Elektronik ortamda yayınlanan ve Türkiyenin aylık ilk hakemli dergisi olan E-Akademi, üçüncü yılını tamamlayarak dördüncü yılının ilk sayısını (37. sayı) beğenilerinize sundu. Kısa sayılamayacak bir zaman dilimi olan üç yılın tamamlanması, E-Akademi’nin kalıcılığının ve sürekliliğinin de bir işaretidir.

Üç yıl önce büyük bir azim ve heyecanla, kurucularının gayret ve katkılarıyla kurulan E-Akademi, büyük bir boşluğu doldurdu. Dergimiz bu geçen süre içinde şu başarılara imza attı:

1. E-Akademi, doçentlik ve üniversitelerin kadro atamalarında “hakemli dergi” olarak kabul edildi.

2. Uluslararası kütüphanelerin veri tabanlarında yer almaya başladı.

3. Bütün arama motorlarında kayıtlara alındı.

4. Basılı eser ve kitaplarda atıf yapılmaya başlandı ve uygulamacıların başvuru kaynağı oldu.

5. Benzeri elektronik dergiler için model oluşturdu.

E-Akademi’nin 10., 20. ve 40. yıllarını göreceğimiz günlerin temennisiyle, dergi adına başta Kurucularımız olmak üzere, hakemlerimize, yazarlarımıza ve okurlarımıza teşekkürlerimizi bildirir saygılar sunarız.

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı Akademik Kurulu 10.10.2003 tarihinde toplanmış ve Anabilim Dalı bünyesindeki mevcut Tezsiz Yüksek Lisans Programının 2004–2005 Öğretim Yılından itibaren İkinci Öğretim Kuşağında açılmasını kabul etmiş ve bu hususun Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ ne sunulmasına karar vermiştir.

Anlaşmazlıkların mahkeme öncesi sistemlerle çözümlenmesi konusunda Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanmakta olan Alternatif Dava Çözümleri (Alternative Dispute Resulation –ADR olarak adlandırılacaktır-) konusunda çeşitli çalışmalar yaparak teorik ve pratik olarak eğitim aldım. Yapmış olduğum eğitim hakkındaki ayrıntılı raporlar T.C. Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Bende kullanabileceğimiz sistemlerin bir özetini çıkartarak kişisel görüşlerimle birlikte değerli meslektaşlarımla paylaşmak istedim.

Her toplumda olduğu gibi ABD’dede bu düzenlemelerin temelinde mahkemelerin aşırı dava yüküyle işlerini yürütememesi ve mevcut yasalarla bu durumun çözülememesi yatmaktadır. 2. Dünya Savaşından sonra işçi ve işveren haklarının ortaya çıkmasıyla yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmuş, 1955 yılında Federal Arbitration Act isminde bir model yasa hazırlanarak kabul edilmiştir. 1970 yılına kadar ADR sadece sendikalarla idarelerin arasındaki anlaşmazlıklarda uygulanmış ve gelişememişti. Civil Right Mouvement denilen insan haklarıyla ilgili davaların, zencilerin haklarının kabulüyle çoğalmasına, tüketici haklarının kabul edilmesiyle yeni davalar eklendi ve bir anda mahkemelerin dava yükü dahada arttı.

Introduction
Are plants and animals, seeds and bacteria, parts of the human body, and even genes themselves patentable objects, just like technical inventions?

Current and future members of the European Union (EU) and all current or future members of the European Patent Convention (EPC) find themselves confronted with this question. Controversy rages around an EU directive (98/44/EC; Legal protection of Biotechnological Inventions) which allows patents on human genes, on parts of the human body and on plants and animals.

This directive should have already been put into national law in the EU member states by July 2000. However, as of the end of 2002, only 6 of the current 15 member states have decided to take this step. On the other hand France and Luxembourg have spoken out explicitly against the patenting of genes. The German government as well has called for an overhaul of the directive. Medical associations, farmers, development and environmental organisations have all spoken out against the implementation of the directive.

However, the European Patent Office (EPO) has already been applying the directive since 1999 – thus including countries, which are not even members of the EU. The influence of the directive has thus been extended to include countries like Bulgaria, the Czech Republic, Cyprus, Hungary, Liechtenstein, Monaco, Switzerland, Slovakia, Slovenia and Turkey (which are all members of the EPC), without giving these countries an opportunity to discuss the patentability of life. And four more countries (Lithuania, Latvia,, Poland and Romania) are set to become members of the EPC as well. European patents are also valid in Albania and Macedonia, those being countries of extension, though not having been invited yet to become full member countries.

This paper is to inform about the current status of the debate, to highlight options for action and to show the concrete consequences of Patents on Life. A main target group of this documentation are those countries which are to become new members of either the EU or the EPC. In the opinion of experts in patent law, countries with a weaker economic development might have to endure strong disadvantages through the proliferation of patentability. Therefore it is important that governments in the respective countries become active and join countries within the EU and the EPC to work towards a revision of the EU directive. Even the European Parliament who the passed directive in 1998, demanded in November 2002 that the Commission change the directive so that human genes can no longer be patented. The Council of Europe has also spoken out against patents on living beings and genes numerous times.