|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
|
|
1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, “işe başlama ve yürütme” kenar başlığı altında 473. maddenin birinci fıkrasında şu düzenlemeye yer vermiştir:
“Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.”
TBK m. 473/I hükmü, yüklenicinin eseri meydana getirmedeki temerrüdüne ilişkin özel bir kuraldır. Diğer bir ifadeyle anılan hüküm, eseri meydana getirmedeki temerrüt olgusuna uygulanır. TBK m. 473/I hükmü uyarınca yüklenicinin eseri meydana getirmede temerrüde düşmesi halinde, işsahibi, teslim tarihini beklemek zorunda kalmaksızın sözleşmeden dönebilir. Bu noktada TBK m. 473/I hükmü, yüklenicinin eseri meydana getirmedeki temerrüdünü yaptırıma bağlayan yönüyle, dolaylı da olsa, eser sözleşmesinde sadece tamamlanmış bir eserin tesliminin borçlanılmadığını, bilakis aynı zamanda onun meydana getirilmesinin de borçlanıldığını göstermektedir.
Anılan hüküm, yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanununda “akit dairesinde işe başlama ve icra” kenar başlığı altında, 358. maddenin birinci fıkrasında düzenlenmişti. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun gerekçesinde 473. maddede, metninde yapılan düzeltme ve arılaştırmanın dışında, 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği olmadığı ifade edilmiştir. Ancak bize göre madde metnindeki düzeltme ve arılaştırma, TBK m. 473/I hükmünü farklı yorumlanmaya açık hale getirmiştir.
|
|
|
Yazan
: Yrd. Doç. Dr. S. Hülya İMAMOĞLU
|
|
|
Bu yazı dergimizin 139. sayisinda (NİSAN 2016) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1289
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türk Medeni Kanununda nişanlılık 118-123. maddeler arasında düzenlenmiştir. Nişanlanma kavram olarak, evlenme sözleşmesi yapmak üzere, bir erkekle bir kadının anlaşması, yani birbirlerine evlenme vaadinde bulunmalarıdır. Nişanlanma akdinin gerçekleşmesi için iki tarafın karşılıklı evlenme vaadinde bulunması gerekir. Nişanlanma bir şekil şartına bağlı kılınmamıştır. Nişanlanma sözleşmesi hukuki niteliği itibariyle bağımsız bir medeni hukuk (aile hukuku) sözleşmesi olarak kabul edilmektedir. Nişanlanma nişanlıları evlenmeye zorlama hakkı vermez. Nişanlanma, evlenmeye zorlama hakkı vermemekle birlikte, nişanlılığın nişanlıların birbirleriyle evlenmesi dışında bir nedenle sona ermesi halinde, nişanlılığa bağlanan sonuçlar nedeniyle nişanın taraflarının bir takım hakları bulunmaktadır. Türk Hukuk sisteminde, nişanlanmanın nişanlıların birbirleriyle evlenmeleri dışında bir nedenle sona ermesi halinde, nişanlılara tazminat isteme hakkı tanınmıştır. Maddi ve manevi tazminat kalemlerini ayrı ayrı düzenleyen TMK’nın ilgili maddelerinde (m. 120-121) maddi tazminat yapılan masraflar ve katlanılan maddi fedakârlıklar ile sınırlı tutulurken, manevi tazminatta kişilik haklarına saldırının varlığı aranmaktadır. Bu tazminatlar, bir aile hukuku sözleşmesi olan nişanlanma sözleşmesinin sona erdirilmesinin bir yaptırımı olup, Kanun genel tazminat kurallarından farklı olarak özel şartlar öngörmüştür. Nişanın bozulması halinde tazminattan başka, nişan hediyelerinin geri verilmesi de öngörülmüştür. Kanunda ancak alışılmış (mutad) dışı hediyelerin istenebileceği kabul edilmiştir. Nişanlılığın sona ermesi halinde maddi tazminat ile nişan hediyelerinin geri verilmesini isteyecekler; nişanlılar, nişanlıların ana babaları ile onlar gibi hareket edenler olarak kabul edilmiştir. Manevi tazminatı ise ancak nişanlılar talep edebilirler. Nişanlılığın sona ermesi halinde tazminata veya nişan hediyelerinin geri verilmesine hükmedilmesi için ilişkinin bir nişanlılık ilişkisi olması gerekir. Flört ve evlilik dışı ilişkiler nişanlılık ilişkisi olarak kabul edilmemektedir. Nişanlılığın sona ermesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile nişan hediyelerinin geri verilmesi davasında özel bir zamanaşımı süresi öngörülmüş olup, bu süre bir yıl olarak belirlenmiştir.
|
|
|
Yazan
: Dr. Süleyman MORTAŞ
|
|
|
Bu yazı dergimizin 139. sayisinda (NİSAN 2016) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1324
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Devletin, kamu harcamalarını karşılayabilmesi için ihtiyaç duyduğu kaynağın çok önemli bir kısmını vergiler oluşturmaktadır. Dolayısıyla, devletin bu harcamaları finanse edebilmesi, vergi sisteminin düzenli işleyişi ile doğru orantılıdır. Belirtilen husus, vergilendirme sürecine zarar verecek yahut bu süreci kesintiye uğratacak olan davranışlara müdahale etme zorunluluğu doğurmaktadır ve vergi kanunlarına aykırılık teşkil eden fiiller de bu sebeple yaptırıma tabi tutulmaktadır.
Vergi Kanunlarına aykırı olan bu fiiller hakkında, Gümrük Kanunu, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ya da Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu gibi pek çok yasa metninde düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak, bu fiillerin önemli bir kısmının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda düzenlendiği belirtilmelidir. VUK’da yer alan bu fiillerin bir kısmı, nispeten hafif ihlaller olmaları sebebiyle, kabahat nev’inden kabul edilmekte ve yaptırımları da idari ceza olarak öngörülmektedir. Diğer bazı fiiller ise, Ceza Hukuku anlamında suç kabul edilmekte ve bu suçlara hürriyeti bağlayıcı ceza uygulanmaktadır. Vergi kaçakçılığı suçları da, hazine aleyhine işlenen ekonomik nitelikli suçlar olarak VUK’un 359. maddesinde düzenlenmektedir.
VUK’un 359. maddesinde, vergi kaçakçılığı fiillerine ilişkin seçimlik hareketler düzenlemekte ve bu fiillere uygulanacak hürriyeti bağlayıcı cezalar belirtilmektedir. Bunun yanında, maddenin (a), (b) ve (c) fıkralarında kaçakçılık teşkil eden fiillerin üçlü bir ayrımla düzenlendiği görülmektedir. Konu kapsamının oldukça geniş olmasından dolayı, bu çalışmada, yalnızca VUK’un 359. maddesinin (a) fıkrasının ikinci alt bendinde yer alan “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek ve kullanmak” ve aynı maddenin (b) fıkrasında düzenlenen “sahte belge düzenlemek ve kullanmak” suçları incelenmeye çalışılacaktır.
|
|
|
Yazan
: Ahmet Sencer Önal
|
|
|
Bu yazı dergimizin 137. sayisinda (OCAK 2016) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1376
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1 / 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|