|
||||
|
MÜTESELSİL SORUMLULUK KAVRAMI VE MÜTESELSİL SORUMLULUKTA BORÇLAR KANUNU TASARISININ HÜKÜMLERİ
Doç.Dr. Kürşat Turanboy*
GİRİŞ
Parg. 1. Makalemizde, yürürlükte olan Borçlar Kanununda yer alan müteselsil sorumlulukta Borçlar Kanunu Tasarısında yer alan hükümler birlikte değerlendirilecektir. Özellikle Tasarıda yer alan yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddelerinin yerine geçmek üzere getirilen 60 ve 61. maddelerdeki değişiklikler izah olunacaktır. Ancak müteselsil sorumluluk kavramı anlatılmadan BK. 50 ve 51. maddelerin yerine geçmesi düşünülen BK 50. 51 maddeleri Tasarının 60 ve 61 maddelerinin anlatılması önce, müteselsil sorumluluk kavramının yürürlükte olan ve tasarıda yer alan hükümlerle birlikte değerlendirilecektir. Daha sonra, bu kavramla birlikte birden çok kişinin birlikte bir zarara sebep olmaları halinde söz konusu olabilecek müteselsil sorumluluk yürürlükte olan Borçlar Kanunu ve Tasarı hükümleri bakımından değerlendirilecektir.
Parg. 2. Öte yandan, Borçlar Hukuku düzenlemesinde, bakımından Borçlar Kanunu’nun 141 ve devamı maddelerinde düzenlenen müteselsil borcun ne anlama geldiğinin izahı, müteselsil sorumluluğu gerektiren haller olarak kanunda belirlenen birden çok kişinin bir tek, aynı zararın meydana getirilmesi bakımından zarar verenle zarar gören arasında bir müteselsil sorumluluk kavramını da ortaya çıkmaktadır. Makalemizde bu ayrımda yapılarak konu değerlendirilecektir.
I- MÜTESELSİL BORÇLULUK VE SORUMLULUK KAVRAMLARI
A- Müteselsil Borçluluk Kavramı
Parg. 3. Müteselsil borçluluk, birden çok borçlunun borcun tamamından borçluların her birinin alacaklıya karşı asıl borçlu olarak sorumlu olmalarıdır[1].
Parg. 4. Müteselsil borcun hukukî niteliğinin açıklanması bakımından iki ayrı görüş söz konusudur. İlk görüşe göre, müteselsil borç alacaklı ve birden çok borçlusu olan (borçlular) arasında gerçekte tek bir borcun varlığı bulunmaktadır. Bu borca hukukta korreal borç (korrealite esası)[2] ismi verilmektedir. Burada “tek bir borcu” birden ziyade borçlu bulunmaktadır. Diğer görüş ise, müteselsil borç, borcun tekliği değil; aksine ne kadar borçlu varsa, o kadar borcun bulunduğu hukukî ilişkidir (Mehr heitheorie).Burada ise, “borcun çokluğu”[3] ilkesi söz konusudur. Yürürlükte olan Borçlar Kanunu da bu görüşü kabul etmektedir. Doktrinde de kabul gören[4] bu görüştür. Borçlar Kanunu’nun diğer hükümlerinde “borcun çokluğu” ilkesinden hareket eden görüşün varlığını ortaya koymaktadır.
Parg. 5. Müteselsil borçlulukta, borcun çokluğu prensibinden hareket ettiği anlaşılan Borçlar Kanunu da; Borçlulardan birinin borcunun sona ermesine rağmen öteki borçluların borçlarının devam etmesi (BK. 145/II) kişisel ve tüm borçluların kullanabilecekleri defilerin farklı düzenlenmesi (BK. 143) zamanaşımı defisinden borçlulardan birinin feragat etmesi halinde bu definin öteki borçlulara ileri sürülememesi (BK 139/II) hükümlere yer vermektedir.
Parg. 6. Müteselsil borcun özellikleri dahilinde; alacaklı ile birden çok borçlu arasındaki ilişki olan “dış ilişki” ve borçlular arasında olan “iç ilişki” düşünülmelidir. Bu ayrım aynı zamanda müteselsil borcun hüküm ve sonuçlarında da farklı hukukî nitelikleri ortaya çıkarır. Müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmakla beraber, borcun (edinim) tamamının alacaklıya müteselsil borçlulardan birisi tarafından ifa edilmesiyle borç sona erecek ve tüm borçlular alacaklıya karşı borçtan kurtulacaklardır (dış ilişki). Alacaklı borçlulardan birisi tarafından borcun ödenmesi konusunda borçlulardan herhangi birisini seçmek hakkına sahiptir. Bu ilkeye taleplerin yarışması – Anspruchkonkurenz[5] ismi verilir. Alacaklının borçlulardan birisi tarafından tamamıyla (borcun tamamı) ile tatmini ile, alacaklı diğer borçlulardan herhangi bir talepte bulunamaz. Bu aşamadan sonra ise, borcun tamamını ya da en azından kendi payından fazla miktarı alacaklıya ödeyen borçlu, bu miktarın fazlası için müteselsil borçlulara rücu hakkına sahiptir (BK. 146). Müteselsil borçlular bakımından birbirlerine rücu ilişkisi bakımından birbirlerine rücu ilişkisi iç ilişkidir, ancak bu ilişkide müteselsil borçluluk yoktur[6].
Parg. 7. Kanun koyucu burada, müteselsil borçlular arasında kanundan doğan bir rücu hakkını düzenlemiştir.
Parg. 8. Müteselsil borçluluk birisi tarafların iradesinden, diğeri kanundan doğan olmak üzere iki biçimde ortaya çıkmaktadır. Sözleşmeden doğan teselsül borçluların borcun tamamından sorumlu oldukları konusunda iradelerin uyuşması ile gerçekleşir[7]. Kanundan doğan müteselsil borçluluk ise, kanunun gösterdiği hallerde ve kanunda sayıldığı için gereği ortaya çıkar[8].
Parg. 9. Kanundan doğan müteselsil borçluluk halleri Borçlar Kanunu bakımından da belirtilmiştir. Borçlar Kanunu 50 ve 51. maddelerinde haksız fiillerle ilgili borçlar Medeni Kanun’da mirasçıların tereke borçlarından dolayı müteselsilen sorumlulukları (MK. 641),bir malvarlığı veya işletmenin devralınması devredeninde devralanla birlikte sorumluluğu (BK. 179) ariyet alan kişilerin ariyet verene sorumluluğu (BK. 302),birden çok müvekkilin ortak vekile karşı sorumlulukları (BK. 395),adi ortaklıkta ortakların şirket alacaklılarına sorumluluğu (BK. 534) gibi hallerde, kanundan doğan borçlular arasındaki müteselsil sorumluluk olarak düzenlenmiştir.
Parg. 10. Yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 141. maddesi, müteselsil borçluluk bakımından, Borçlar Kanunu Tasarısının 161. maddesinin kapsamı ve düzenleme bakımından bir değişiklik getirmediği anlaşılmaktadır.
B- Müteselsil Sorumluluk Kavramı
Parg. 11. Sorumluluk “…. ile sorumluluk” ve “…. den sorumluluk” olmak üzere iki ayrı anlamda kullanılmaktadır[9]. Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddeleri, den sorumluluk dikkate alınarak düzenlenmiştir.
Parg. 12. Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ifa ettikleri takdirde, “müşevvik ile asıl fail ve fer 'an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar. Hakim, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şümulünün derecesini tayin eder”
Parg. 13. Muhtelif sebeplerin içtimai halinde başlığını taşıyan 51. maddeye göre ise, “Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur. Kaideten haksız bir fiili ile zarara sebebiyet vermiş olan kimse en evvel, tarafından hata vaki olmamış ve üzerine borç alınmamış olduğu halde kanunen mesul olan kimse en sonra, zaman ile mükellef olur.”
Parg. 14. Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddelerinde düzenlenen müteselsil sorumluluk; “tam müteselsil sorumluluk” ve eksik müteselsil sorumluluk şeklinde ikili bir ayrım ile değerlendirilmektedir. Borçlar Kanunu’nun 50. maddesi anlamında birden çok kişinin ortak kusur ve hareketleriyle aynı zarara sebep olmaları halinde tam teselsül, Borçlar Kanunu’nun 51. maddesine göre birden çok kişinin farklı sebeplerle aynı zarara sebep olmaları halinde eksik teselsül bulunmaktadır.
Parg. 15. Tam teselsülün olması için, zarar verenlerin “ortak kusurları” sebebiyle zararın meydana gelmesinin gerekli olduğu, bu yüzden teselsülün eksik ve tam olması gerektiğini savunan doktrin tarafından ileri sürmektedir[10].
Parg. 16. Eksik teselsülde ise, farklı hukukî sebeplerden (sözleşme, haksız fiil, kanun) dolayı sorumlu olma veya birlikte olmaksızın bağımsız hareket etme, ancak aynı zarara sebep olma söz konusudur[11].
Parg. 17. Türk Hukukunda eksik teselsülün bulunduğu yolundaki görüş, Borçlar Kanunu’nun 51.maddesini, Borçlar Kanunu’nun 50. maddesinin yapılan yollamanın farklı hukukî sebeplerden sorumluluğu olan kişiler birbirine rücu hakkı olduğu, bu sebeple İsviçre Borçlar Kanunu’nun 51.maddesinin esas alınması gerektiğini belirtmektedirler[12].
Parg. 18. Eksik teselsül ve tam teselsül ayrımının yapılamayacağını, Borçlar Kanunu’nun sadece teselsülden söz edip, bu ayrımı yapmadığı, bu ayrım hukukî bir sebebe veya güvenilir bir kritere dayanmadığı, bu ayrımdan vazgeçilerek birden çok kişinin hangi sebeple olursa olsun aynı zararı tazmin yükümlülüğünün müteselsil sorumluluk olarak isimlendirilmesi gerektiği şeklinde ileri sürülmektedir. Böylece taleplerin yarışması ilkesi de ortaya çıkmaktadır[13]. Üstelik bu durum tam teselsülde dahi, birden çok bağımsız borcun bulunduğu görüşü ile bağdaşmaz[14].
Parg. 19. Birden çok kişinin değişik sebeplerden dolayı sorumlu olması kusur, sözleşme ve kanuna göre sorumluluktur. Aynı zararı birden çok kişinin tazmin yükümlülüğünün doğması halinde, ilk olarak zarar verenlerle zarar veren, ikisi olarak, zarar görene tazminat ödedikten sonra zarar verenler arasında ilişkinin varlığının ortaya konulması gerekir. Bunlardan ilki zarar verenlerle gören arasında “dış ilişki”, zarar verenler arasında ise “iç ilişki” söz konusu olacaktır. Dış ilişki bakımından zararın tazmininden sonra, iç ilişki bakımından rücu ilişkisi, zararın hangi kısmını paylaşacağı önem taşımaktadır.
Parg. 20. Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddelerde düzenlenen hükümlerde zarar veren (verenlerle) zarar görene karşı müteselsil sorumluluğu olduğu hükme bağlanmıştır. Bu bakımdan zarar görenin zarar görenlere karşı, talep hakları yarışacak; zarar gören tazminden tamamını dilediği zarar verenden talep edebilecektir. Böylece zarar gören, tek zarar, tek tazminat ilkesi gereği[15] zahmetlere katlanmadan zarar verenlerden birinden tazminatı alabilecektir. Tazminatın tamamı ödendiği takdirde de zarar gören öteki zarar verenlerden tazminat talep edemeyecektir (BK. 142/II – 145/II).
Parg. 21. Burada ferdi sorumlulukta olduğu gibi, müteselsil sorumlulukta da tazminat hesaplanması indirim sebepleri uygulanabilir. Borçlar Kanunu’nun 143. maddesine göre, ortak defilerin ve kişisel defilerin zarar verene ileri sürülmesi de mümkündür[16].
Parg. 22. İç ilişkide (yani zarar verenlerin birbirine rücuu) edebilmeleri ise Borçlar Kanunu’nun 50/1 ve 51. maddelerinde düzenlenmiştir. Böylece zarar ve tazminatın müteselsil sorumlular arasında nasıl paylaşılacağı sorunu ortadan kaldırmıştır.
Parg. 23. BK 50 ve 51 maddeleri sorumluluk yönünden, BK. 146 maddesi ise sözleşmeye dayalı müteselsil borçlulukta rücu düzenini ortaya koymaktadır. Birden ziyade kişinin aynı sebepten doğan müteselsil sorumlulukta sorumluluk kusur, sözleşme, sebep sorumluluğuna dayanır[17].
Parg. 24. Çeşitli sebeplerden doğan müteselsil sorumluluğu ise, Borçlar Kanunu’nun 51. maddesi özel bir hükümle düzenlemiştir. Buna göre, birden fazla kişi çeşitli sebeplerle haksız fiil, sözleşme ve sebep sorumluluğu dikkate alınır (BK 51/II). Tazminatı ödeyen müteselsil sorumluluğu olan öteki zarar verenlere rücu etmesinde de öncelikle kusur sorumlularına gidilir. Burada dikkate alınması gereken zarar verenin kişisel kusurudur. Kusur sorumluları kendi aralarında ve kusurlarının ağırlığı oranında rücu hakkına sahiptir. İkinci olarak, rücu kategorisine akdi sorumlular girer. Bunlar bir sözleşmenin ihlâlinden doğan zarardan sorumlu olanlardır. Akdi sorumlular, rücu ilişkisinde kusur sorumluluklarından sonra sebep sorumlularından önce gelirler. Üçüncü kategori ise, sebep rücu ilişkisinde sorumlulukları olacaktır.
II- TÜRK BORÇLAR KANUNU TASARISI BAKIMINDAN BORÇLAR KANUNU’NUN 50-51. MADDELERİNİN DÜZENLENİŞİ
Parg. 25. Tasarıda en önemli husus, tam ve eksik teselsül ayrımının, doktrindeki eleştirilerde dikkate alınarak yerinde olarak kaldırılmış olmasıdır.
Parg. 26. Tasarının 60. maddesinde “birden çok kişi bir zarara sebebiyet verdikleri veya ayrı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” biçiminde hüküm yer almaktadır[18]. Tasarı “tam ve eksik teselsül ayrımı yapmadan” her iki durumda da müteselsil sorumluluğu düzenlemiştir. Tasarının, bu ayrımı yapmadan bu ayrıma gitmemesi ve sorumluluğunun aynı ya da farklı hukukî sebeplerden doğup doğmadığını belirtmemesi tam ve eksik teselsül ayrımının kaldırıldığını göstermektedir.
Parg. 27. Tasarının 60. maddesinin 2. fıkrası ise, “müteselsil sorumluluk bu kişilerin her biri için, tek başına sorumlu olsalar da yükümlü tutulacakları tazminat miktarı ile sınırlıdır” hükmünü düzenlemektedir. Tasarı bu fıkra ile, müteselsil sorumluluğu ilkesine farklı bir düzenleme getirmiştir.
Parg. 28. Bu konuda tasarının 60. maddesinin 2. fıkrasının düzenleniş bakımından doktrinde farklı görüşler ileri sürülmektedir. Buna göre, Tasarının aslında eksik tam teselsülü kaldırdığı, ancak “farklılaştırılmış teselsül” kavramını getirdiği belirtilmektedir. Tasarının aslında iç ilişki ile ilgili 61. maddesinde rücu konusunda soyut ifadeler kullandığı, hâlbuki yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 51. maddesinin iç ilişkide rücu sırasını açıkça ortaya koyduğuna işaret edilmektedir. Özellikle 60. maddenin “bir zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olmak için” haksız fiil, kusursuz sorumluluk ve sözleşmenin söz konusu olup, bunların dışında bir sorumluluk olamayacağı belirtilerek, tasarıda tam ve eksik teselsül ayrımı yerine, farklılaştırılmış teselsülün getirildiğine işaret edilmektedir[19].
Parg. 29. Tasarının 60. maddesini 2. fıkrasında müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkiyi düzenlemektedir. Buna göre, aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında zararın paylaşılmasında borçlular arasında zararın paylaşılmasında bütün durum ve koşullar, kusurun ağırlığı dikkate alındıktan sonra “tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına sahip olur”. Yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinin karşılığı olan Tasarının 166. maddesine göre, borçlular bakımından iç ilişkide “aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukukî ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği daha fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.” İç ilişkide yürürlükte olan, kanundaki gibi kural olarak eşit paylaşımı düzenleyen bu madde, borçlular arasında hukukî ilişkinin niteliğine göre ya da kanundaki özel bir düzenlemeye göre, farklı paylaşımı da esas almaktadır. Tasarıda açıkça belli edilmiş olmamasına rağmen, borçlulardan birine yüklenecek kusurun ağırlığı Borçlar Kanunu’nun 50/1 maddesi ise eşanlama gelmektedir. Tasarı tam ve eksik teselsülü kaldırmakta buna bağlı olarak, müteselsil sorumlulukta zararın paylaşılmasına ilişkin olarak Tasarının 61. maddesinin 2.fıkrası dikkate alınacaktır.
Parg. 30. Buna bağlı olarak müteselsil sorumluluğa borçlular arasındaki iç ilişkide zararın ayrı ya da farklı sebeplerden doğup doğmadığına bakılmaksızın, zararın paylaştırılması da hâkim yapılacaktır. Hâkim, kusur sorumluluğunun söz konusu olduğu hallerde, kusurun ağırlığına göre, sebep sorumluluğunda ise sebep olma oranına göre tazminatı paylaştıracaktır.
Parg. 31. SONUÇ
Parg. 32. Yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 50-51. maddelerinde düzenlenmiş müteselsil borçluluk ve müteselsil sorumluluk kavramlarının, Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 60 ve 61. maddelerinde düzenlediği anlaşılmaktadır. Müteselsil borçluluk kavramı bakımından, Tasarının herhangi bir değişiklik getirmediği anlaşılmaktadır. Tasarının zarara sebep olanların iç ilişki bakımından birbirlerine rücu etmeleri konusunda ise, tam ve esik teselsül ayrımının Tasarıda bulunmayışı; zararın borçlular arasında paylaştırılmasında, hâkimin önüne gelen somut olayda, kusur sorumluluğunda kusurun ağırlığına göre, sebep sorumluluğunda ise sebep olma oranlarındaki paylaşımı dikkate alacağı ortaya çıkmaktadır.
* Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
[1]- EREN, F.; Borçlar Genel Hükümler, 11. Bası, İst., 2009, s. 775 vd., AKINTÜRK, T.; Müteselsil Borçluluk, Ank. 1971, s.30
[2] - AKINTÜRK, sh. 48 vd., CANYÜREK, Müteselsil Borçlulukta İç ve Dış İlişkiler, Ank. 2003, sh. 11 vd.
[3] - EREN, s. 1153, AKINTÜRK, 59, OĞUZMAN/ÖZ; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İst. 1995,sh. 802.
[4] - EREN, s.1153, AKINTÜRK, s. 59, Algeneier Teil, Bd II, GUAUTSH/SCHLUEPIREY: Schweizerisches 8 Art Obligetionsrecht Zurich 2003, N. 394, 9 vd., OSER/ SCHÖNERBERGER, Kommentar Zum Privatrecht, Obligationenrecht II, Zurich 1936, Art. 143-150 N. 9-11, KILIÇOĞLU, A.; Borçlar Genel Hükümler,Ank. 2007, s. 552-553.
[5]- EREN, s. 1153, OSER/SCHÖNENBERGER; N. 9-11. Borçlular arasındaki bu teselsül pasif teselsüldür.
[6]- İç ilişkide, müteselsil borçlular bakımından müteselsil borçluluğun bulunmaması, alacaklıya borcun tamamının borçlulardan biri tarafından ödendikten sonra, her bir borçlunun borcu nasıl, hangi oranda paylaşacağını ifade eder. Bu oran ise borçluların aralarındaki iç ilişkiye göre belirlenir. BK. 146. maddesine göre, borçlular arasında aksi kararlaştırılmadıkça, müteselsil borçlular eşit oranda sorumlu iken, payından fazla ödeyen borçlu bu fazla ödediği oranda öteki borçlulara rücu hakkına (Rückgriff) sahiptir.
[7] - Bu anlamda iki taraflı bir hukukî işlem (sözleşme) ile müteselsil borçluluğun doğması isteniyorsa, müteselsil borçlular ile alacaklı tarafından bu yöndeki iradelerinin uyuşması gerekir. Tek taraflı hukukî işlemlerde (vasiyet gibi MK. 464) ve ilan suretiyle vaad (BK. 8) muhataplarına birden çok kişinin edimde bulunmayı taahhüt etmeleri halinde müteselsil borçluluk iradesi bulunmaktadır. AKINTÜRK, T.; sh. 117-118. Müteselsilen borçlu olma iradesi geçerlilik şekline bağlı olan sözleşmelerde bu şekle uygun olarak açıklanmalıdır. Ör. Taşınmaz satış vaadi resmî yazılı şekilde yapılması gerektiğinden, bu sözleşmeye davranışlardan dolayı ortaya çıkacak zararlardan müteselsilen sorumlu olma bu kurala uyularak belirlenmelidir (Bkz. KILIÇOĞLU, sh. 554).
[8] - Hukukumuzda ticarî borçlarda borçlular aksi kararlaştırılmadıkça (TTK md. 7) müteselsilen sorumludurlar. Buna göre ticarî bir borçtan birden fazla borçlunun bu borç nedeniyle müteselsilen sorumlu olmaları kuralıdır. Ancak taraflar sözleşme ile aksini kararlaştırabilirler. Borçlar Hukuku bakımından ise (BK. 141) müteselsil borç taraf iradelerinden doğar. Yani, taraflar kararlaştırmamışlarsa, borçlular arasında ticarî olmayan işlerde müteselsil borçluluk yoktur.
[9] - EREN, sh. 444 vd.
[10] - TANDOĞAN, Türk Mesuliyet Hukuku, Ank. 1961, sh. 368,AKINTÜRK, sh. 126, Brchm, R., Berner Kommantar, Kommantar zum schweizerischen Privatrecht,B. 6, Das Obligetionenrecht, Bern 1988 Art. 50,N. 7
İsviçre Borçlar Kanunun’dan alınan 50. maddenin Almanca metni esas alınarak alınmış, ancak, özellikle Fransızca metne sadık kalınarak metne alınmış madde de bu ayrımın doğru kabul edilmesi gerektiği belirtilmektedir.
[11] - EREN, Haftung mehrerer Schädiger für den gleiccen Schadenin; Die Verantwortlich im Recht,Band II, Turkisch-schlizerische Juristeswoche, 1930 in Zurich und Bern,Zurich 1981, 433 ved., EREN,s. 777.
[12] - TANDOĞAN, s. 381,AKINTÜRK,s. 132.
[13] - EREN, s. 777, EREN, Haftung, 432 vd. Oftinger, K.; Schweizerisches Hapftpflichtrecht, I, 4Auflage, Zürich 1975, sh. 338. BREHM, Art 51., No. 23.
[14] - EREN, Haftung; 933-434.
[15] - EREN, s. 783.
[16] - Ortak defiler, zarar görenin durum ve davranışına ilişkindir (zarar görenin ortak ve kişisel kusuru, gelir seviyesinin yüksekliği zarara razı olması, umulmayan olaylar vb.). Bu defileri tüm zarar verenler ileri sürebilir. Kişisel defiler ise, her bir zarar verenin durum ve davranışı, zarar verenle zarar görenin durum ve davranışının karşılaştırılmasıdır (Bkz. geniş bilgi EREN, sh. 784).
[17] - Müteselsil sorumlulukta zarar verenlerin ortak ya da bağımsız kusurlarından doğmuşsa, sorumlu kişilerin kusur oranları dikkate alınır. Eşitse, zarar verenlerden biri bundan daha yüksek ödemede bulunmuşsa, eşit pay esas miktar için öteki zarar verenlere rücu eder. Sözleşmeden kaynaklanan sorumluluk içinde … Sebep sorumluluğunca zarar aynı sebepten doğmuş ve sebep sorunlar aynı derecede ek kusurlu ise hüküm, rücu ilişkisinde bunların kusurlarına,kusursuz iseler sorumluluk ….. zararın doğumuna sebep olmaları bakımından katkı oranlarında verir. Buna karşılık sebep sorumluluğun da ek kusur varsa BK. 51. deki süre dikkate alınır. EREN, s. 785).
[18] - Adalet Bakanlığı Borçlar Kanunu Tasarısı (2008).
[19] - KILIÇOĞLU, A.; Türk Borçlar Kanunu Tasarısında Eleştirilen Rapor, Ank. 2008, sh. 31-32)