|
|||||||||
|
Anayasa
Mahkemesine İptal Başvurusu Dilekçesi:
T.C.
CUMHURBAŞKANLIĞI
SAYI :
B.01.0.KKB.01-18/B-1-2002-339 21 Mayıs 2002
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMİ VARDIR
ANAYASA
MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
I- İPTAL DAVASINI AÇAN :
Parg. 1.
Ahmet Necdet SEZER,
Cumhurbaşkanı.
II- İPTAL DAVASININ KONUSU
:
Parg. 2.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 15.05.2002 gününde kabul
edilen ve 21.05.2002 günlü, 24761 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 4756 sayılı "Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu,
Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun"un kimi madde, fıkra, bent ve
kurallarının Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle
iptali ve yürürlüklerinin durdurulması istemi.
(Kanun metni http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/kanun_ss.durumu?kanun_no=4676
adresinden bulunabilir).
III- İPTAL
İSTEMİNİN GEREKÇESİ :
Parg. 3.
4756 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasa'nın 4. maddesinde,
radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken
yayın ilkelerine yer verilmiştir.
Parg. 4.
Anılan maddenin ikinci fıkrasının,
- (k) bendinde, ".....
korku salacak yayın yapılmaması",
- (v) bendinde de
"Yayınların karamsarlık, umutsuzluk, .......eğilimlerini körükleyici ....... nitelikte olmaması",
yayın ilkeleri
arasında sayılmıştır.
Parg. 5.
Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, hiç
kimsenin yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı
cezalandırılamayacağı; üçüncü fıkrasında da, ceza
ve ceza yerine geçecek güvenlik önlemlerinin ancak yasayla konulabileceği
kurala bağlanarak, ceza hukukunun temeli olan "kanunsuz suç ve ceza
olamayacağı" ilkesi benimsenmiştir.
Parg. 6.
Bu ilkenin gereği olarak, yasaklanan ve yaptırım öngörülen
eylemlerin öğelerinin yasada açık biçimde belirtilmesi ve bu
eylemlerin, kuşkuya yer bırakmayacak belirginlikte düzenlenmesi
zorunludur.
Parg. 7.
Oysa, yukarıda belirtilen bentlerde düzenlenen yayın ilkeleri, başka bir anlatımla yasaklar açıkça
tanımlanmamış, içeriği tartışmalı genel
kavramlarla anlatılmıştır.
Parg. 8.
Gerçekten, bir yayının korku salacak ya da karamsarlık
ve umutsuzluk eğilimlerini körükleyici nitelikte olması kişilere
göre değiştiğinden bu ilkeler, belirgin ve açık olmayan,
nesnel içerikten yoksun ve soyut ilkelerdir.
Parg. 9.
Üstelik, 3984 sayılı Yasa'nın 4756 sayılı Yasa
ile değişik 33. maddesinde, yukarıda belirtilen ilkelere
aykırı olarak yapılan yayınlar için uyarıdan,
programın yayından kaldırılmasına, yayın ilkesi
ihlalinin yinelenmesi durumunda yüksek tutarlarda idari para cezasına ve
son aşamada yayının durdurulmasına kadar varan
ağır yaptırımlar öngörülmüştür. Bu tür ağır
yaptırımların yargı organlarınca hükmolunan cezalarla
benzer etki ve sonuç yaratacağı kuşkusuzdur.
Parg. 10. Bu nedenle, söz
konusu bentlerdeki anılan kurallar, Anayasa'nın 38. maddesindeki
"kanunsuz suç ve ceza olamayacağı" ilkesine
aykırı düşmektedir.
Parg. 11. Anayasa'nın 12.
maddesinde, herkesin, kişiliğine bağlı dokunulmaz,
devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtilmiş;
26. maddesinde düzenlenen düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü
ile 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğüne temel hak ve
özgürlükler arasında yer verilmiştir.
Parg. 12. Anayasa'nın 26.
maddesinde, herkesin, düşünce ve kanaatlarını söz, yazı,
resim ya da başka yollarla tek başına ya da toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu; bu özgürlüğün,
resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber ya da görüş
almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığı
vurgulanmıştır.
Parg. 13. Yine,
Anayasa'nın 28. maddesinde, basının özgür olduğu
belirtilmiş; Devlet'e basın ve haber alma özgürlüğünü
sağlayacak önlemleri alma görevi verilmiştir.
Parg. 14. Öte yandan,
düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın
özgürlüğünün sınırları Anayasa'nın 26. ve 28.
maddelerinde gösterilmiştir. 26. maddenin değişik ikinci
fıkrasına göre, düşünceyi açıklama ve yayma
özgürlüğünün kullanılması, ulusal güvenlik, kamu düzeni, kamu
güvenliği, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve Devlet'in ülkesi ve ulusuyla
bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi,
suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak
yöntemince belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması,
başkalarının şöhret ve haklarının, özel ve aile
yaşamlarının ya da yasanın öngördüğü meslek
sırlarının korunması ya da yargılama görevinin
gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla
sınırlandırılabilecektir. 28. maddesinde de, basın
özgürlüğünün sınırlandırılmasında 26. madde
kurallarının uygulanacağı belirtilmiştir.
Parg. 15. Bu anayasal kurallar, basın ve yayın kuruluşlarının,
yukarıdaki sınırlamalar dışında, halkın
haber alma özgürlüğüne uygun çalışma koşullarında
hizmet vermelerini gerektirmektedir.
Parg. 16. Oysa, yukarıda
da belirtildiği gibi açık, belirgin ve nesnel olmayan ilkelere
uyulması zorunluluğu, yayın kuruluşlarında tedirginlik
yaratacağından, radyo ve televizyonların doğru ve
yansız yayın yapmalarına, yurt ve dünya gerçeklerinin halka
duyurulmasına engel oluşturacaktır. Böylece, toplumun doğru
ve yansız haber alma hakkı zedelenmiş olacaktır.
Parg. 17. Bu nedenle,
anılan bentlerdeki düzenlemeler Anayasa'nın 26. maddesindeki
"haber alma" ve 28. maddesindeki "basın"
özgürlüklerine ilişkin kurallarla da bağdaşmamaktadır.
Parg. 18. 2- 4756
sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Yasa'nın 6. maddesinin birinci
fıkrasında;
Parg. 19. "Üst Kurul, en
az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili
konularda kamu veya özel kuruluşlarda en az on yıl görev
yapmış, mesleki açıdan yeterli bilgiye, deneyime ve Devlet
memuru olma niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş
kişiler arasından;
Parg. 20. Siyasi parti
gruplarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanı
oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda
gösterilecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilecek
beş,
..........
Kişiden olmak üzere 9
üyeden oluşur.";
Parg. 21. 4756
sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinde de,
Parg. 22. "Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilecek beş
üyesi, siyasi parti gruplarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlık Divanı oluşum formülüne göre belirlenecek
kontenjan doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına, ....... bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren bir ay içinde bildirilir. Siyası parti
gruplarınca gösterilen adayların; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunca işaret oyuyla ayrı ayrı oylanmaları suretiyle
seçimleri yapılır. Seçilemeyen adaylar yerine ilgili siyasi parti
gruplarınca yeni adaylar bildirilir."
denilmektedir.
Parg. 23. Görüldüğü
gibi,
3984 sayılı Yasa'nın 4756 sayılı Yasa ile
değiştirilen 6. maddesinin birinci fıkrasında, dokuz üyeden
oluşan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun beş üyesinin Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nce seçilmesi öngörülmekte; 4756 sayılı Yasa'nın
geçici 4. maddesinde de, yapılacak ilk seçimin yöntemi belirtilmektedir.
Parg. 24. Anayasa'nın
değişik 87. maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve
yetkilerinin, yasa koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar
Kurulu'nu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kurulu'na belli konularda yasa
gücünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesinhesap yasa
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para
basılmasına ve savaş ilanına karar vermek;
uluslararası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak;
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç
çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek ve Anayasa'nın diğer maddelerinde
öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmek olduğu
belirtilmiştir.
Parg. 25. Görüldüğü
gibi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkileri 87. maddede tek tek
sayılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bu görev ve
yetkilerin dışına çıkması olanaklı
görülmemektedir. Nitekim, 87. maddenin gerekçesinde,
Parg. 26. "Anayasa'nın
diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanma ve görevleri yerine
getirme şeklindeki hükümlerin genel nitelikteki görevleri düzenleyen bu
maddeye alınması uygun görülmüştür. Zira bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Anayasa'da gerek bu maddede gerek diğer maddelerinde
düzenlenmiş olan bütün görev ve yetkilerini kapsayacak şekilde
düşünülmüştür."
denilerek, tüm görev ve
yetkilerin bu maddede belirtildiği vurgulanmıştır.
Parg. 27. Anayasa'nın bu
maddesinde ve diğer maddelerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kamu
görevlilerini seçme ya da atama görev ve yetkisi veren açık bir kural
bulunmamaktadır.
Parg. 28. Bu durumda,
Anayasa'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkileri arasında
sayılmayan kamu görevlisini seçme ya da atama konusunun yasa ile
verilmesinin uygun olup olmadığının
tartışılması gerekmektedir.
Parg. 29. Anayasa
Mahkemesi'nin 01.11.1990 günlü, 3677 sayılı "21.02.1967 tarih ve
832 sayılı Sayıştay Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair
Kanun"un kimi maddelerinin iptali istemiyle açılan dava sonunda
verdiği 11.07.1991 günlü, E.1990/39, K.1991/21 sayılı
kararı bu konuya ışık tutacak niteliktedir.
Parg. 30. Anayasa
Mahkemesi'nin söz konusu kararında, Sayıştay
Yasası'nın Başkan ve üyelerin seçimine ilişkin 5. ve 6.
maddeleri Anayasa'nın 87. maddesi yönünden incelenirken;
Parg. 31. " .....Anayasa'nın
T.B.M.M.'nin görev ve yetkilerini belirleyen 87. maddesi ile
Sayıştay'ın görev ve yetkilerini düzenleyen 160. maddesinde
Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimleri ile ilgili herhangi bir
hüküm getirilmemiştir. Anayasa'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin
görevleri arasında sayılmayan bir konunun bir yasa ile Meclis'e
verilmesinin Anayasa'ya uygun olup olmayacağı öncelikle
belirlenmelidir.
Parg. 32. aa) Anayasa'nın
160. maddesinde, Sayıştay'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına denetleme yapacağı öngörülmüştür. T.B.M.M. ile
Sayıştay arasındaki bu ilişki, Sayıştay'ın
kuruluşunu, üyelerinin seçimini, denetiminin kapsamını ve
böylece hukuksal yapısını belirler.
Parg. 33. Anayasa
Sayıştay Başkan ve üyelerinin seçimi konusunda açık bir
kural koymamıştır. Ancak, bu konuda yasa ile yapılacak
düzenlemenin de Sayıştay'a ilişkin Anayasa'nın 160. maddesi
ile T.B.M.M.'nin görev ve yetkilerini sayan 87. maddesinin özüne ve sözüne
uygun olması gerekir.
Parg. 34. Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetim yapan anayasal bir organın Başkan ve
üyelerinin seçimi Anayasa'da gösterilmemiş ise de, bu seçimlerin T.B.M.M.
Genel Kurulu'nca yapılması anayasal sistemin, diğer bir
anlatımla, T.B.M.M. ile Sayıştay arasındaki doğal
ilişkinin sonucudur....."
yargısına
varılmıştır.
Parg. 35. Anayasa Mahkemesi'nin
bu kararında; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görev ve yetkilerinin
Anayasa'nın 87. maddesinde tek tek sayıldığı, bu görev
ve yetkiler arasında yasama dışındaki organlara üye seçme
görev ve yetkisinin bulunmadığı, böyle bir görev ve yetkinin
yasa ile verilmesinin de ancak, o organla Türkiye Büyük Millet Meclisi
arasında anayasal sistemden kaynaklanan bir ilişkinin olması
durumunda Anayasa'ya uygun görülebileceği kabul edilmiş
olmaktadır.
Parg. 36. 3984
sayılı Yasa ile, izin sisteminin gereği olarak, radyo ve
televizyon yayıncılığı ve bu yayınların
iletiminde düzenleyici ve denetleyici olmak üzere bağımsız ve
yansız bir Radyo Televizyon Üst Kurulu oluşturulmuştur. Bu Üst
Kurul'un yürütme erki içinde yer aldığı kuşkusuzdur.
Parg. 37. Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile adı geçen Üst Kurul arasında, Anayasa Mahkemesi'nin
yukarıda değinilen kararında söz edildiği gibi, anayasal
sistemden kaynaklanan, doğal ve zorunlu bir ilişki
bulunmamaktadır.
Parg. 38. Bu nedenle, 4756
sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendindeki, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinden beşinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının
oluşum formülüne göre belirlenecek kontenjan doğrultusunda siyasi
parti gruplarınca önerilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca
seçilmesini öngören kural ile 4756 sayılı Yasa'nın geçici 4.
maddesindeki, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılacak ilk seçimin
yöntemini gösteren kuralın Anayasa'nın 87. maddesine aykırı
olduğu düşünülmektedir.
Parg. 39. 3- 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Yasa'nın 28. maddesinin, 4756
sayılı Yasa'nın 12. maddesiyle değiştirilen sekizinci
fıkrasında;
Parg. 40. "Gerçek ve
tüzel kişilerin ayrıca genel hükümlere göre ilgili yayın
kuruluşuna karşı tazminat davası açma hakkı
saklıdır. Yayın kuruluşu ile birlikte şirketin yönetim
kurulu başkanı da müştereken ve müteselsilen sorumludur. Zarar
doğurucu fiilin işlenmesinden sonra yayın kuruluşunun
devredilmesi, başka bir kuruluşla birleşmesi veya sahibi olan
şirketin herhangi bir surette değişmesi halinde yayın
kuruluşunu devralan, birleşen ve her ne suretle olursa olsun
yayın kuruluşunun sahibi veya hissedarı olan şirket ve
şirketin yönetim kurulu başkanı da bu fiil nedeniyle hükmedilen
tazminattan yayın kuruluşu ile birlikte müştereken ve
müteselsilen sorumludur. Tazminat talebinin haklı görülmesi halinde
tazminat miktarı, on milyar liradan az olmamak üzere fiilin
ağırlık derecesine göre belirlenir. On milyar liralık alt
sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilan edilen
yeniden değerleme oranında artırılır. Bu maddeye göre
açılacak manevi tazminat davalarında hakim tensip kararı ile
birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve davayı en geç altı ay
içinde karara bağlar."
denilmektedir.
Parg. 41. Görüldüğü gibi
anılan fıkrada, tazminat talebinin haklı görülmesi durumunda
tazminat tutarının, on milyar liradan az olmamak koşuluyla
fiilin ağırlık derecesine göre belirleneceği; bu maddeye
göre açılacak manevi tazminat davalarında yargıcın uygunluk
(tensip) kararı ile birlikte bilirkişiyi de atayacağı
belirtilmiştir.
Parg. 42. Yapılan
değişiklikte, hüküm altına alınacak tazminatın alt
sınırı yasa ile belirlenmiş; böylece, yargıcın
takdir hakkı sınırlandırılmış, hatta tümüyle
ortadan kaldırılmıştır.
Parg. 43. Kişinin,
kişilik değerlerine saldırıyla oluşacak zarar
tutarının yasa ile belirlenmesi, sorumluluk konusunu düzenleyen
hukukun temel kurallarıyla bağdaşmamaktadır. Manevi
tazminat tutarı, her somut olayın özelliği ve istem gözetilerek
yargıç tarafından takdir edilmektedir. Manevi tazminat davasına
yol açan yayının gerçek olmasına karşın,
kullanılan sözlerle sınır aşılmış olabilir
ve bu aşma derecesi her olayda farklılık gösterebilir. Yine,
böyle bir yayına, zarar görenin davranışı da neden
olabilir. Bütün bu olgular, istenecek ve hüküm altına alınacak
tazminat tutarının belirlenmesinde önemli etkenlerdir. Bu nedenle,
hükmedilecek tazminat tutarının alt sınırının
yasayla belirlenmesi hukuk devleti ilkesine uygun düşmemektedir.
Parg. 44. Ayrıca,
kişilik haklarına saldırıya ilişkin tazminat
davaları Borçlar Yasası'nın 49. maddesinde düzenlenmiştir.
Dava, özel hukuk alanında açılmış bir tazminat davası
niteliğindedir. Türk Hukuku'nda, özel hukuk alanındaki tazminat
davalarına yasakoyucunun karışması ve alt
sınırı belirlemesi yolunda bir uygulama
yerleşmemiştir. Bu tür alt sınır tutarını
belirlemek ceza hukukuna özgü bir uygulamadır ve Devletin
cezalandırma hakkından kaynaklanmaktadır. Özel hukuk
alanındaki bu düzenleme, tazminat yaptırımını, gerçek
zararı ve kimi durumlarda zarar gören kişinin istemini de aşan
ve haksız zenginleşmeye neden olan bir tür ceza
yaptırımı niteliğine büründürecektir.
Parg. 45. Öte yandan,
yapılan değişiklikler, tazminat davalarında yargıca
bilirkişi atama zorunluluğu getirmektedir.
Parg. 46. Oysa, teknik bir
konuda da olsa, bilirkişilerin görüşü yargıcı
bağlamamaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası'nın 275.
maddesine göre, yargıçlık mesleğinin gerektirdiği genel ve
hukuksal bilgi ile çözümlenmesi olanaklı konularda bilirkişi
incelemesi yaptırılamaz.
Parg. 47. Bu nedenle,
hükmedilecek tazminatın alt sınırını belirleyen ve
tazminat davalarında bilirkişiye başvurulmasını
zorunlu kılan fıkra kuralı Anayasa'nın 2. maddesindeki
"hukuk devleti" ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Parg. 48. Ayrıca, gerekli
olmamasına karşın zorunlu bilirkişi atamasına
ilişkin kural, Anayasa'nın 141. maddesinin son
fıkrasındaki, "davaların en az giderle
sonuçlandırılacağı" yolundaki ilkeye de uygun
düşmemektedir.
Parg. 49. 4- 4756
sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Yasa'nın, radyo ve televizyon yayın
izni verilen ya da verilecek anonim şirketlerin pay oranları ve
şirket yapısıyla ilgili uyulması gereken diğer
konuları düzenleyen 29. maddesinin (d) ve (e) bentlerinde;
Parg. 50. "d) Üst Kurul
tarafından düzenlenecek yönetmeliğe uygun olarak her yıl
yapılacak yıllık ortalama izlenme oranı ölçümlerine göre
yıllık ortalama izlenme veya dinlenme oranı % 20'yi geçen bir
televizyon veya radyo kuruluşunda bir gerçek veya tüzel kişinin veya
bir sermaye grubunun sermaye payı % 50'yi geçemez. Gerçek kişinin
hisselerinin hesaplanmasında üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü
dereceye kadar kan ve sihri hısımlara ait hisseler de aynı
kişiye aitmiş gibi hesaplanır.
Parg. 51. e) Bir gerçek veya
tüzel kişi veya bir sermaye grubu % 50'den fazla hissesine sahip
olduğu bir televizyon veya radyonun yıllık ortalama izlenme veya
dinlenme payı % 20'yi geçerse Üst Kurul tarafından yapılan
bildirimden itibaren doksan gün içinde, ortağı bulunduğu
televizyon veya radyodaki hisselerinin bir bölümünü halka arz ederek veya bir
kısım hisselerini satarak, sermaye payını % 50'nin
altına indirir. Yıllık izlenme veya dinlenme oranının
aşımı birden fazla televizyon ve radyodaki hisselerin
toplamı nedeniyle meydana gelmişse, bu oranı % 50'nin
altına indirecek biçimde yeterli sayıda şirketi satar. Bu
yükümlülüğün ihlali durumunda kuruluşun yayın izni iptal
edilir."
denilmektedir.
Parg. 52. Maddenin
değiştirilmeden önceki metninde;
- Aynı özel radyo ve
televizyon kuruluşunda bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve sihri
hısımların aynı zamanda pay sahibi olamayacakları,
- Bir hissedarın,bir
kuruluştaki pay tutarının, ödenmiş sermayenin % 20'sinden
ve birden fazla kuruluşta pay sahibi olanların bu kuruluşlardaki
tüm paylarının toplamının da % 20'den fazla olamayacağı;
bu kuralın, hissedarın bir ile üçüncü dereceye kadar (dahil) kan ve
sihri hısımları için de uygulanacağı,
- Belirli bir özel radyo ve
televizyon kuruluşunda % 10'dan fazla payı olanların Devletten,
diğer kamu tüzel kişilerinden ve bunların doğrudan ya da
dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve
ortaklıklardan herhangi bir taahhüt işini doğrudan doğruya
ya da dolaylı olarak kabul edemeyecekleri ve menkul kıymetler
borsalarında işlem yapamayacakları,
kurala
bağlanmıştı.
Parg. 53. Metinden
çıkarılan kurallar ve yapılan yeni düzenlemeler ile,
- Sahip oldukları
televizyon kanalları ya da radyoların yıllık ortalama
izlenme ve dinlenme oranı % 20'yi geçmemek koşuluyla bir gerçek ya da
tüzel kişi ya da sermaye grubuna, bir ya da birden fazla televizyon ya da
radyo kuruluşunun tümüne ya da bir kısmına sahip olabilme,
- Televizyon ya da radyo
kuruluşu sahiplerine kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler
borsalarında işlem yapabilme,
olanağı
sağlanmaktadır.
Parg. 54. 4756
sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 29. maddesinin anılan bentlerindeki
kurallar, özellikle büyük sermaye gruplarının radyo ve televizyon
alanında tekelleşmelerine yol açacak içeriktedir.
Parg. 55. Sermayenin belli
kişi ya da grupların elinde toplanmış olduğu
gerçeği, bu kişi ya da grubun, çok sayıda televizyon ve radyo
kuruluşunu sahiplenebilme olanağı ve ölçüsüz para cezaları
uygulaması ile görsel ve işitsel medya alanında tekellerin
oluşması kaçınılmaz olacaktır.
Parg. 56. Anayasa'nın
167. maddesinde, Devletin, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet
piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini
sağlayıcı ve geliştirici önlemleri alacağı,
piyasalarda eylemli ya da anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve
kartelleşmeyi önleyeceği belirtilmiştir.
Parg. 57. Anayasa'nın
anılan kuralı ile tekelleşme ve kartelleşme yasaklanmakla
kalmamış, Devlete de bunu engelleyici önlemleri alma görevi
verilmiştir. 4756 sayılı Yasa ile yapılan ve yukarıda
belirtilen düzenlemelerle görsel ve işitsel medya alanında
tekelleşme ve kartelleşmenin önlenmesi olanaksızdır.
Düzenlemeler, tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemek bir yana,
dolaylı olarak olanaklı kılacak niteliktedir.
Parg. 58. Gerçi, televizyon ya
da radyo kuruluşunun yıllık ortalama izlenme oranının
% 20'yi geçmesi durumuna bağlı olarak bir sınırlama
getirilmiştir. Ancak, bir televizyon kanalı ya da radyo
yayını için getirilen % 20 yıllık ortalama izlenme ya da
dinlenme oranı, kuramsal olarak olanaklı bulunsa da uygulamada
ulaşılması çok güç bir orandır. Yapılan
araştırmalar, Türkiye'de en yüksek izlenme oranının % 14-16
dolayında olduğunu ve bu orana da yalnızca bir yayın
kuruluşunun ulaştığını ortaya koymaktadır.
Ölçümleme güçlükleri de gözönünde bulundurulduğunda, getirilen
sınırın uygulanabilir olmadığı açıkça anlaşılacaktır.
Parg. 59. Bu nedenledir ki,
Batı'lı ülkelerde, yayının ulaştığı
kişi sayısı ölçü olarak alınmış ya da bir
kişinin sahip olacağı kanal sayısı
sınırlandırılmıştır. Yayın izleme
oranını ölçü alan ülkelerde ise bu oran çok düşük
tutulmuştur.
Parg. 60. Söz konusu
oranın yüksek tutulması ve hiçbir televizyon ya da radyo
kanalının bu izlenme oranına ulaşamayacağı
gerçeği karşısında, bu sınırlamanın
tekelleşme ve kartelleşmeyi önlemesi olanaklı görülmemektedir.
Parg. 61. Tekelleşen ya
da kartelleşen görsel ve işitsel medya, bir yandan ekonomik alanda
haksızlık yaratabilecek bir güce ulaşırken, öte yandan da
haber alma özgürlüğünü kısıtlayabilecektir.
Parg. 62. Yukarıda (1/b)
ve (3/a) bölümlerinde de belirtildiği gibi, Anayasa'nın 26.
maddesinde, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün haber almak
ve vermek özgürlüğünü de kapsadığı; 28. maddesinde de,
basının özgür olduğu, Devlet'in, basın ve haber alma
özgürlüğünü sağlayacak önlemleri alacağı
vurgulanmıştır.
Parg. 63. Basın
özgürlüğü, düşünce ve kanaat özgürlüğünü tamamlayan ve onun
kullanılmasını sağlayan bir özgürlüktür. Düşünce
özgürlüğü, düşüncelerin özgürce açıklanması yanında
bunların yayılması ve öğrenilmesi özgürlüğünü de
içermektedir. Bu nedenle, basın özgürlüğünün, okuyucuların,
izleyicilerin ya da dinleyicilerin haber alma ve görüşleri öğrenme
olanağından yoksun kalmaları yönünden de değerlendirilmesi
gerekir.
Parg. 64. Haber alma ve verme
hakkı ya da haberlere ulaşma özgürlüğü, izleyici ya da
dinleyicinin bireysel hakkı olarak düşünülemez ve düzenlenemez.
Bunlar, izleyicilerin ve dinleyicilerin kollektif hak ve özgürlükleridir.
Parg. 65. Basın
özgürlüğü, kamu güçleri karşısında olduğu kadar özel
güçlere karşı da korunmalıdır. Bu bağlamda, medya
tekelinin oluşmasına karşı gerçek sınırlamalar
koymak, medyanın çoğulculuğunu koruyucu önlemler almak Devlet'e
düşen bir ödevdir. Bağımsız ve yansız
yayıncılığın sürdürülebilmesi için alınacak önlemler
de bu ödev kapsamındadır.
Parg. 66. Sosyal görevini
yerine getirebilmesi için basın özgürlüğü ile donatılan
medyanın sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gereklidir.
Tekelleşerek, sorumluluk bilincinden uzaklaşacak bir medya, her
sorumsuz güç gibi er geç amacından sapabilecek ve toplum
yaşamını, ulusal güvenliği tehlikeye sokan bir güç durumuna
gelebilecektir. Bunu önlemek de Devlet'in görevidir.
Parg. 67. Öte yandan,
yapılan düzenlemeyle, bir gerçek ya da tüzel kişiye ya da sermaye
grubuna bir radyo-televizyon kuruluşunun tümüne ya da birden çok
radyo-televizyon kuruluşuna sahip olabilme olanağının
yaratılmasının yanı sıra, bu kişi ya da sermaye
grubuna kamu ihalelerine girme ve menkul kıymetler borsalarında
işlem yapma yasağının getirilmemesi, medya gücünün
kullanılarak ihalelerde haksız rekabete, borsada çeşitli
işlem oyunları yapılmasına neden olabilecektir.
Parg. 68. Her ne kadar, 4756
sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 4. maddesinin, yayın ilkelerine yer verilen
ikinci fıkrasında;
Parg. 69. "c) Yayıncılığın,
gerek yayın organı, gerekse hisse sahipleri ve üçüncü derece dahil
olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımları
veya bir başka gerçek ve tüzel kişinin haksız çıkarları
doğrultusunda kullanılmaması,
..........
Parg. 70. j)
Yayıncılığın haksız bir amaç ve çıkara alet
edilmemesi ve haksız rekabete yol açılmaması,....."
denilerek, medyanın
haksız rekabete neden olabilecek gücü engellenmeye
çalışılmış ise de, bu soyut anlatımlı
ilkelerin, kamu ihalelerinde yaratılabilecek haksız rekabeti ve borsa
işlemlerinde oynanacak oyunları engellemesi olanaksızdır.
Parg. 71. Ayrıca,
düzenlemelerin karşıt kavramından, yayın
kuruluşlarının "haklı çıkarları"
destekleyici içerikte yayın yapabileceği sonucuna
varılmaktadır. Konuya yayın kuruluşlarının kamu
ihalelerine giren sahipleri yönünden bakıldığında, bu tür
destekleyici yayınların "haklı çıkarı"
savunduğu kolaylıkla öne sürülebilecektir.
Parg. 72. Böylece, kamu
hizmetleri sözkonusu olduğunda kamu çıkarını ön planda
tutması gereken medyanın bireysel çıkarlara hizmet edecek ticari
nitelik kazanmasının önündeki tüm engeller
kaldırılmıştır.
Parg. 73. Oysa, günümüzde
medya-serbest piyasa ilişkilerinin demokrasiler için
yozlaştırıcı tehlike ve tehditlerinden sözedilmektedir.
Ülkemizde olduğu gibi henüz demokrasisi yeterince gelişmemiş, sağlam
temellere oturmamış, özelleştirmesini tamamlayamamış
ülkelerde medya sahiplerinin Devlete karşı yüklenmeye girememesi
yaşamsal önem taşıyan bir ilke olarak görülmektedir.
Parg. 74. Devletle ticari
ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasal iktidar lehine yayın
yaparak ya da tam tersine baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma
avantajını sağlayabileceği kuşkusu, yukarıda sözü
edilen ilkenin korunmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya
koymaktadır.
Parg. 75. Serbest piyasa
ekonomisinin en büyük özelliği rekabet ortamının
yaratılmasıdır. Bir çok radyo ve televizyon kuruluşuna
sahip olan kişi ya da sermaye grubuna kamu ihalelerine girebilme
hakkının tanınması bu özellikle de
bağdaşmamaktadır.
Parg. 76. Görsel ve
işitsel medyanın kamuoyunu etkileme gücü, dolayısıyla bu
gücün kötüye kullanılması olasılığının
yüksekliği, Batı'lı ülkelerde medya sahipliğinin diğer
iş alanlarından ayrılmasına, bu ayrımı
sağlayacak önlemler alınmasına neden olmuştur.
Parg. 77. Medya gücünü kötüye
kullanma olasılığı kamu yararı ve kamu düzeni ile
doğrudan ilgilidir. Devletin bu gücü dengeleyecek önlemleri alması,
kamu yararı ve düzenini sağlamanın gereğidir.
Parg. 78. 3984
sayılı Yasa'nın 29. maddesinin değişiklikten önceki
onuncu fıkrasında yer verilen özel radyo ya da televizyon
kuruluşlarında belli oranın üzerinde pay sahibi olanların
kamu ihalelerine girebilme ve menkul kıymetler borsalarında
işlem yapabilmesine ilişkin yasağın, korunması
gerekirken tümüyle kaldırılmış olması, yasaların
kamu yararı amacıyla çıkarılması gerektiği
ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Parg. 79. Bu nedenlerle, 4756
sayılı Yasa ile değiştirilen 3984 sayılı
Yasa'nın 29. maddesinin (d) ve (e) bentleri, Anayasa'nın 2.
maddesindeki "demokratik hukuk devleti" ilkesine, 26. maddesindeki
"haber alma" ve 28. maddesindeki "basın"
özgürlüklerine ilişkin kurallara, tekelleşmeyi ve kartelleşmeyi
yasaklayan 167. maddesine aykırı düşmektedir.
Parg. 80. 5- 4756
sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Yasa'nın 33. maddesinin birinci ve
ikinci fıkralarında;
Parg. 81. "Üst Kurul,
öngördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin şartlarını
ihlal eden, yayın ilkelerine ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara
aykırı yayın yapan özel radyo ve televizyon
kuruluşlarını uyarır veya aynı yayın
kuşağında açık şekilde özür dilemesini ister. Bu
talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı
halinde ihlale konu olan programın yayını, bir ila oniki kez
arasında durdurulur. Bu süre içinde programın
yapımcısı ve varsa sunucusu hiçbir ad altında başka
bir program yapamaz. Yayını durdurulan programların yerine,
aynı yayın kuşağında ve reklamsız olarak, ilgili
kamu kurum ve kuruluşlarına Üst Kurulca
hazırlattırılacak eğitim, kültür, trafik, kadın ve
çocuk hakları, gençlerin fiziksel ve ahlaki gelişimi, uyuşturucu
ve zararlı alışkanlıklarla mücadele, Türk dilinin güzel
kullanımı ve çevre eğitimi konularında programlar
yayınlanır.
Parg. 82. b.
Aykırılığın tekrarı halinde;
1. Ulusal düzeyde yayın yapan
kuruluşlara ihlalin ağırlığına göre,
yüzyirmibeş milyar liradan az olmamak kaydıyla ikiyüzelli milyar liraya
kadar,
Parg. 83. 2. Yerel, bölgesel
ve kablo ortamından yayın yapan kuruluşlara;
Parg. 84. 3.
Kapsadığı yayın alanı itibariyle, bir milyondan fazla
nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin
ağırlığına göre, altmış milyar liradan az
olmamak kaydıyla yüz milyar liraya kadar,
Parg. 85. 4.
Kapsadığı yayın alanı itibariyle, beşyüz bin ila
bir milyon arasında nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara
ihlalin ağırlığına göre, otuz milyar liradan az
olmamak kaydıyla altmış milyar liraya kadar,
Parg. 86. 5.
Kapsadığı yayın alanı itibariyle, ikiyüzelli bin ila
beşyüz bin arasında nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın
yapanlara, ihlalin ağırlığına göre, yirmi milyar
liradan az olmamak kaydıyla kırk milyar liraya kadar,
Parg. 87. 6.
Kapsadığı yayın alanı itibariyle, ikiyüzellibinden az
nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin
ağırlığına göre, beş milyar liradan az olmamak
kaydıyla on milyar liraya kadar,
Parg. 88. c. Radyo
yayınları için yukarıdaki miktarların yarısı
kadar,
İdari para cezası
uygulanır."
denilmektedir.
Parg. 90. a. Maddenin birinci
fıkrasında, Üst Kurul'un, öngördüğü yükümlülükleri yerine
getirmeyen, izin koşullarına uymayan, yayın ilkelerine ve bu
Yasa'da belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel
radyo ve televizyon kuruluşlarını uyaracağı ya da
aynı yayın kuşağında açık biçimde özür dilemesini
isteyeceği; bu isteme uyulmaması ya da
aykırılığın yinelenmesi durumunda ilgili
programın yayınının bir ile oniki kez arasında
durdurulacağı; bu süre içinde programın yapımcısı
ve varsa sunucusunun hiçbir ad altında başka program
yapamayacağı kurala bağlanmıştır.
Parg. 91. Bu düzenlemede,
uyarının içeriği konusunda bir açıklığa, özür
dileme konusunun ayrıntılarına yer verilmemiştir. Bu
belirsizlik, uygulanan yaptırımın onur kırıcı ve
teşhir edici bir özellik taşımasına neden olabilecektir.
Parg. 92. Fıkraya göre,
Üst Kurul'un özür istemine uyulmaması durumunda programın
yayını bir ile oniki kez arasında durdurulabileceği gibi,
bu süre içinde programın yapımcı ve sunucusu hiçbir ad
altında başka program yapamayacaktır. Katkısı,
başkalarınca hazırlanmış bir programı sunmaktan
ibaret olan sunucu hakkında böyle bir yaptırım öngörülmesi
haksız uygulamalara yol açacak niteliktedir.
Parg. 93. Bu düzenlemelerle,
idari nitelikteki Üst Kurul'a basın ve haber alma özgürlüğünü
sınırlayıcı yetkiler verilmekte, yargı alanına
giren konularda yönetim yetkili kılınmaktadır.
Parg. 94. Yönetimin, düzenleme
ve denetleme alanındaki konularda, kamu düzeni, genel güvenlik, kamu
yararı, genel ahlak, genel sağlık, ekonomik ve sosyal
ilişkilerin düzenli yürütülmesini sağlama gibi amaçlarla idari para
cezası uygulama ya da kişi özgürlüğünü
kısıtlayıcı yaptırımlar dışında
çeşitli yasaklar koyma yetkisine sahip olmasında hukuka
aykırılık bulunmamaktadır.
Parg. 95. Ancak,
düşünceyi açıklama ve yayma, basın ve haber alma gibi temel hak
ve özgürlüklerin sınırlandırılması söz konusu
olduğunda, yönetime tanınacak yetkinin, Anayasa'da bu kavramlara
verilen değerler çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir.
Parg. 96. Anayasa'nın 26.
maddesinin üçüncü fıkrasında, "Haber ve düşünceleri yayma
araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici
hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla,
düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması
sayılmaz"; 28. maddesinin ikinci fıkrasında da, "Devlet,
basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri
alır" denilmektedir.
Parg. 97. Aynı doğrultudaki kural, tüm özgürlükler için Anayasa'nın 5. maddesinde yer almaktadır. Maddede, Devlet'in temel amaç ve görevinin, kişinin temel hak ve özgürlüklerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak biçimde sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli koşulları hazırlamaya çalışmak olduğu belirtilmiştir.
Parg. 98. Ayrıca,
Anayasa'nın 29. maddesinin üçüncü fıkrasında, yasada, haber,
düşünce ve kanaatlerin özgürce yayımlanmasını engelleyici
ya da zorlaştırıcı koşullar konulamayacağı;
30. maddesinde de, basın işletmelerinin, Devlet bütünlüğüne
yönelik kimi suçlar dışında işletilmekten
alıkonulamayacağı öngörülmektedir.
Parg. 99. Bu kurallar, genelde
yazılı basına yönelik olmakla birlikte, amaç düşünceyi
yayma ve haber alma özgürlüklerinin güvence altına alınması
olduğuna göre, aynı ilkelerin görsel ve işitsel medya yönünden
de geçerli olması ve yönetime, bu araçların kullanılmasını
engellemeye varan nitelikte önlemler alma yetkisi verilmesinden
olabildiğince kaçınılması gerekmektedir.
Parg.
100.
Bu nedenle, Yasa'nın 16. maddesiyle değiştirilen 3984
sayılı Yasa'nın 33. maddesinin birinci fıkrası, bu
Anayasal kurallarla bağdaşmayan düzenlemeler içermektedir.
Parg. 101.
Ayrıca, anılan fıkra düzenlemesinde öngörülen
yaptırımlarla eylemle önlem arasında bulunması gereken adil
denge bozulmuş, yaptırım bir baskı öğesi durumuna
getirilmiştir. Üstelik, bu yaptırımlar yönetsel bir Üst Kurul'un
takdirine bırakılmıştır ki, bu sonuca yol açan
düzenlemeleri Anayasa'nın 2. maddesindeki "hukuk devleti", 13.
maddesindeki "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ve
"ölçülülük" ilkeleriyle bağdaştırmak da
olanaksızdır.
Parg. 102.
b. Maddenin ikinci fıkrasında,
aykırılığın yinelenmesi durumunda uygulanmak üzere
idari para cezaları öngörülmüştür.
Parg. 103.
Fıkraya göre, ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara
125-250 milyar lira arasında, bölgesel, yerel ya da kablo ortamından
yayın yapan kuruluşlara, kapsadığı yayın
alanındaki il ve ilçe nüfusuna göre 60-100, 30-60, 20-40 ve 5-10 milyar
lira arasında idari para cezası uygulanabilecektir. Radyo
yayınları için uygulanacak para cezaları, bu tutarların
yarısı kadar olacaktır.
Parg. 104.
Bu fıkrada öngörülen idari para cezalarının
tutarlarının çok yüksek olduğu açıktır. Para
cezaları, basın ve yayın dışında bir gelir
desteğine sahip olmayan ulusal ve özellikle yerel ve bölgesel televizyon,
radyo ve basın kuruluşları için amaç-araç
orantısını gözetmeyen boyuttadır. Cezaların caydırıcı
nitelikte olması; ancak, basın ve yayın
kuruluşlarının yaşam şansını ellerinden
almaması gerekmektedir.
Parg. 105.
Söz konusu fıkra ile getirilen para cezalarının,
Anayasa'nın 26. maddesinde yer verilen haber alma özgürlüğü ve 28.
maddesinde sözü edilen basın özgürlüğü yönünden son derece
ağır nitelik taşıdığı ve bu maddelerle bağdaşmadığı
kuşkusuzdur.
Parg. 106.
Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerle ilgili
sınırlamaların "demokratik toplum düzeninin
gerekleri"ne ve "ölçülülük ilkesi"ne aykırı
olamayacağı belirtilmiştir.
Parg. 107.
Buna göre, hak ve özgürlükler, ancak demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygun olarak sınırlandırılabilir. Demokratik
hukuk devletinde, güdülen amaç ne olursa olsun, sınırlamalar
özgürlüğün kullanılmasını ölçüsüz biçimde ortadan
kaldıracak düzeyde olamaz.
Parg. 108.
Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında da
belirtildiği gibi, bir sınırlama kuralının demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun olabilmesi için "ölçülülük"
ilkesinin gözetilmesi, amaç ve sınırlama
"orantısının" korunması gerekmektedir.
Parg. 109.
Ölçülülük ilkesi, yasal düzenlemede sınırlama
aracının, sınırlama amacına ulaşmaya
elverişli olmasını, sınırlama aracıyla amacı
arasındaki oranın ölçüsüz olmamasını anlatmaktadır.
Parg. 110.
Anılan fıkra ile getirilen, ulusal, bölgesel ve yerel
çerçevede hizmet veren bir çok görsel, işitsel ya da yazılı
medya kuruluşunun kapanmasına neden olacak tutarlardaki para
cezalarını, haklı bir nedene dayandırmak, Anayasa'nın
13. maddesindeki "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ve
"ölçülülük" ilkesiyle bağdaştırmak olanaklı
değildir.
Parg. 111.
Bu nedenlerle, maddenin ikinci fıkrası, Anayasa'nın 26.,
28. ve 13. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.
Parg. 112.
6. 4756 sayılı Yasa'nın 20. maddesiyle
değiştirilen 5680 sayılı Basın Yasası'nın
17. maddesinin birinci fıkrasının ikinci ve dördüncü
tümcelerinde;
"Tazminat talebinin
haklı görülmesi halinde tazminat miktarı on milyar liradan az olmamak
üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenir.",
"Bu maddeye göre
açılacak manevi tazminat davalarında hakim tensip kararı ile
birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve davayı en geç altı ay
içinde karara bağlar."
denilmektedir.
Parg.
113.
a. Fıkranın ikinci tümcesi, tazminatın alt
sınırının yasada belirlenmiş olması nedeniyle ve
yukarıda (1/b), (3/a), (3/b), ve (5/b) bölümlerinde açıklanan
gerekçelerle, Anayasa'nın 2. maddesindeki "hukuk devleti"
ilkesine, 26. maddesindeki "haber alma" ve 28. maddesindeki
"basın" özgürlüklerine ilişkin kurallara, 13. maddesindeki
"demokratik toplum düzeninin gerekleri"ne ve "ölçülülük
ilkesi"ne,
Parg.
114.
b- Fıkranın, tazminat davalarında bilirkişiye
başvurulmasını zorunlu kılan dördüncü tümcesi de,
yukarıda (3/b) bölümünde açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 2.
maddesindeki "hukuk devleti" ilkesine ve 141. maddesindeki
"davaların en az giderle sonuçlandırılacağı"
yolundaki ilkeye,
aykırılık
oluşturmaktadır.
Parg.
115.
7. 4756 sayılı Yasa'nın
22. maddesiyle değiştirilen 5680 sayılı Basın
Yasası'nın 20. maddesinde;
"4 üncü maddenin birinci
ve ikinci fıkralarında yazılı hususları göstermeyen
sorumlular on milyar liradan elli milyar liraya kadar ağır para
cezası ile cezalandırılır.
Parg.
116.
Bu hususları gerçeğe aykırı şekilde
gösterenler ile sorumluların belirlenmesini veya mahkeme
kararlarının uygulanmasını güçleştirecek şekilde
değiştirenler, otuz milyar liradan doksan milyar liraya kadar
ağır para cezasına mahkum edilirler. Verilen para cezası ertelenemez."
denilmektedir.
Parg.
117.
Söz konusu kural, içerdiği para cezaları
tutarlarının çok yüksek olması nedeniyle ve yukarıda (1/b),
(3/a) ve (5/b) bölümlerinde açıklanan gerekçelerle, Anayasa'nın 26.
maddesindeki "haber alma" ve 28. maddesindeki "basın" özgürlüklerine
ilişkin kurallar, 13. maddesindeki "demokratik toplum düzeninin
gerekleri" ve "ölçülülük ilkesi" ile
bağdaşmamaktadır.
8. 4756 sayılı Yasa'nın 25. maddesinde;
Parg.
118.
"5680 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci
fıkrasındaki 'onbin liradan otuzbin liraya' ibaresi, 'on milyar
liradan otuz milyar liraya', ikinci fıkrasındaki 'yirmibin liradan
altmışbin liraya' ibaresi 'yirmi milyar liradan altmış
milyar liraya'; 22 nci maddesinde geçen 'yirmibin liradan ellibin liraya'
ibaresi, 'yirmi milyar liradan yüz milyar liraya'; 23 üncü maddesindeki '100
liradan 500 liraya' ibaresi 'on milyar liradan elli milyar liraya'; 24 üncü
maddesindeki 'yirmibin liradan ellibin liraya' ibaresi 'otuz milyar liradan yüz
milyar liraya'; 25 inci maddesindeki 'yüzellibin liradan' ibaresi 'onbeş
milyar liradan'; 26 ncı maddesindeki 'yirmibin liradan ellibin liraya'
ibaresi 'elli milyar liradan yüz milyar liraya'; 28 inci maddesindeki 'yirmibin
liradan ellibin liraya' ibaresi 'yirmi milyar liradan yüz milyar liraya'; 30
uncu maddesindeki '1 000 liradan 10 000 liraya' ibaresi 'yirmi milyar liradan
yüz milyar liraya'; 31 inci maddesindeki 'ellibin liradan yüzbin liraya'
ibaresi 'elli milyar liradan yüz milyar liraya'; 32 nci maddesindeki '100
liradan 1 000 liraya' ibaresi 'beş milyar liradan yirmi milyar liraya'; 33
üncü maddesindeki 'on milyon liradan otuz milyon liraya' ibaresi 'on milyar
liradan otuz milyar liraya'; 34 üncü maddesindeki '1 000 liradan 10 000 liraya'
ibaresi 'bir milyar liradan on milyar liraya' şeklinde değiştirilmiştir."
denilerek, Basın
Yasası'na aykırı davranışlar nedeniyle bu
Yasa'nın değişik maddelerinde öngörülen para cezaları çok
yüksek oranlarda artırılmış ve ödenemez duruma
getirilmiştir.
Parg.
119.
4756 sayılı Yasa değişikliğinden önce,
Basın Yasası'ndaki para cezalarının hiçbir
yaptırım gücünün kalmadığı bir gerçektir. Ancak,
yapılan değişiklikle cezaların çok büyük oranlarda
yükseltilerek ödenemez duruma getirilmesi de hukuken savunulamaz. Örneğin,
iki gazeteyi gününde cumhuriyet savcılığına ve/veya mülki
amirliğe teslim etmeyen "tabi"ye yüz milyar liraya kadar
ağır para cezası öngörülmüştür.
Parg.
120.
647 sayılı Yasa'nın 5. maddesine göre, para
cezalarının tutarı suçlunun mali durumu, aile sorumluluğu,
uğraşısı ve mesleği, yaş ve sağlık
durumu, cezanın sosyal etkisi ve uyarma amacı gibi hususlar gözönünde
tutularak saptanmaktadır. Para cezasının belirlenmesi konusunda
bu kuralla yasakoyucunun yargıdan beklediği
duyarlılığı, cezaların alt ve üst sınırlarını
belirlerken kendisinin de göstermesi gerekmektedir.
Parg.
121.
Hukukumuzda, hiçbir dönemde bu tür suçlar için böylesine ağır
para cezaları öngörülmemiştir. Demokratik bir toplumda, basına
ilişkin kimi biçimsel yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ya da yerine
getirilmekte gecikilmesi basın kuruluşunun yayından çekilmesi
sonucunu doğuracak yaptırımlarla
karşılanmamalıdır.
Parg.
122.
Basın Yasası'nda yapılan bu değişiklikler,
öngörülen para cezaları nedeniyle haber, düşünce ve kanaatlerin
özgürce yayımlanmasını ve basın işletmelerinin
yaşamını sürdürmesini engelleyecektir. Bu cezalarla, basın
sektörünün krize sürüklenmesi ve sermaye birikimleri sınırlı
gazetelerin yayın yaşamından çekilmesi, böylece basında
tekelleşmenin gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır.
Parg.
123.
Bu nedenlerle ve yukarıda (1/b), (3/a) ve (5/b) bölümlerinde
açıklanan gerekçelerle, 4756 sayılı Yasa'nın 25. maddesi,
Anayasa'nın 26. maddesindeki "haber alma" ve 28. maddesindeki
"basın" özgürlüklerine ilişkin kurallara, 13. maddesindeki
"demokratik toplum düzeninin gerekleri" ve "ölçülülük
ilkesi"ne aykırı düşmektedir.
IV- SONUÇ :
Parg.
124.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 15.05.2002 günlü, 4756
sayılı "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi
Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun"un;
1- 2. maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin ikinci
fıkrasının,
¥ (k) bendindeki
".....veya korku salacak....",
¥ (v) bendindeki
".....karamsarlık, umutsuzluk.....",
sözcüklerinin,
Anayasa'nın 26., 28. ve 38. maddelerine,
2- 3. maddesiyle değiştirilen
3984 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi ile geçici 4. maddesinin yukarıda
belirtilen bölümünün, Anayasa'nın 87. maddesine,
3- 12. maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 28. maddesinin
sekizinci fıkrasının, Anayasa'nın 2. ve 141. maddelerine,
4- 13. maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin (d)
ve (e) bentlerinin, Anayasa'nın 2., 26., 28. ve 167. maddelerine,
5- 16. maddesiyle
değiştirilen 3984 sayılı Yasa'nın 33. maddesinin,
¥ Birinci fıkrasının,
Anayasa'nın 2., 5., 26., 28., 13., 29. ve 30. maddelerine,
¥ İkinci
fıkrasının, Anayasa'nın 26., 28. ve 13. maddelerine,
6- 20. maddesiyle
değiştirilen 5680 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin
birinci fıkrasının,
¥ İkinci tümcesinin,
Anayasa'nın 26., 28. ve 13. maddelerine,
¥ Dördüncü tümcesinin,
Anayasa'nın 2. ve 141. maddelerine,
7- 22. maddesiyle
değiştirilen 5680 sayılı Yasa'nın 20. maddesinin,
Anayasa'nın 26., 28. ve 13. maddelerine,
8- 25. maddesinin,
Anayasa'nın 26., 28. ve 13. maddelerine,
aykırı
olmaları nedeniyle iptal edilmelerine,
Parg.
125.
Uygulanmaları durumunda doğacak giderilmesi güç ya da
olanaksız hukuksal sonuçlar ve kamusal zararlar gözönünde bulundurularak
söz konusu kuralların yürürlüklerinin durdurulmasına,
Karar verilmesini arzederim.