|
|
|
Çeviriler / Translation / Uebersetzungen |
|
|
|
|
|
|
Küreselleşme ve egemenlik bir çok gözlemciyi bu kavramların anlamlarını abarttıkları için yanlış sonuçlara götüren, ikinci milenyum yaklaşımında uluslararası sistemin dönüşümü ile ilgili kavramlardır. Bazı analizciler dünyanın yeni bir çağa girdiğini iddia etmektedirler. Kurumsal yapıların ortaya çıkmasıyla özellikle egemen devlet, küreselleşme tarafından zayıflatılmış ve zarar görmüştür.
Bu bölümün temel tezi egemenliğin, temelde küreselleşme tarafından dönüştürülmediğidir. Bugünkü meydan okumaların geçmişte meydana gelenlerden niteliksel olarak faklı olduğu açık olmamasına rağmen, küreselleşme devlet kontrolünün etkinliğine meydan okumuştur. Fakat, küreselleşme devamlı sorun halinde olan ve hiçbir zaman garanti altına alınamayan devlet otoritesini niteliksel olarak değiştirmemiştir.
|
|
|
Yazan
: Stephen Krasner /Filiz Cicioğlu-Şükrü Cicioğlu
|
|
|
Bu yazı dergimizin 62. sayisinda (NİSAN 2007) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 5218
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Hukuk devleti (rule of law) ve demokrasi, otoritenin frenlenmesine bağlı olması bakımından negatif, otoritenin yürütülmesine bağlı olması bakımından ise pozitif olmak üzere özgürlüğün farklı iki genel kavramına karşılık gelir. Isaiah Berlin’e göre, özgürlüğün bu iki genel kavramı “yaşamın amaçlarına göre tamamen farklı ve uzlaştırılamaz iki tavırdır”. Bununla birlikte, her birinin iddiası “insanoğlunun en derin çıkarları arasındaki tasnifte eşit bir hak” sahibi olmaktır (1958, 51-2. sayfalar). Siyasal düzen bakımından, Berlin, bir dereceye kadar bir sentezin imkansız olduğu yönündeki kötümser görüşü seçecek görünüyor, yani bir tür uzlaşma olması gerekiyor. Aynı bakış, örneğin “Amerikan düşüncesinin düalizmi”: Amerikalıların eğilimi “toplumun isteği ve hukuk devleti arasında siyasal merkezlerini bölmektedir” diye yazdığında Robert G. McCloskey tarafından kabullenilmektedir (1960, s.13). Gerçekten de, demokrasi ve hukuk devleti arasında böyle bir çelişki var mıdır?
|
|
|
Yazan
: Mehmet Tevfik GÜLSOY
|
|
|
Bu yazı dergimizin 58. sayisinda (ARALIK 2006) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 3004
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Bildiğimiz gibi ulus devletler ile kapitalistlerin birbirleri ile ilişkileri hakkında uzun süredir devam eden tartışmalar vardır. Görüşler, bireysel ve kolektif çıkarlarına hizmet etmeleri için kapitalistler tarafından maniple edilen devletlerin düzeyini vurgulayanlardan, bir çıkar grubu olarak kapitalistlerle ilgilenen otonom aktörler olan devletlerin düzeyine vurgu yapanlara kadar sıralanmaktadır. Bununla beraber devlet otoritesinin kontrolünden kurtulan kapitalistlerin bunu gerçekleştirmek için ulus ötesi işbirliği ve küreselleşme saldırısıyla son yıllarda güçlerinin gittikçe artmakta olduğunu ileri süren birçok yaklaşım vardır.
|
|
|
Yazan
: Şükrü CİCİOĞLU
|
|
|
Bu yazı dergimizin 53. sayisinda (TEMMUZ 2006) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 2052
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Biyoteknolojik Buluşların Patentlenmesine Dair Avrupa Birliği Yönergesinin (Biopatent Yönergesi) yürürlüğe girmesi ile birlikte, yaşamın patentlenmesi sorunu, yeniden bir çok tartışmanın odağına oturmuştur. Söz konusu tartışmalar çoğu kez aşırı duygusallıkla sürdürülmekte, temel mülahazalar, patent hukuku ile hiçbir şeyin yapılamayacağı biyoteknolojik alana indirgenmektedir. Bu nedenle gelecekteki tartışmalarda objektif temellerin tesisi için patent hukukunun ilkeleri kadar Avrupa Birliği Biyoteknoloji Direktifinin de bu bağlamda açıklanması zorunlu görünmektedir.
|
|
|
Yazan
: Jürgen SIMON
|
|
|
Bu yazı dergimizin 39. sayisinda (MAYIS 2005) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 7002
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bilindiği üzere 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile “Aile Hukuku” alanında gerçekleştirilen en önemli değişikliklerden birisi, kanuni mal rejiminin “mal ayrılığı”ndan “edinilmiş mallara katılma rejimi” ne dönüştürülmesi olmuştur. Bu değişikliğin lehinde ve aleyhinde bir çok görüş ileri sürülmüş, kamuoyunu uzun süre bu konu meşgul etmiştir.
Aşağıda türkçeye çevirmek suretiyle almanca bilmeyenlerin de yararlanmasına sunmak istediğim karar, edinilmiş mallara katılma rejiminin temel unsurlarından olan ve katılma alacağı olarak anılan alacak hakkından, feragat etmenin, miras hukuku bakımından ne şekilde değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir. Anılan kararda İsviçre Federal Mahkemesi katılma alacağından feragatı, MK. m. 565/IV anlamında sağlar arasında gerçekleşen bir malvarlığı devri olarak nitelemiş ve saklı pay kurallarını ihal etme amacıyla yapılması halinde tenkise tabi olduğuna karar vermiştir. Kararda göze çarpan önemli bir yön de, miras bırakanın saklı pay kurallarını ihlal etme kastının ispatının zorluğuna işaretle, böyle bir kastın varlığını gösteren emarelerden yararlanılabileceğinin kabul edilmesidir. Mahkemeye göre, tasarrufun yapıldığı andaki malvarlığının durumu ile teberru karşılaştırıldığında, miras bırakanın saklı pay kurallarını ihlal etmeyi göze alması, kastın varlığı için yeterlidir.
|
|
|
Yazan
: M. Fadıl YILDIRIM
|
|
|
Bu yazı dergimizin 35. sayisinda (OCAK 2005) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1681
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/
|
|
|