|
|||||||||
|
Makale:
İSPAT SİSTEMİMİZİN MEVCUT DURUMU ve ELEKTRONİK İMZANIN BU SİSTEMDEKİ YERİ
Yrd.Doç.Dr.Seyithan
Deliduman(·)
Parg. 1
Hukukumuzda ispat hukukunun genel çerçevesi İsviçre (Neuchatel)
sistemine[1]
göre çizilmiş, ancak hukuki işlemlerin ispatı konusu bu sistemden Alman
hukukundan da etkilenilerek[2]
Fransız sistemine göre düzenlenmiştir[3].
Parg. 2
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 288 vd. hükümleri ile hukuki işlemler
bakımından senetle (kesin delille) ispat zorunluluğu kabul edilmiştir.
Bu hükümlerde açıkça düzenlenen kanuni ispat halleri dışında delil
serbestisi esası geçerlidir.
Parg. 3
Hukukumuz bakımından kanuni ve takdiri ispata birlikte yer veren
karma bir sistemin geçerli olduğu söylenebilir. Zira, her ne kadar hukuki
işlemler alanında kesin delillerle ispat geçerli ise de, bu düzenleme
kamu düzenine ilişkin değildir ve ayrıca kanuni ispat sistemine, gene
kanun tarafından geniş ölçüde istisnalar tanınmıştır ( HUMK m. 289,
293 ve 294)[4].
Parg. 4 Teknolojinin kaydettiği hızlı gelişme ve internetin küresel nitelikte kullanımı, çeşitli teknolojilere açık bir yaklaşımı ve elektronik yoldan aktarılan verilerin tasdikini sağlayacak hizmetlerin sağlanmasını gerektirdiği gibi, sağlanacak olan bu gereğin bir anlam ifade edebilmesi, bir başka ifade ile buna bağlanacak hüküm ve sonuçlarının ispat edilebilirliğinin de sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde konunun kendisinden bekleneni tam anlamıyla vermesi mümkün olmayacaktır.
Parg. 5
Kanımca bir yandan İnternet’in fayda ve gereklerinden bahsedip diğer
taraftan bu imzanın hiçbir zaman elle atılmış imza ile aynı tutulmaması
gerektiği gerçeğini sebep gösterip, elektronik imzanın yeterince güvenli
olmadığı, dolayısıyla elektronik imzayı oluşturan sayısal rakamlar
yerine retina, el parmağı vs. gibi biyolojik özelliklerin esas alınması
gerektiğini ileri sürerek bu işin daha fazla uzamasına sebebiyet
vermemek gerekir. Elbetteki bu görüşlerin haklılık payı vardır ve
elektronik imza elle atılmış imza ile bir değildir, zaten böyle bir
iddiada bulunan da yoktur. Ancak ileri sürülen bir gerekçenin haklı
olması tek başına yeterli olmayıp, onun uygulanabilir olmasının da
dikkate alınması gerekir. Önemli olan artık bir zorunluluk halini almış
olan elektronik imzanın kullanılabilirliği yolunu açmak, bunun için
gerekli olan yasal zemini oluşturmaktır ve ilgili kanunlardaki (BK vs) değişiklikleri
yapmaktır. Elle atılan imzanın dahi her zaman ihtilafsız kabul edilmediği
düşünülürse bunu elektronik imzadan beklemek biraz haksızlık olacaktır.
O halde, elektronik imzanın BK. m. 14’de düzenlenmiş olan elle atılmış
imzanın hüküm ve sonuçlarına tabi olacağının kabul edilmesi büyük
bir kolaylık sağlayacaktır.
Parg. 6
Sağlanabildiği oranda gerekli güvenliğin sağlanması ve dolayısıyla
bunun delil olarak kullanılabilmesi yolunun açılması gerekir. Uygulanma
safhasında görülecektir ki zaten bu konuda meydana gelecek ihtilafların
çok büyük bir kısmında elektronik imza inkar edilmeyecek daha çok diğer
hususlar ihtilaf konusu olacaktır.
Parg. 8
Elektronik imzanın delil değerinin anlaşılabilmesi için bunun
yukarıda belirttiğimiz ispat sistemimiz içerisindeki delil değerinin
ortaya konulması gerekir. Hukukumuzda deliller kesin deliller ve takdiri
deliller olmak üzere ikiye ayrılır. Kesin deliller; ikrar (m. 236), kesin
hüküm (m. 237), senet (m. 287), yemin (m. 377) olmak üzere dört tanedir.
Takdiri deliller; şahit (m. 245 vd), bilirkişi (m. 275 vd), keşif (m. 363
vd), özel hüküm sebepleri (m. 367) olmak üzere dört tanedir. Elektronik
imzanın özel hüküm sebepleri arasında değerlendirilmesi akla gelse
bile, özel hüküm sebeplerini düzenleyen m. 367 konuyu senetsiz ispatı
caiz olan alanlarla sınırladığından ve mevcut duruma göre senetsiz
ispatı caiz olan alanlar da son derece sınırlı olduğundan bu madde
ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte gözükmemektedir. Konu yasal bir düzenlemeye
kavuşuncaya kadar, mevcut sistemde en uygun çözüm elektronik imzanın
HUMK. m. 287, II’ çerçevesinde değerlendirilmesiyle olur. Zira internet
ortamında hukuki ilişkiye girenler zaten delil sözleşmesi niteliğinde hükümler
koymaktadır.
Parg. 9
Belirtilenlerden başka, m. 289 gereğince karşı tarafın muvafakat
etmesi halinde elektronik imzaya dayanılabileceğini de belirtmek gerekir.
Ancak konunun böyle herhangi başka bir yere sığındırma ve sınırlandırılmasını
daha fazla sürdürmeden, Avrupa ülkelerinde gerçekleşen ve devam eden,
diğer dünya ülkelerinin ise girmiş olduğu süreçten geri kalmamak için
konunun yasal zemine kavuşması zorunludur. Kanımca diğer bütün önemli
hususların yanında belki en önemlilerinden birisi de ispat konusudur.
Parg. 10
Mevcut sistemimiz açısından elektronik imza konusundaki sıkıntıları
aşmanın en pratik yolu, elektronik imzanın elle atılmış olan imzanın
tabi olduğu hüküm ve sonuçlara tabi olacağının kabul edilmesidir. Bu
aşamadan sonra elektronik imzanın delil değeri elektronik imza prosedürüne
katılan onay makamı (Trust Center) nın niteliğidir. Eğer bu makam resmi
bir makam olarak düzenlenirse elektronik imza ile imzalanan belge de resmi
senet teşkil edecek ve hakimi bağlayıcı bir delil olacaktır. Bu durumda
elektronik imza ile imzalanmış olan belgenin ancak sahteliği ileri sürülebilecektir.
Parg. 11
Elektronik imzanın, dahil olduğumuz hukuk sistemlerindeki modellere
uygun olarak –ki bunun böyle olacağı taslak ve önerilerde anlaşılmaktadır-
elektronik imzanın yasal bir zemine kavuşacağı farz ve kabul edilerek,
bunun delil değeri ve dolayısıyla ispat gücü konusundaki etkisinin
herhangi bir karışıklığa, farklı anlamalara ve belirsizliklere meydan
vermeden düzenlenmesi gerekir. Örneğin, “Elektronik Veri, Elektronik Sözleşme
ve Elektronik İmza Kanunu Tasarısı Taslağı”[5]
nın Yedinci Bölümünde düzenlenmiş olan Nitelikli Elektronik İmzanın
Hukuki Sonuçlarını düzenleyen 36. maddede böyle bir durum söz
konusudur. Zira, ispat için başvurulan araçların delil teşkil etmeleri
onların aksinin ispat edilememesine bağlanamaz. Ancak ispat aracının
delil niteliği tanınır ve fakat bunun aksini ispata cevaz verilir. Ayrıca
“nitelikli elektronik imza ile yapılan işlemler delil teşkil eder”
ibaresi de daha çok bir belirsizlik ifadesi niteliğindedir. Burada ispata
konu olan işlemin kendisi olup, işlenmiş yapılmış olup olmadığı
ispata muhtaçtır. Bu işlemin (hukuki ilişkinin) yapılmış olup olmaması
hususunda delillere başvurulacaktır. Bu delillerden en önemlisi de
elektronik imza olacaktır.
Parg. 12
Bundan başka, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça ibaresi de
sorunun çözümünde yeni sıkıntıların meydana gelmesine sebep
olabilecek niteliktedir. Zira yukarıda da belirtildiği üzere, ispat
sistemimize ilişkin mevcut düzenlemede deliller sınırlandırılmıştır.
Şimdi bu ibare ile bunu desteklemenin anlamı yoktur. Bu delilin diğer
delillerin yanında kullanılabilmesi yolunun açılması gerekir.
Parg. 13
Bu yüzden kanımca düzenlemenin şu şekilde kaleme alınması daha
isabetli olur: “Nitelikli elektronik imza ile yapılan işlemlerde, diğer
delillerin yanında, elektronik imzaya delil olarak dayanılabilir. İmzanın
kendisine ait olduğu iddia edilen kişi bunun aksini ispat edebilir. Hakim
elektronik imzanın ilgili kişiye ait olup olmadığını, konunun uzmanı
bilirkişilere başvurarak serbestçe değerlendirir”.
Parg. 14
Ayrıca ikinci fıkradaki ifade de tereddütleri muciptir. Şöyle ki:
bir kere nitelikli imzayı elle atılmış imza ile aynı hükümlere tabi
tutmayı tarafların iradesine bırakmak doğru değildir. Ancak ona delil
olarak dayanılabilip dayanılamayacağı tarafların iradesine bırakılabilir.
Ayrıca nitelikli elektronik imza niteliği bakımından elle atılmış
imzadan çok farklıdır. Nitelikli elektronik imza, imzanın sonuçta
ilgili kişiyi temsil etmesi bakımından, hiçbir zaman elle atılmış
olan imzanın yerini tutmamasına karşın, elle atılan imzanın inkarı
hususunda ise nitelikli elektronik imza daha tercihe şayandır. Dolayısıyla
nitelikli imzayı her bakımdan elle atılmış imza ile aynı etkiye sahip
tutmak yeni bazı sorunlara sebebiyet verebilir. Bu yüzden nitelikli
elektronik imzanın imzası ikrar edilmiş veya resmi makamlarca tasdik
edilmiş olan elle atılmış imza ile aynı etkiye sahip olduğunun ifade
edilmesi daha yerinde olur. Bu da BK. m. 14’te yapılacak değişikliğe
bağlıdır. Elektronik imzanın yasal zemine kavuşması beklenmeden sorun
çözülmek isteniyorsa BK m. 14’e “Nitelikli elektronik imza elle atılan
imza ile aynı hüküm ve sonuçlara tabidir” şeklinde bir fıkra ilave
edilmelidir. Ancak eğer elektronik imzanın kısa sürede yasalaşacağı düşünülüyorsa
bu yasaya “Nitelikli elektronik imza BK m. 14’te düzenlenmiş olan elle
atılmış imzanın hüküm ve sonuçlarını doğurur” şeklinde bir
madde konularak sorun çözümlenebilir.
Parg. 15
Bir diğer husus da fıkrada geçen “hukuki işlemler” ifadesidir.
Doğrusu bu ibarenin kullanılmasının gerekip gerekmediğinin de iyice düşünülüp
karar verilmesi gerekir. Tabii son olarak şunu belirmemiz gerekir ki, böyle
bir tasarının hazırlanması büyük bir aşamadır. Zira bu tasarı
ilgili çevrelerce tartışılıp en uygun çözümün bulunmasına imkan
vermektedir. Tarafımızdan ileri sürülen görüşlerin doğru olan yanları
olabileceği gibi eksik veya yanlış değerlendirdiğimiz hususların
olabileceği hususu da peşin kabulümüzdür. Önemli olan gerçeğin
ortaya çıkmasına katkıda bulunma bilinci ve bu konuda gayret teşebbüsleridir.
Atıf önerisi: Yazar Adı ve Soyadı, e-akademi, Sayı, Tarih, Paragraf Numarası, İnternet Adresi (http://www.e-akademi.org/...)
· Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Öğretim Üyesi.
[1] Ancak hemen belirtelim ki, 90’lı yılların başlarında değiştirilen Neuchatel Usul Kanunu ispat hükümlerine yeni düzenlemeler getirmiştir (Geniş bilgi için bkz. Konuralp-İspat Kuralları, s. 15 vd.).
[2] Yıldırım, M.K., Senetle İspat Kuralının Türk Medeni Yargılama Hukukundaki Önemi (İlkeler Işığında Medeni Yargılama Hukuku), İstanbul 2001, s. 118; Taşpınar, S., Medeni Yargılama Hukukunda İspat Sözleşmeleri, Ankara 2001, s. 44.
[3] Umar, B., Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun Mehaz Neuchatel Kantonundaki Tatbikatı, İstanbul s. 7; Belgesay, M.R., Hukuk ve Ceza Usulü Muhakemesinde Deliller, İstanbul 1940, s. 30; Berkin, N.M., Usul Hukukunda Senetler ve Senetlerin İspat Kuvveti, İstanbul 1948; Konuralp, H., Yazılı Delil Başlangıcı, Ankara 1988, s. 29; Konuralp, H., İspat Kurallarının Zorlanan Sınırları, Ankara 1999, 13; Deliduman, S., Medeni Usul ve İcra İflas Hukukunda Noter Senetleri, Ankara 2001, s. 85.
[4] Türk hukuku bakımından senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın kamu düzenine ilişkin bulunmadığı ilişkin olarak bkz. 18.3.1959 günlü İBK (RG. 22.6.1959, S. 10237). Postacıoğlu, İ. E., 18.3.1959 gün ve 18/21 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının Tahlili, (İÜHFM 1959/1-4), s. 380 vd; Konuralp-Delil Başlangıcı, s. 33.
[5] Bkz. http://www.bilisimsurasi.org.tr/dosyalar/52.doc