklini belirlemekte ve yazılı şekilde çalışanlara iletmektedirler. Bu tür örgütlerde rol kültürü egemendir. Modern örgütlerin belirlenmiş amaçları bulunmaktadır ve çalışanlar, sistemin diğer elemanları gibi bu amaçların gerçekleştirilmesinde görev alırlar. Bu yaklaşım ise, insan toplumunun amaçlarından çok, daha önceden belirlenmiş normatif hedefleri gerçekleştirecek araçlar üzerine odaklanmayı, yöneticilerce belirlenmiş bu hedeflerin aslında bütün insanlığın ortak faydasını gözettiğini ve bütün insan problemlerinin teknolojik çözümlere indirgenebilir olduğunu iddia etmektedir.[26]

Araçsal rasyonalitenin kullanımı belirli bir dünya görüşünü gerektirir. Bu dünya görüşü üç kalemden oluşur: Birincisi; bütün fenomenlerin maddileştirilebileceğinin veya bütün fenomenlerin hareketsiz olduklarının varsayılmasıdır. İkincisi; matematiğin, olayları tespit etmenin en uygun yöntemi sayılmasıdır. Üçüncüsü ise; fiziğin yasalarının hem doğal hem de toplumsal olayları açıklayacağına inanılmasıdır.[27]

Modernizmin hümanist, yani insan merkezci bir yönü vardır. Ancak bu insan merkezcilik, her insanın önemsenmesi anlamına gelmemektedir. Modern anlamda hümanizm, otoritenin gökyüzünden yeryüzüne indirilmesini, ancak yeryüzündeki otoritenin, belli insanlar tarafından kullanılmasını öngörmektedir. Yönetim alanında da bu yaklaşım, işletme için en doğru kararların alımının yöneticilere bırakılması ve çalışanların sadece itaat etmesi gerektiğini varsaymaktadır. Oysa postmodern anlamda örgütler, insanların varolma araçlarıdırlar.[28] Yapısalcı anlayışı reddeden yapıbozumcu anlayış çerçevesinde, sistemlerin sistem oluşları dolayısıyla kendisini oluşturan bireylerden farklı ve üstün bir anlamı olamaz. Örgüte asıl değerini veren insanın gerçekleştirdiği katkıdır.[29] İşyeri kavramı bile ortadan kalkabilir ama işgörenler hep varolacaklardır.

Özellikle bilginin en önemli sermaye haline geldiği yirminci yüzyılın sonunda, işletmeler arasındaki farkı oluşturan en önemli faktör insandır.[30] Artık insanları yönetmek diye bir kavramın varlığı tartışılmaktadır. Drucker’e göre, “kimse insanları yönetemez, görev insanlara liderlik yapmaktır. Hedef, bireyin kendine özgü belirli gücünü ve bilgisini verimli kılmaktır”.[31] Bir metaforla ifade etmek gerekirse, modern dönemde; düz ovalarda savaşan düzenli ordular gibi olan işletmelerin düzenli ordu askeri gibi tek tip eğitime sahip, her adımda emirle hareket eden personelleri, günümüzün, sık ormanlar ve bataklıkları andıran piyasası içerisinde rekabet göstermek zorunda olan işletmeleri için yeterli olmamaktadırlar. Artık, her ortamda kendi kişisel çabalarıyla sonuca varabilecek ve birbirinden farklı teçhizata sahip, emir almayı beklemeden inisiyatif kullanabilecek ‘rambo’ türü personeller gerekmektedir.[32]

Son dönemde işletmelerde çalışanlar arasında, sadece para kazanmayı gözetmeyip, çalışarak insanlığa faydalı olmak, ardında önemli eserler bırakmak gibi değerler egemen olmaya başlamıştır.[33] İşletmecilik anlayışı, müşteriyi tatmin etmekten kendini tatmin etmeye doğru gelişmektedir. Bu ise klasik çok üretme, çok satma ve çok kazanma felsefesine sahip örgütlerde profesyonelleşen ve daha çok kendini tatmin etmek için çalışan personel ile yönetim arasında çatışmalara neden olmaktadır.[34] Bu anlayışı kabullenen ve destekleyici yaklaşımlar sergileyen kurumlarla çalışanları arasında ise çok çalışıp yükselmeye dayalı geleneksel kariyer sisteminin yerine daha feminen bir karakter taşıyan yeni bağlılık biçimleri, yeni şirket türleri oluşmaktadır.[35]

5.2. Evrenselliğe Karşı Çokkültürlülük ve Yerellik

Dünya tarihi, kültürlerin tarihidir. Bu tarih boyunca birçok medeniyet gelip geçmiş ve bu medeniyetler arkalarında çok farklı kültürler miras bırakmışlardır. Bugün küreselleşme kavramı, bir yönüyle, dünya kültürlerini ortadan kaldırıp, ‘en iyi’ kültür, hatta ‘tarihin sonu’ olarak görülen modern batılı kültüre dönüştürerek homojenleştirme çabasının bir ifadesidir. Oysa daha çok birbirine benzeyen yaşam tarzının daha çok birbirine benzeyen metaların tüketilmesi anlamında kapitalist bir hedef gözettiği hissini uyandıran küreselleşme, kültürel zenginliği tehdit etmektedir. Oysa dünyanın küresel anlamda ne zaman hangi tehdide maruz kalacağını ve bu tehdidin hangi kültürden kaynaklanan bir çözümle ortadan kaldırılacağını bilmek mümkün değildir. Modern kültür, çözüm üretmekten çok, belki artık küresel tehdit haline gelen tüketim toplumunun kaynağıdır. Bu yüzden, bütün kültürlerin yaşatılmasına dayalı bir çoğulculuk önemsenmelidir.

Nietzsche’ye göre, evrenin bir tek değil sonsuz anlamı vardır. Bu durumda bilginin tek bir gerçekliğin temsilcisi olduğu tezi tutarsızdır. Doğru bilgi görelidir. Gerçeğin temsili diye bir şey olamaz, onun yerine yorumlar vardır. Biyolojik varlıklar olarak insanların güdüleri ve gereksinmeleri vardır. Yorumlarını da bu güdüler ve gereksinmeler belirler. Her insan kendi güdülerinden kaynaklanan yorumunun diğerleri tarafından bin norm olarak kabul edilmesini istemektedir. İşte bu, yabancılaşmanın, vahşetin ve baskının nedenidir.[36]

Yine bu yaklaşımın genişletilmesiyle, bütün işletmelerin uygulaması gereken bir tek en iyi yöntem olduğu ve bütün işletmelerin buna göre yönetilmesi gerektiği de modern işletmecilik anlayışının bir ifadesidir. Oysa postmodern anlayış, tek doğru yerine insanların kendi doğrularını belirleyebilmelerini savunur.[37] Bu yaklaşım, yönetim alanında tek bir doğru olmadığını ve yine insanları yönetmenin de X, Y veya Z gibi bir tek doğru yolu olmadığını, farklı durumlarda farklı yaklaşımlar denenebileceğini kabul etmektedir.[38] Hofstede toplam kalite yönetimi gibi popüler tekniklerin büyük beklentilerle dünyanın her tarafında uygulanmaya çalışıldığını, başarısızlık durumunda bunun faturasının teoriyi uygulayan (uygulayamayan!) personele çıkarıldığını fakat bu yaklaşımın yanlış olduğunu belirtmektedir.[39] Ona göre yönetim teorileri temelde çok hızlı değişmez, o yüzden bazı tekniklerin eski ve işe yaramaz, bazılarının ise yeni ve mucizevi olması mümkün değildir. Ancak bir yönetim tekniğinin bir işletmede olumlu sonuçlar verdiği halde diğerinde başarısız olması normaldir. Bu işletmeler arasında olduğu gibi ülkeler arası kültürel farklılıklardan da kaynaklanabilir.

5.3. Standardizasyona Karşı Esneklik

Standardizasyon da rasyonalizasyonun ve homojenlik gibi modern dönemin temel özelliklerinden biridir. Modernite, üretim biçiminden üretilen mamullere, yönetim biçimlerinden tüketim biçimlerine, yaşam tarzlarına kadar, mümkün olduğunca çok şeyi, rasyonel anlamda olmaları gereken tek formda standardize etmeye çalışmıştır. Örneğin doğulu toplumlarda biraz daha geniş aralıklarla belirlemiş zaman dilimleri, modern batıda en küçük aralıklara bölünerek kullanılmaktadır. Böylece toplumsal düzen daha standart hale getirilmekte; insanlar birbirine benzer apartman dairelerinde oturmakta, herkes blue jean giymekte, hamburger yeyip kola içmekte ve toplumsal denetim daha da kolaylaşmaktadır. Üretime ve tüketime odaklanmış bir toplumda böylesi bir düzen en ‘akıllıca’sıdır.

Fordizm ve postfordizm bölümlerinde değinildiği üzere, modern toplumun karakteri kitlesel halde seri üretimdir. Bu anlamda modern toplum, özellikle Tönnies, Durkheim ve Weber gibi fonksiyonalist sosyologlar tarafından, kitle toplumu-mass society olarak da tanımlanmaktadır.[40] Ancak Illich’e göre[41] seri üretimin daha fazla büyümesi, düşmanca bir ortam yaratır. Toplum üyeleri doğal yeteneklerini özgürce kullanamazlar, kişiler birbirinden kopar ve yapay bir kabuğa hapsolur. Gitgide çeşitlenen uzmanlaşma toplumun dokusunu zayıflatır. Standart hayatlar herkesin aynı problemleri yaşamasına, farklı kültür ve yaşam tarzlarının yok olmasına ve komşuların yerini psikiyatristlerin almasına neden olur. Zaten yabancılaşma, insanların “başkalarının belirlediği hedefler”e ulaşmak için çalışmasının bir sonucudur.[42]

Standardizasyona karşı postmodernizmin öne sürdüğü yaklaşım esnekliktir.[43] Esnek üretim sistemleri, yukarıda da belirtildiği gibi, son yıllarda yaygınlık kazanmış ancak yine de işletmelerin karlılık ve büyüme gibi modern amaçlarına hizmet eden yaklaşımlardır. Çalışma esnekliği ise çalışanlar ve yöneticiler açısından esnek üretime nazaran daha önemli avantajlar getirecektir.

İnsanların daha az süreyle çalışmaları, daha fazla süreyi kendilerine ayırmalarına izin verecektir. Bu ise dinlenmeyi artıracak, insanların gönüllü faaliyetlere katılarak sosyalleşmelerini sağlayacaktır. İnsanların yaptıkları işe olan saygılarını artıracaktır.[44] Dinlenme kavramı, tüketimin artırılmasını sağlamak amacına da hizmet edebilir. Ancak gerçek dinlenme insanların kendilerini gerçekleştirecek, kendilerinden sonraya bir şeyler bırakacak, ailenin diğer fertlerine yönelik katkılar içerecek şekilde ele alınmalıdır.

5.4. Determinizme Karşı Belirsizlik ve Kaos

Determinizm, sosyal alanda gerçekleşen olayların her zaman belli kurallara bağlı olduğunu kabul ederek doğayı da standartlaştırmaya çabalamaktadır. Böylece bir gelecek tahmini yapabilme imkânı da oluşmaktadır. Bu düşünce, klasik fizikteki, bir nesnenin ilk şartlarının onun gelecekteki konumunun tahmini için yeterli olduğu inancına dayanmaktadır. Kuantum fiziğindeyse nesne bir muhtemel durumlar koleksiyonundan oluşur.[45]

Yine klasik anlayışta bütün, parçaların bileşiminden oluşmakta ve bu parçaların incelenmesi ile bütün hakkında karar verilebilmektedir. Fakat bu süreçte parçaların birbirleriyle olan bağlantıları gözden kaçırılmaktadır.[46] Klasik yaklaşımın bir başka özelliği de lineer yani doğrusal oluşudur. Doğrusallık, matematik ve istatistik analizlerde kullanılan yöntemdir. Bir denkleme giren iki değişken vardır ve bunlar arasındaki ilişki orantılıdır. Ancak bu basit yaklaşım sosyal bilimlere uygulanamamaktadır. Sosyal olaylarda birden çok değişken vardır ve bu değişkenler arasındaki ilişki çoğu zaman doğrusal değildir.[47]

Zaman kavramı da klasiklerce ihmal edilmektedir. Olaylar incelenirken ve modeller geliştirilirken geçmişte olan olayların gelecek için geçerliliği zaman boyutundan bağımsız olarak kabul edilmektedir. Bu anakronik yaklaşım ise tahminleri yanıltmaktadır. Zira zaman döngüsel değildir ve hiç durmadan ilerlemektedir.[48]

Kaos kelimesinin ilk akla getirdiği şey karmaşa ve düzensizlik de olsa, kaos düzensizlik değildir. Kaos; bir sistemde doğan periyodik olmayan, kestirilemeyen ve başlangıç şartlarına hassas bağlılık gösteren davranıştır.[49] Ancak, burada kestirilemez olan, davranışın bileşenleri arasındaki etkileşimlerdir. Kaos yaklaşımı, Newton’ın “saat gibi işleyen evren”ini, her şeyin belirli ve tahmin edilebilir olduğu görüşünü reddetmiştir. Kaos Yaklaşımı’na göre, varlıkların ve yasaların basit, tahmin edilebilir bir kümesi; karmaşık ve kestirilemeyen bir sonuca sahip olabilir. Bunun örnekleri; hava durumu, borsa, damlayan bir musluğun zamanlaması olarak gösterilebilir.[50]

Kaos yaklaşımına göre üç türlü ortam vardır: Düzen, kaos ve komplekslik. Düzen nispeten doğrusal ilişkilerin olduğu ve sürprizlerin olmadığı bir ortamdır. İkincisi, sınırlı istikrarsızlık yani kaostur. Bu durumda düzen ve düzensizlik bir arada bulunur. Örneğin piyasaların on yıl sonra alacağı durumu şimdiden kestirebilirsiniz ama şirketinizin on yıl sonra bu piyasadaki durumunu kestiremezsiniz. Üçüncü durum ise kompleksliktir. Komplekslik sistemin bileşenlerinin hiçbir zaman bir yere tam kilitlenip kalmadığı, ama hiçbir şekilde de dağılıp çalkantıya kapılmadığı bir davranış sınıfıdır.[51] Gerçek anlamda kompleks olan sistemler (örneğin, amipler) ve davranışlar (örneğin, hisse senedi alım-satımı) düzen ve kaos arasındaki sınırda ortaya çıkar.

Kaos kuramının işletmeler açısından getirdiği birkaç farklı bakış açısı vardır. Bunlardan birincisi, paradokslarla dolu bir hayat yaşadığımızı kabul etmemiz gerektiğidir.[52] Bu aynı anda iki zıtlığın varlığı demektir. Örneğin kuruluşların hem merkezileşmiş hem de merkezileşmemiş, hem küresel hem yerel, hem uzun vadeli düşünen hem esnek olabilmeleri gerekir.[53] Bu paradoksların kabullenilişi aynı zamanda birçok başka sorunun çözümünü kolaylaştıracak olan; parçalı, belirsiz, çapraşık mantık olarak anlamlandırılan ve ‘ya o, yada bu’ şeklindeki modern mantığa karşı, ‘hem o, hem de bu’ yaklaşımını öneren bulanık mantığın  oluşmasına yol açacaktır.[54]

İkinci bir yaklaşım, modern örgütlerin makine örgütler yaklaşımına karşı çıkan, organik örgüt yaklaşımına yenilikler getiren ve postmodern bir yön de taşıyan kendi kendini örgütleme kavramıdır. Bu kavrama göre canlı yaratıkları oluşturan öğeler, kendiliğinden eşgüdüm sağlama yeteneğine sahiptirler. Bu durum pozitif geri besleme sayesinde sofistike yapılar meydana getirmektedir.[55] Örgütlerin de buna benzer şekilde örgütlenmeleri, önemli üstünlükler getirecektir.

Üçüncü bir yaklaşım kelebek etkisi’dir. Kelebek etkisi adını aldığı tanımla, Çin’de kanat çırpan bir kelebeğin Meksika Körfezi’nde fırtınaya yol açabilmesi demektir. Klasik anlayışta ‘ceteris paribüs’ hesaplamalarda, küçük etkilerin büyük olaylara yol açamayacağını kabul edilmektedir. Oysa doğrusal olmayan yapı ve rastlantısallık koşullarında, belki önemsiz gibi görünen tedrici değişiklikler, küçük çaplı ayarlamalar yavaş yavaş gelişen özellikleri harekete geçirdiği için, büyük çapta kesintili yada niteliksel değişikliklere zemin hazırlayabilir. Çin’deki kelebek hava durumunu değiştirmez ancak sonucu oraya varabilecek olaylar zincirinin ilk halkası olabilir.[56] Bu durumun en güzel tarafı herkesin büyük işler başarabilme, en azından bir şeyleri değiştirebilme şansına sahip olmasıdır.[57]

Bu durumda işletmeler kaos ortamında başarılı olabilmek için sürekli öğrenmek, farklı alternatifleri bir arada düşünebilecek kavramsal örgütsel esnekliğe sahip olmak, başkalarının bakış açılarını anlayabilmek, işletme içi etkileşimi artırabilmek, değişimin dinamiklerini anlamaya çalışmak ve değişimi yönetip yönlendirebilmek zorundadırlar.[58]

5.5. İlerlemeye Karşı Değerlerle Yönetim ve Sosyal Sorumluluk

Modern dönemin başından beri ilerleme, insan aklının doğayı dönüştürmesinin, doğal süreçlere egemenlik kurmasının tarihidir. Modernizmin ilerleme anlayışı, her şeyden önce kitlesel üretimle alakalıdır. Modern üretim felsefesi, el emeğine ve ustalığa dayalı olmayan, çok sayıda birbirine benzeyen ‘şey’in üretimine dayalıdır. İlerleme, mümkün olduğunca çok şey üretme ve tüketme ile birlikte gerçekleşmektedir.

İlerleme düşüncesine felsefi açıdan sorgulayan Nietzsche’ye göre bir şey şu yada bu biçimde ortaya çıkmakta, zaman içinde giderek, tekrar tekrar yeni amaçlara yönelik olarak yorumlanmaktadır. Bu süreç içinde ahlaka temel olacak amaç ve fayda gibi kavramlar, sadece birer işarettirler ve metaforlarla, yani keyfi olarak ifade edilmektedirler. İrade gücü daha üstün olanın yorumu diğerlerine galebe çalacaktır. Bu durumda bütün tarih, şeyleri, kurumları, kural ve ilkeleri kapsayacak şekilde, bir işaret zinciridir. Bu zincirde sürekli olarak yeni yorum ve uyarlama vardır. Nietzsche, bu zincirin oluşumunun hiçbir mantığı olmadığını öne sürmektedir. Eğer tarihin akışını bir mantığı olmadığı varsayılacak olursa, aydınlanma düşüncesinin temel öncüllerinden olan ilerleme anlayışını çöpe atmak gerekecektir.[59]

İlerlemeye sosyal açıdan yaklaşan Giddens, devletler ve bölgeler arasında endüstrileşmiş ve az endüstrileşmiş ülkeler arasındaki yoğun eşitsizliklerle karakterize olan ve kaynakların yalnızca kısıtlı olmakla kalmayıp aynı zamanda baskı altında da tutulduğu bir dünyada kıtlık kavramını sorgulamakta ve kendi kendini yok edecek bir yol izlemeyen, bir dünya için seçenekler aramaktadır. Kapitalist birikim amacı peşinde koşmak sonsuza dek sürdürülemez, çünkü kaynaklar açısından bakıldığında kapitalist ilerleme sürdürülebilir nitelikte değildir.[60] Ekonomik açıdan ileri ülkelere bakıldığında birçok insanın gelişme yorgunluğu yaşadıklarına ilişkin bulgular vardır.[61] Bugün sahip olduğumuz tecrübeler, kalkınma kavramının bizi ve gelecek nesilleri etkileyebilecek çevresel problemlere yol açan bir tür sömürgecilik kavramına dönüştüğünü göstermektedir. Buna engel olmak için, 1987 yılında toplanan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu yayınladığı Bruntland Raporu’nda sürdürülebilir kalkınma kavramı ortaya atılmıştır. Sürdürülebilir kalkınma; bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme imkanlarını tehlikeye atmadan karşılayarak kalkınmaktır.[62]

Ancak sürdürülebilir kalkınma kavramı, kalkınma yani ilerleme hedeflerinden vazgeçmiş değildir. Oysa Illich’in de dikkat çektiği gibi, dünyanın yaşadığı küresel sıkıntıların temelinde, gelişmenin kendisi vardır. Illich, böylesi temel kavramlar üzerinde durulmadan sağlıklı bir gelecek düşünülemeyeceğini belirtmektedir. Örneğin ‘gelişme’ kavramı, geleneksel dönemdeki ‘gereklilik’ kavramının yerine konulmuştur. İnsanlar o dönemlerde varlıklarını sürdürmek için çalışmaktaydılar. Ancak modernizm ‘ortak varlıklar’ı ‘kaynaklar’, ‘istekler’i de ‘ihtiyaçlar’ haline getirdi. İstekler sınırsız, kaynaklar da kıt olduğuna göne insan hep daha fazlası için çalışmak zorundadır.[63] Artık tümüyle insanlar tarafından oluşturulan çevremizde teknolojik ürünler, lüksten kolaylığa, kolaylıktan zorunluluğa doğru bir geçiş yapmış ve hayatımız için bir tehlike haline gelmiştir.[64] Bugün yaşadığımız hayatın endüstri egemenliğinden kurtulması için teknolojinin doğa ile yer değiştirmesi gerekir.[65] Bugün gerekli olan, ilerlemeye yönelik teknik gelişmeleri uygulamaya kafa yormak yerine amaçlarımızın doğruluğunu sorgulamaktır.[66]

İlerlemeyle ilgili bir başka konu da tüketimdir. Fromm’a göre homo sapiens-ilk insan, akıl ve mantığını hayatta kalmak için kullanır. Ama giderek insan kendi varlığını tehdit eden bir homo faber veya homo consumens-tüketim insanı haline gelmiştir. Bugün daha çok tüketimin daha çok mutluluk demek olup olmadığı sorgulanmaktadır. Modern insan aslında, hayatı anlamsız bulan (anlamını düşünmeyen), kendine ve her şeye karşı yabancılaşmış, canı sıkılan (anksiyete), pasif, boş, korkak ve izole edilmiş insandır. Korkak ve yabancılaşmış insan, ‘cirulus vitiosus’ denen, korkusunu tüketerek bastıran bir hastalığa kapılır. Ancak bu, kimse tarafından hastalık olarak algılanmaz. Bu yüzden bu durum ‘normalitenin patolojisi’ biçiminde tanımlanır. Tüketim, insana yapay bir özgürlük sağlar.[67]

Tüketim toplumunun sloganı ‘tüketiyorum öyleyse varım’dır.[68] Bir toplumda, tüketim isteklerini körükleyecek bir şekilde, anlık taleplerin borç finansmanı yoluyla (kredi kartları gibi) karşılanması, ekonomik büyümenin başlıca itici güçlerinden biri olarak teşvik ediliyor olsa da, varlıklı bir toplumun bağrında yoksulluğun sürüp gitmesinin nedeni de, sık sık anlık taleplerin karşılanmasının ertelenmemesine (kanaat yokluğu) bağlanabilir.[69] Hazların tatmininin geciktirilebilmesinin, insanların sahip olması gereken önemli özelliklerden biri olduğu da ifade edilmektedir.[70] Thoreau’nun dediği gibi: “Bir insan, kendi haline bırakmayı başarabildiği şeyler oranında zengindir”.[71]

Son dönemlerde gündeme gelen değerlerle yönetim kavramı içerisinde işletmelerin; tüketicilerin, çalışanların, ortakların, toplumun ve çevrenin korunması çabaları yer almaktadır.[72] Bunlardan, tüketici ve ortakların korunması konusu, işletmelerin modern amaçları kapsamına girmektedir. Çevrenin korunması ise sürdürülebilir kalkınma çevresinde ele alınmaktadır. Burada önemli ve postmodern açıdan incelenebilecek noktalar çalışanların ve toplumun korunmasıdır.

Çalışanların korunmasında en önemli kavramlardan biri esnekliktir. Esnekliğin çeşitli şekillerde çalışma hayatına uyarlanmasının ardından çalışma kavramının da sorgulanması gerekmektedir. Bugün, çalışma kavramının hayatın merkezinden uzaklaştırılacağı örgüt kültürlerine ihtiyaç vardır. Çalışmak gereklidir ancak hayatın tek amacı olmamalıdır. İnsanlar çalışma dışında başka şeyler de yapabilmeli, ancak bugünkünden çok daha fazla sayıda insan da çalışmalıdır. Gandhi’nin söylediği gibi “dünyadaki yoksullara yardım edecek olan kitlesel üretim değil, kitlelerin üretimidir”.[73] Bu anlamda Handy tarafından kişilerin aynı anda farklı yerler için çalışabilecekleri ‘portföy yaşamları’ kavramı ortaya atılmıştır.[74]

İlerlemeye dayalı toplumlarda, örneğin dünyanın en hızlı büyüyen uzak doğu toplumlarında, kalkınma ile birlikte artan şey, bir elinde cep telefonu, diğer elinde evrak çantasıyla koşuşturan insan sayısıdır. İnsanlar her gün işyerlerine koşmakta, akşam eve dolu çantalarla dönüp bütün gece çantalarındaki kağıtları okumakta ve sabah yine işe koşturmaktadırlar. Tüm bunların görkemli bir din veya çok önemli amaçlar için yapıldığına inanmak zorundasınızdır veya hiç düşünmemeyi de seçebilirsiniz. Sadece şirket hissedarlarını zengin etmek için bunca şeye değer mi? Bu koşturmaca insanları mutlu ediyor mu? Oysa örneğin İtalya’da, yaşamak, konuşmak, alış-veriş, yemek yapmak, yemek ve aile ile ilişkiler tüm bir günü kapsamaktadır. Böylesi bir kültür farklılaşmasına ihtiyacımız bulunmaktadır.[75]

Toplumun korunması konusunda da yine şirketlerin kar etmeyi birinci plana alan paradigmalarını değiştirmelerine ihtiyaç vardır. Çevreyle ilgili yönü bir yana, işletmelerin içinde bulundukları toplumun insanlarına, müşterileri olmasalar dahi, katkıda bulunmayı hedeflemeleri gerekir. Bu bağlamda şirketlerde yurttaşlık davranışının geliştirilmesi, şirketlerin faaliyette bulundukları ülke veya ülkelerin vatandaşları gibi toplumsal sorumluluklar üslenmeleri ve gerektiğinde hesap verebilmeleri önerilmektedir.[76] Bu ise daha çok modernleşmeyi tam olarak gerçekleştirememiş doğulu kültürlerde mevcut olan bir yaklaşımdır ve hızla batıya doğru yayılmaktadır. Örneğin 1979 yılında US Steel çelik şirketinin genel müdürü, “yönetimin görevi çelik üretmek değil, para kazanmaktır” demekteydi.[77] Bu yaklaşım, bugün ülkemizde de şirket bilânçolarının neredeyse yarısının neden faaliyet dışı karlardan oluştuğunu da açıklamaktadır. Buna karşılık, Panasonic, National gibi pek çok ünlü markanın sahibi olan Matsishuta Electric Company’nin kurucusu Konosuke Matsushita, bütün dünyayı sarsan 1929 buhranında, tek çözüm gibi görünen işçi çıkarmayı tercih etmemiş, daha farklı tekniklerle krizi atlatmıştır.[78] Onun daha 1930’larda ortaya koyduğu işletmecilik anlayışı, aynı zamanda ilk önemli postmodern şirket vizyonu yaklaşımıdır:

Bir imalatçının görevi, yoksulluğun üstesinden gelmek, toplumu bir bütün olarak yoksulluğun sefaletinden kurtarmak ve refaha ulaştırmaktır. İş ve üretim, sadece söz konusu işletmenin mağazaları yada fabrikalarını değil, aynı zamanda toplumun geri kalan kısmını da zenginleştirmeye yönelik olmalıdır. Maddi konfora sahip olmak kesinlikle mutluluk garantisi değildir. Sadece manevi zenginlik gerçek mutluluğu getirebilir. Eğer bu doğruysa, işletmenin yaşamın sadece maddi yanıyla ilgilenip, insan ruhuyla ilgilenmeyi din yada ahlaka bırakması mı gerekir? Sanmıyorum. Manevi olarak zengin ve maddi açıdan bolluk içinde yaşayan bir toplum yaratma çabasına işadamları da katılabilmelidir .[79]

 

6. SONUÇ

Sanayi devriminden bu yana, özellikle bilimsel alanda kaydedilen gelişmelere paralel olarak, işletme yönetimi konusunda çeşitli yaklaşımlar uygulanagelmiştir. Bu yaklaşımların evrimi göz önüne alındığında, uygulanan teknikler anlamında, doğrusal bir artış göze çarpmaktadır. Ancak, pek değişiklik göstermeyen yön, işletmelerin amaçlarıdır. Biriktirme ve sahip olma bağlamında varlığını sürdüregelen modern insanın son yol arkadaşı, sahip olmayı sonsuz kılacağı düşünülen sınırsız bir tüketme güdüsüdür. İnsanların ihtiyaçlarını karşılama aracı olarak işletmeler de, her türlü tüketim taleplerini karşılamak, artırmak ve sürekli kılmak için faaliyet göstermektedirler.

Ancak, son otuz yıldır araştırma ve tartışmalar insanlığı bu kez farklı bir durumla karşı karşıya getirmiştir. Modern ilkelerle düzenlenen bir dünyanın üç yüzyıllık tarihi, hem sosyal hem de çevresel sonuçları itibariyle, bilimsel gelişmelerin getirdiği yeni bakış açısının da katkısıyla, eleştirel bir gözle değerlendirilmek durumundadır. Yeni gelişmeler, insanların dünyayı algılayış biçimlerini değiştirmektedir. Bu değişime paralel olarak, işletmelerin de kendilerini gözden geçirmeleri, öncelikle hedeflerini yenilemeleri gerekmektedir.

Postmodernizm, bir söylem, bir bakış açısı olarak henüz bütüncül bir kuram haline gelememiştir. Ancak modernizme köklü eleştiriler getirmektedir. Bu eleştiriler, işletmelerin yönetim tekniklerinin içeriklerinden daha çok, bu tekniklere yön veren temel felsefe ile ilgilidir. Modernist felsefe, insanı merkeze almak adına, rasyonel, determinist ve bilimsel bir insanı model almıştır. Geriye kalanlara gösterilen hedef ise model insana benzemektir. Oysa her insan, birbirinden farklıdır. Her kültürün sorunları algılama ve çözme biçimleri farklıdır. Postmodern söylem, öncelikle bu farklılıkların, biri diğerine üstün tutulmaksızın gündeme alınabilmesini öngörür. Böylesi bir beyin fırtınasının konuları içerisine verimliliği artırma koşulları kadar, bir sosyal fayda yaratmanın yolları, müşteri mutluluğu kadar çalışanların mutluluğunun sağlanması da girebilecektir.

Bir işletme, girişimciler, ortaklar, yöneticiler, çalışanlar, müşteriler, çevre, gibi birçok farklı unsurun çıkarlarının çatıştığı bir ortamdır. Bu ortamda bir grubun çıkarlarının esas alınmadan, herkesin aynı anda tatmin olabileceği ortak çözümler aranabilir. Postmodernizm, böylesi paradoksları kabullenebilmenin de yöntemlerini aramaktadır.

Postmodernizm, çalışmanın insan hayatının merkezinden, kar etmenin de iş hayatının merkezinden uzaklaştırılmasını öngörür. Bu gün dünyadaki büyük firmaların piyasa değerleri, sahip oldukları maddi varlıkların değerinden çok yüksektir. Bunun nedeni, şirketlerin sahip oldukları entelektüel sermayedir. Zamanla şirketlerin sahip olacakları tek sermaye de budur. Öyleyse borsada alınıp satılanlar, bir süre sonra insanların bizzat kendileri olacaktır. Bu durum insanların daha çok kazanmalarını da, insanlığın ilerlemesi kavramını da anlamsızlaştırmaktadır. İşletmeler de insanlar da kendilerine yeni hedefler arayacaklardır. Çalışmak, günlük ihtiyaçların giderilmesi için gerçekleştirilen ve içeriği hayli genişleyen bir kavram olacak, insanlar bunun dışında da gönüllü kuruluşlarda kendilerini gerçekleştirmeye çalışacaklardır.

Bir benzetme yapmak gerekirse, modern dönemde insanlar, Maslow’un ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ihtiyaçları tatmin etmeyi hedeflemişlerdir. İnsanlar, öncelikle yaşamlarını sürdürecek fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaktadırlar. Sonraki aşamada çalışma, sürekli bir güvenlik kaynağıdır. Daha sonra, çalışanları işyerine bağlayacak motivasyon unsurları devreye girer ve aidiyet ihtiyacı karşılanır. Sondan bir önceki aşama, kariyer planlaması, sosyal sorumluluk bilinci ve halkla ilişkiler faaliyetleri gibi araçlarla sağlanan işletme imajının çalışanlara toplumsal saygınlık kazandırmasıdır. Son aşamada ise işletmeler, çalışanlar için kendini gerçekleştirme araçları haline gelmişlerdir. Artık, bu yapıya uygun çalışma sistemleri geliştirilmelidir.  

İşletmelerin faaliyet gösterdikleri alanların dinamik yapısı da modern analizlerin tıkandığı bir noktadır. Kaos olarak tanımlanan sınırlı istikrarsızlıklar, uzun vadeli planlamayı güçleştirmektedir. Bunun aşılabilmesi, kaosun yasalarının keşfedilmesine bağlıdır. Kaos herkese eşit şans tanımaktadır.

Sonuç olarak postmodern söylem, birçok konuda birçok öneri ve eleştiri getirmektedir. ‘Postmodern Yönetim Düşüncesi’ henüz oluşma aşamasındadır. Postmodern söylem getirdiği farklı bakış açıları ile yönetim düşüncesine önemli katkılarda bulunmaktadır.

 

 

 

 

 

KAYNAKLAR

AGIUS, Emmanuel (1996); “Sustainable Development as Fairness to the Future Generations”, Proceedings of the First International Symposium on Environmental Ethics, Boğaziçi University Press, İstanbul.

AGUE, Marc (1995); Çağdaş Dünyaların Antropolojisi (Çev. TUFAN Hülya), 1. Basım, Kesit Ya., İstanbul.

APPIGNANESSI, Richard ve GARRATT, Chris (1996); Yeni Başlayanlar İçin Postmodernizm (Çev. ŞAHİNER Doğan), 1. Basım, Milliyet Ya., İstanbul.

BERGQUIST, W. (1993) The Postmodern Organization: Mastering the Art of Irreversible, (Birinci Basım, San Fransisco: Jossey-Bass Publishers).

BRONOWSKI, Jacob (1987); İnsanın Yükselişi (Çev. GÖKER Aykut), 1. Basım, V Ya., Ankara.

CEVİZCİ, Ahmet (1999); Paradigma Felsefe Sözlüğü, 1. Basım, Paradigma Ya., İstanbul.

CLARKE, T.  ve S. CLEGG (2000) “Management Paradigms for the New Millennium”, International Journal of Management Reviews, Vol.2, No.1, s. 52;

COLLINS, James C. ve PORRAS, Jerry I. (1999); Kalıcı Olmak (Çev. ÇİVİ Zuhal), 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul.

ÇİĞDEM, Ahmet (1997); Aydınlanma Düşüncesi, 1. Basım, İletişim Ya., İstanbul.

DEBORD, Guy (1996); Gösteri Toplumu ve Yorumlar (Çev. EKMEKÇİ Ayşen ve TAŞKENT Okşan), 1. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul.

DEMİR, Ömer ve ACAR, Mustafa (1997); Sosyal Bilimler Sözlüğü, 3. Basım, Vadi Ya., Ankara.

DRUCKER, Peter F. (1994); Kapitalist Ötesi Toplum (Çev. ÇORAKÇI Belkıs), 1. Basım, İnkılap Ya., İstanbul.

DRUCKER, Peter F. (1999); 21. Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları (Çev. BAHÇIVANGİL İrfan ve GORBON Gülenay), 1. Basım, Epsilon Ya., İstanbul.

DURNING, Alan (1998); Ne Kadarı Yeterli? (Çev. ÇAĞLAYAN Sinem), 1. Basım, Tübitak-Tema Vakfı Ya., Ankara.

FEYERABEND, Paul (1991); Özgür Bir Toplumda Bilim (Çev. KARDAM Ahmet), 1. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul.

FROMM, Erich (1996); Çağdaş Toplumların Geleceği (Çev. KAYA Gülnur), 1. Basım, Arıtan Ya., İstanbul.

GELLNER, Ernest (1994); Postmodernizm İslam ve Us (Çev. PEKER Bülent), 1. Basım, Ümit Ya., Ankara.

GEPHART, Robert P. (1996); “Management, Social Issues, and the Postmodern Era” (Eds. BOJE David M. vd.), Postmodern Management and Organization Theory, Sage Publications, USA.

GIDDENS, Anthony (1998); Modernliğin Sonuçları (Çev. KUŞDİL Ersin), 2. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul.

GIDDENS, Anthony (2000); Elimizden Kaçıp Giden Dünya (Çev. AKINHAY Osman), 1. Basım, Ayraç Ya., Ankara.

GRINT, Keith (1998); Çalışma Sosyolojisi (Çev. BOZKURT, Veysel vd.), 1. Basım, Alfa Ya., İstanbul.

GÜRSAKAL, Necmi (1999); “Yeni Bilim”, Bilgi & Toplum Dergisi, S. 2, İstanbul.

HABERMAS, Jürgen (1992); Rasyonel Bir Topluma Doğru (Çev. ÇİĞDEM Ahmet ve KÜÇÜK, Mehmet), 1. Basım, Vadi Ya., Ankara.

HANCOCK, P. ve M. TYLER (2001) Work Postmodernism and Organization: A Critical Introduction, (Birinci Basım, London: Sage Publications).

HANDY, Charles (1990); The Age of Unreason, Harvard Business School Press, Boston.

HANDY, Charles (1995); The Age of Paradox, Harvard Business School Press, Boston.

HANDY, Charles (1997); “Belirsizlikte Anlam Bulmak”, (Ed. GIBSON Rowan), Geleceği Yeniden Düşünmek, 1. Basım, Sabah Ya., İstanbul.

HANDY, Charles (1998); Ruhun Arayışı (Çev. ELHÜSEYNİ Nurettin), 1. Basım, Boyner Holding Ya., İstanbul.

HANDY, Charles (1999); “Anlam Arayışı” (Der. HESSELBEIN Frances ve COHEN Paul M.), Liderden Lidere (Çev. ATAY Salim), 1. Basım, MESS Yayın no:318, İstanbul.

HARVEY, David (1997); Postmodernliğin Durumu (Çev. SAVRAN Sungur), 1. Basım, Metis Ya., İstanbul.

HASSARD, John (1996); “Exploring the Terrain of Modernism and Postmodernism in Organization Theory”, in, Postmodern Management and Organization Theory (Eds. BOJE David M. vd.), Sage Publications, USA.

HELGESEN, Sally (1999); “Kadınlar ve Yeni Ekonomi”, (Der. HESSELBEIN Frances ve COHEN Paul M.), Liderden Lidere (Çev. ATAY Salim), 1. Basım, MESS Yayın no:318, İstanbul.

HESSELBEIN F. vd. (eds.) (1997) The Organization of The Future, (Birinci Basım, San Fransisco: Jossey-Bass Publishers).

HOFSTEDE, Geert (1999); “The Universal and the Spesific in 21st Century Global Management”, Organizational Dynamics, Summer 1999.

ILLICH, Ivan (1989); Şenlikli Toplum (Çev. KOT Ahmet), 2. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul.

ILLICH, Ivan (1999); “Geleceğe Yaptığımız Atışların Gölgesi” (Der. GARDELS Nathan), Yüzyılın Sonu (Çev. DİŞBUDAK Belkıs Ç.), 2. Basım, TİB Ya., İstanbul.

JAMESON, Frederic (1994); Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı (Çev. PLÜMER Nuri), 1. Basım, Yapı Kredi Ya., İstanbul.

KIRIM, Arman (1998); Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul.

KOÇ, Umut (2004); “Komplekslik Yaklaşımı ve Bilgi Yönetimi”, 3. Ulusal Bilgi Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, s. 419-432.

KOTTER, John P. (1998); Matsishuta Liderliği (Çev. ERTAN Tevfik), 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul.

KUHN, Thomas (2000); Bilimsel Devrimlerin Yapısı (Çev. KUYAŞ Nilüfer), 5. Basım, Alan Ya., İstanbul.

LYOTARD, Jean F. (1997); Postmodern Durum (Çev. ÇİĞDEM Ahmet), 2. Basım, Vadi Ya., Ankara.

MACIONIS, John J. ve PLUMMER, Ken (1998); Sociology A Global Introduction, Prentice Hall, Europe.

MILES, Ian ve IRVINE, John (1982); The Poverty of Progress, Pergamon, Oxford.

MORGAN, Gareth (1998); Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor (Çev. BULUT Gündüz), 1. Basım, MESS Yayın no: 280, İstanbul.

MURPHY, John W. (1995); Postmodern Toplumsal Analiz ve Eleştiri, (Çev. ARSLAN Hüsamettin), 1. Basım, Eti Ya., İstanbul.

MUTLU, Esin Can (1997); “Yönetim Uygulamalarında Postmodernizmin Etkileri”, Öneri Dergisi, Adnan Tezel Özel Sayısı, İstanbul.

NAISBITT, John ve ABURDENE, Patricia (1990); Megatrends 2000 (Çev. GÜVEN Erdal), 1. Basım, Form Ya., İstanbul.

NORTHBOURNE, Lord (1989); İlerlemeye Farklı Bir Bakış (Çev. ÖZER Deniz), 1. Basım, İnsan Ya., İstanbul.

ODABAŞI, Yavuz (1999); Tüketim Kültürü, 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul.

ÖZEL, Mustafa (1998); Liderlik Sanatı, 1. Basım, İz Ya., İstanbul.

PECK, Scott (1998); Az Seçilen Yol (Çev. ÖZER Rengin), 1. Basım, Akaşa Ya., İstanbul.

PRIGOGINE, Ilya (1998); “Kaos Kanunları” (Der. ÖZEL Mustafa), Küresel Rekabet, 2. Basım, İz Ya., İstanbul.

RAELIN, Joseph A. (1999); Kültürlerin Çatışması: Yönetenler-Yönetilenler (Çev. TUNCAY Kamuran), 1. Basım, TİB Ya., İstanbul.

ROSZAK, Theodor (1999); Çorak Ülkenin Bittiği Yer: Post-endüstriyel Toplumda Politika ve Aşkınlık (Çev. ÖZTÜRK Naim), 1. Basım, İnsan Ya., İstanbul.

SARIBAY, Ali Yaşar (1994); Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, 1. Basım, İletişim Ya., İstanbul.

SAROĞLU, Hakan (1999); “Çağdaş Yönetim Yaklaşımları ile Postmodern Yönetim Yaklaşımının Karşılaştırılması”, Öneri Dergisi, C. 2,S. 11, İstanbul.

SCHUMACHER, E. F. (1995); Küçük Güzeldir (Çev. DENİZTEKİN Osman), 3. Basım, Cep Ya., İstanbul.

SINGH, H. ve A. SINGH (2002) “Principles of Complexity and Chaos Theory in Project Execution: A New Approach to Management”, Cost Engineering 44, 12: 23-33.

STEWART, Thomas A. (1997); Entelektüel Sermaye (Çev. ELHÜSEYNİ Nurettin), 1. Basım, MESS Yayın no: 290, İstanbul.

ŞAYLAN, Gencay (1999); Postmodernizm, 1. Basım, İmge Ya., Ankara.

TAŞCI, Deniz (1998); “Personel İnsan Kaynağına Nasıl Terfi Etti?”, VI. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi Bildiriler, Anadolu Ün. Ya., Eskişehir.

TOFFLER, A., ve TOFFLER H. (1997); “Önsöz”, der. GİBSON, Rowan (1997); Geleceği Yeniden Düşünmek, 1. Basım, Sabah Ya., İstanbul.

TOFFLER, Alvin (1997); Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor (Çev. ÇİFTKAYA Murat), 2. Basım, İz Ya., İstanbul.

TREVINO, Linda K. ve NELSON, Katherine A. (1995); Managing Business Ethic, Wiley.

WALDROP, M. M. (1997) Karmaşıklık: Düzen ve Kaosun Eşiğinde Beliren Bilim (Çev: Z. Dicleli), İstanbul. Türk Henkel Dergisi Yayınları.

YAVUZ, Arif (1999); “Esnek Çalışmanın Endüstri İlişkilerine Etkisi”, Kamuoyunda Esneklik, MESS, 1. Basım, MESS Yayın no:311, İstanbul.

YOUNG, T. R. ve KIEL, L. Douglas (1994); “Chaos and Management Science: Control, Prediction and Nonlinear Dynamics”, www.tryoung.com\.

ZEKA, Necmi (1994); Postmodernizm, 2. Basım, Kıyı Ya., İstanbul.

 

 

 

SONNOTLAR



* Bu makale yazarın, “Postmodern Yaklaşımın Yönetim ve Örgüt Yapılarına Etkileri: Modernden Postmoderne Dönüşüm Tartışmalarının Yönetim Teorisine Katkıları” başlıklı  yüksek lisans tezinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

** Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, İİBF, İşletme Bölümü, eerdemir@ogu.edu.tr

[1] ŞAYLAN, Gencay (1999); Postmodernizm, 1. Basım, İmge Ya., Ankara, s. 89.

[2] DEMİR, Ömer ve ACAR, Mustafa (1997); Sosyal Bilimler Sözlüğü, 3. Basım, Vadi Ya., Ankara; CEVİZCİ, Ahmet (1999); Paradigma Felsefe Sözlüğü, 1. Basım, Paradigma Ya., İstanbul.

[3] HABERMAS, Jürgen (1992); Rasyonel Bir Topluma Doğru (Çev. ÇİĞDEM Ahmet ve KÜÇÜK, Mehmet), 1. Basım, Vadi Ya., Ankara, s. 160-170.

[4] ZEKA, Necmi (1994); Postmodernizm, 2. Basım, Kıyı Ya., İstanbul; ÇİĞDEM, Ahmet (1997); Aydınlanma Düşüncesi, 1. Basım, İletişim Ya.,                 İstanbul; Demir ve Acar, a.g.e.; Cevizci, a.g.e.

[5] GIDDENS, Anthony (1998); Modernliğin Sonuçları (Çev. KUŞDİL Ersin), 2. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul, s. 19.

[6] Şaylan, a.g.e., s.56 ; BRONOWSKI, Jacob (1987); İnsanın Yükselişi (Çev. GÖKER Aykut), 1. Basım, V Ya., Ankara, s. 141-149; KUHN, Thomas (2000); Bilimsel Devrimlerin Yapısı (Çev. KUYAŞ Nilüfer), 5. Basım, Alan Ya., İstanbul, s. 8-9; Giddens, a.g.e., s. 44-47; FEYERABEND, Paul (1991); Özgür Bir Toplumda Bilim (Çev. KARDAM Ahmet), 1. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul, s. 13.

[7] LYOTARD, Jean F. (1997); Postmodern Durum (Çev. ÇİĞDEM Ahmet), 2. Basım, Vadi Ya., Ankara.

[8] JAMESON, Frederic (1994); Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı (Çev. PLÜMER Nuri), 1. Basım, Yapı Kredi Ya., İstanbul.

[9] AGUE, Marc (1995); Çağdaş Dünyaların Antropolojisi (Çev. TUFAN Hülya), 1. Basım, Kesit Ya., İstanbul.

[10] SARIBAY, Ali Yaşar (1994); Postmodernite Sivil Toplum ve İslam, 1. Basım, İletişim Ya., İstanbul.

[11] GELLNER, Ernest (1994); Postmodernizm İslam ve Us (Çev. PEKER Bülent), 1. Basım, Ümit Ya., Ankara.

[12] DEBORD, Guy (1996); Gösteri Toplumu ve Yorumlar (Çev. EKMEKÇİ Ayşen ve TAŞKENT Okşan), 1. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul.

[13] Giddens, a.g.e.

[14] APPIGNANESSI, Richard ve GARRATT, Chris (1996); Yeni Başlayanlar İçin Postmodernizm (Çev. ŞAHİNER Doğan), 1. Basım, Milliyet Ya.,         İstanbul.

[15] Demir ve Acar, a.g.e.; Cevizci, a.g.e.

[16] MURPHY, John W. (1995); Postmodern Toplumsal Analiz ve Eleştiri, (Çev. ARSLAN Hüsamettin), 1. Basım, Eti Ya., İstanbul, s. 7-8; Lyotard, a.g.e, s. 66.

[17] Jameson, a.g.e, s. 100.

[18] Appignanessi ve Garratt, a.g.e., s. 120;Cevizci, a.g.e.

[19] Zeka, a.g.e., 16; Jameson, a.g.e., s. 415.

[20] Gellner, a.g.e., s. 58; Murphy, a.g.e., s. 83.

[21] TOFFLER, A., ve TOFFLER H. (1997); “Önsöz”, der. GİBSON, Rowan (1997); Geleceği Yeniden Düşünmek, 1. Basım, Sabah Ya., İstanbul, s. VII .

[22] MUTLU, Esin Can (1997); “Yönetim Uygulamalarında Postmodernizmin Etkileri”, Öneri Dergisi, Adnan Tezel Özel Sayısı, İstanbul; SAROĞLU, Hakan (1999); “Çağdaş Yönetim Yaklaşımları ile Postmodern Yönetim Yaklaşımının Karşılaştırılması”, Öneri Dergisi, C. 2,S. 11, İstanbul.

[23] T. Clarke ve S. Clegg, “Management Paradigms for the New Millennium”, International Journal of Management Reviews, 2000, Vol.2, No.1, s. 52; P. Hancock ve M. Tyler, Work Postmodernism and Organization: A Critical Introduction, (Birinci Basım, London: Sage Publications, 2001); F. Hesselbein vd. (eds.), The Organization of The Future, (Birinci Basım, San Fransisco: Jossey-Bass Publishers, 1997); W. Bergquist, The Postmodern Organization: Mastering the Art of Irreversible, (Birinci Basım, San Fransisco: Jossey-Bass Publishers, 1993).

[24] Giddens, a.g.e., s. 143.

[25] GEPHART, Robert P. (1996); “Management, Social Issues, and the   Postmodern Era” (Eds. BOJE David M. vd.), Postmodern Management and Organization Theory, Sage Publications, USA, s. 34.

[26] GRINT, Keith (1998); Çalışma Sosyolojisi (Çev. BOZKURT, Veysel vd.), 1. Basım, Alfa Ya., İstanbul, s. 158-161.

[27] Murphy, a.g.e., s. 225.

[28] Gephart, a.g.e., s. 40.

[29] HANDY, Charles (1999); “Anlam Arayışı” (Der. HESSELBEIN Frances ve       COHEN Paul M.), Liderden Lidere (Çev. ATAY Salim), 1. Basım, MESS Yayın no:318, İstanbul, s. 130-131.

[30] DRUCKER, Peter F. (1994); Kapitalist Ötesi Toplum (Çev. ÇORAKÇI              Belkıs), 1. Basım, İnkılap Ya., İstanbul; NAISBITT, John ve ABURDENE, Patricia (1990); Megatrends 2000 (Çev. GÜVEN Erdal), 1. Basım, Form Ya., İstanbul; STEWART, Thomas A. (1997); Entelektüel Sermaye (Çev. ELHÜSEYNİ Nurettin), 1. Basım, MESS Yayın no: 290, İstanbul.

[31] DRUCKER, Peter F. (1999); 21. Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları (Çev. BAHÇIVANGİL İrfan ve GORBON Gülenay), 1. Basım, Epsilon Ya., İstanbul, s. 30.

[32] TAŞCI, Deniz (1998); “Personel İnsan Kaynağına Nasıl Terfi Etti?”, VI. Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi Bildiriler, Anadolu Ün. Ya., Eskişehir, s. 239-251.

[33] Handy, a.g.e., s. 134-135.

[34] RAELIN, Joseph A. (1999); Kültürlerin Çatışması: Yönetenler-Yönetilenler (Çev. TUNCAY Kamuran), 1. Basım, TİB Ya., İstanbul.

[35] HELGESEN, Sally (1999); “Kadınlar ve Yeni Ekonomi”, (Der. HESSELBEIN Frances ve COHEN Paul M.), Liderden Lidere (Çev. ATAY Salim), 1. Basım, MESS Yayın no:318, İstanbul, s. 141-151; HANDY, Charles (1998); Ruhun Arayışı (Çev. ELHÜSEYNİ Nurettin), 1. Basım, Boyner Holding Ya., İstanbul, s. 77-95, 198-222.

[36] Şaylan, a.g.e., s. 99.

[37] HASSARD, John (1996); “Exploring the Terrain of Modernism and Postmodernism in Organization Theory”, in, Postmodern Management and Organization Theory (Eds. BOJE David M. vd.), Sage Publications, USA, s. 50-52.

[38] Drucker, 1999, a.g.e., s. 16-29.

[39] HOFSTEDE, Geert (1999); “The Universal and the Spesific in 21st Century Global Management”, Organizational Dynamics, Summer 1999, s. 34.

[40] MACIONIS, John J. ve PLUMMER, Ken (1998); Sociology A Global Introduction, Prentice Hall, Europe, s. 677.

[41] ILLICH, Ivan (1989); Şenlikli Toplum (Çev. KOT Ahmet), 2. Basım, Ayrıntı Ya., İstanbul, s. 9.

[42] Illich, a.g.e., s. 50.

[43] Hassard, a.g.e., s. 54.

[44] YAVUZ, Arif (1999); “Esnek Çalışmanın Endüstri İlişkilerine Etkisi”, Kamuoyunda Esneklik, MESS, 1. Basım, MESS Yayın no:311, İstanbul, s. 99-103.

[45] PRIGOGINE, Ilya (1998); “Kaos Kanunları” (Der. ÖZEL Mustafa), Küresel Rekabet, 2. Basım, İz Ya., İstanbul, s. 168.

[46] ÖZEL, Mustafa (1998); Liderlik Sanatı, 1. Basım, İz Ya., İstanbul, s. 175.

[47] GÜRSAKAL, Necmi (1999); “Yeni Bilim”, Bilgi & Toplum Dergisi, S. 2,          İstanbul, s. 114-117.

[48] TOFFLER, Alvin (1997); Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor (Çev. ÇİFTKAYA Murat), 2. Basım, İz Ya., İstanbul, s. 18-19.

[49] SINGH, H. ve A. SINGH (2002) “Principles of Complexity and Chaos Theory in Project Execution: A New Approach to Management”, Cost Engineering 44,12: 23-33.

[50] KOÇ, Umut (2004); “Komplekslik Yaklaşımı ve Bilgi Yönetimi”, 3. Ulusal Bilgi Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, s. 419-432.

[51] WALDROP, M. M. (1997) Karmaşıklık: Düzen ve Kaosun Eşiğinde Beliren Bilim (Çev: Z. Dicleli), İstanbul. Türk Henkel Dergisi Yayınları.

[52] HANDY, Charles (1995); The Age of Paradox, Harvard Business School Press, Boston, s. 11-40.

[53] COLLINS, James C. ve PORRAS, Jerry I. (1999); Kalıcı Olmak (Çev. ÇİVİ          Zuhal), 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul, s. 61-63; HANDY, Charles (1997); “Belirsizlikte Anlam Bulmak”, (Ed. GIBSON Rowan), Geleceği Yeniden Düşünmek, 1. Basım, Sabah Ya., İstanbul, s. 16.

[54] Özel, a.g.e., s. 177-178.

[55] Özel, a.g.e., s. 176-177.

[56] MORGAN, Gareth (1998); Yönetim ve Örgüt Teorilerinde Metafor (Çev. BULUT Gündüz), 1. Basım, MESS Yayın no: 280, İstanbul, s. 295; HANDY, Charles (1990); The Age of Unreason, Harvard Business School Press, Boston, s. 5.

[57] Handy, 1997, a.g.e., s. 15.

[58] KIRIM, Arman (1998); Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul. s. 74-75; YOUNG, T. R. ve KIEL, L. Douglas (1994); “Chaos and Management Science: Control, Prediction and Nonlinear Dynamics”, www.tryoung.com\.

[59] Şaylan, a.g.e., s. 99-100.

[60] Giddens, 1998, a.g.e.; GIDDENS, Anthony (2000); Elimizden Kaçıp Giden Dünya (Çev. AKINHAY Osman), 1. Basım, Ayraç Ya., Ankara.

[61] MILES, Ian ve IRVINE, John (1982); The Poverty of Progress, Pergamon, Oxford

[62] AGIUS, Emmanuel (1996); “Sustainable Development as Fairness to the Future Generations”, Proceedings of the First International Symposium on Environmental Ethics, Boğaziçi University Press, İstanbul, s. 44-46.

[63] ILLICH, Ivan (1999); “Geleceğe Yaptığımız Atışların Gölgesi” (Der. GARDELS Nathan), Yüzyılın Sonu (Çev. DİŞBUDAK Belkıs Ç.), 2. Basım, TİB Ya., İstanbul, s. 88.

[64] ROSZAK, Theodor (1999); Çorak Ülkenin Bittiği Yer: Post-endüstriyel Toplumda Politika ve Aşkınlık (Çev. ÖZTÜRK Naim), 1. Basım, İnsan Ya., İstanbul, s. 58.

[65] Gephart, a.g.e., s. 39.

[66] NORTHBOURNE, Lord (1989); İlerlemeye Farklı Bir Bakış (Çev. ÖZER       Deniz), 1. Basım, İnsan Ya., İstanbul, s. 8.

[67] FROMM, Erich (1996); Çağdaş Toplumların Geleceği (Çev. KAYA Gülnur), 1. Basım, Arıtan Ya., İstanbul, s. 84-88.

[68] ODABAŞI, Yavuz (1999); Tüketim Kültürü, 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul, s. 18.

[69] HARVEY, David (1997); Postmodernliğin Durumu (Çev. SAVRAN Sungur), 1. Basım, Metis Ya., İstanbul, s. 229.

[70] PECK, Scott (1998); Az Seçilen Yol (Çev. ÖZER Rengin), 1. Basım, Akaşa       Ya., İstanbul.

[71] DURNING, Alan (1998); Ne Kadarı Yeterli? (Çev. ÇAĞLAYAN Sinem), 1. Basım, Tübitak-Tema Vakfı Ya., Ankara, s. 41.

[72] TREVINO, Linda K. ve NELSON, Katherine A. (1995); Managing Business Ethic, Wiley, s. 173-192.

[73] SCHUMACHER, E. F. (1995); Küçük Güzeldir (Çev. DENİZTEKİN Osman), 3. Basım, Cep Ya., İstanbul, s. 116.

[74] Handy, 1997, a.g.e., s. 19.

[75] Handy, 1997, a.g.e., s. 26-27.

[76] Handy, 1998, a.g.e., s. 196.

[77] Harvey, a.g.e., s. 182.

[78] KOTTER, John P. (1998); Matsishuta Liderliği (Çev. ERTAN Tevfik), 1. Basım, Sistem Ya., İstanbul.

[79] Kotter, a.g.e., s. 7.