|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
Son yıllarda kamu yönetimi anlayışı yerini “yeni kamu işletmeciliği”ne bırakırken, “yönetim” de “yönetişim”le ikame edilmektedir. Yeni kamu yönetimi ve yönetişim içinde sosyal aktörlerin üstlendiği rol zayıflamış, etkileri azalmıştır. Hükümetler de sosyal politikaya daha az önem vermeye başlamışlardır. Avrupa Birliği’nde hemen her konunun en ince ayrıntısıyla ele alındığı kapsamlı bir müktesebat varken, aslında parasal birlikten ayrı düşünülemeyecek olan istihdam, yoksulluk, sigorta gibi konuları içeren sosyal politikanın, bağlayıcılığı olmayan “yumuşak kanun”un alanına bırakılması, gelecekte kıtanın toplumsal dokusunda hasara yol açabilir.
|
|
|
Yazan
: Fatih DEMİR-Şadan ÇALIŞKAN
|
|
|
Bu yazı dergimizin 108. sayisinda (ŞUBAT 2011) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1602
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tanzimat dönemine kadar İslam hukukunun etkisi altında bulunan Osmanlı hukuku, Tanzimat’tan sonra birçok alanda olduğu gibi hukuk alanında da batıdan etkilenmiş ve önemli değişiklikler yaşamıştır. Bu dönemde geleneksel şer’iye mahkemelerinin yanında nizamiye mahkemeleri adıyla batılı tarz yeni mahkemeler açılmış, buralarda uygulanmak üzere batılı hukuk sistematiğine uygun şekilde düzenlemeler yapılması yoluna gidilmiş ve önemli kanunlar çıkarılmıştır.
Tanzimat sonrası Osmanlı kanunlaştırma çalışmalarını, kaynakları bakımından üçlü bir tasnife tabi tutmak mümkündür: dini/milli kanunlar, iktibas edilen kanunlar, karma nitelikli kanunlar. Adli yapıdaki önemli değişikliklere karşılık, özellikle temel kanunlar açısından bakıldığında, Osmanlı hukukunun, Tanzimat sonrasında klasik dönemdeki yapısını büyük ölçüde koruduğu söylenebilir. Kamu hukuku alanında adli yapıyı düzenleyen ve yeni mahkemelerin kuruluşunu sağlayan kanunlar (1879) ile Usul-i Muhakemat-ı Cezaiyye (1879) ve Usul-i Muhakeme-i Ticaret (1861) Kanunları, Fransız hukuk mevzuatından iktibas edilen kanunlardır. Kanun-i Esasi (1876), Usul-i Muhakemat-ı Hukukiyye (1879) ile son Ceza Kanunu (1858), karma nitelikli kanunların başında gelmektedir. Özel hukuk alanında ise Ticaret Kanunnamesi (1850) ile Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi (1863) iktibas edilen kanunlardır. Bunun dışında kalan ve önemli bir bölümü özel hukuk alanına giren düzenlemelerin hemen hepsi dini/örfi hukuka dayanmaktadır.
Karma nitelikli kanunlar içinde 1858 tarihli Ceza Kanunu Türk hukuk tarihçilerinin büyük ilgisini çekmiş ve bazı önemli tartışmaların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İslam hukukunun da önemli düzenlemeler getirdiği ceza hukuku alanında Osmanlı’nın bu dönemde yaşadığı değişimleri görmek açısından söz konusu kanun gerçekten ilgi çekicidir.
1858 tarihinde yürürlüğe giren ve bazı tadillerle devletin sonuna kadar yürürlükte kalan bu kanun kendisinden önce hazırlanmış ve uygulanmış bulunan 1840 ve 1851 tarihli ceza kanunlarından önemli farklılıklar gösterir. Öncekiler, büyük ölçüde klasik dönem kanunname geleneğine uygun olarak hazırlanmış iken, 1858 tarihli kanunun hazırlanmasında, hem sistem olarak hem de muhteva olarak batılı kanunlardan, özellikle de Fransız ceza kanunundan önemli ölçüde istifade edilmiştir.
|
|
|
Yazan
: Mehmet GAYRETLİ
|
|
|
Bu yazı dergimizin 106. sayisinda (ARALIK 2010) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1664
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Adli mekanizmaların görevi, hak talep eden kimsenin bu talebinin yerinde olup olmadığını tespit etmek, haklı ile haksızı ayırt edip adaletin yerini bulmasını temin etmektir. Hak ve adaletin tam olarak tecelli etmesi, hâkimin olduğu kadar davalı ve davacının da görevidir. Bu sebeple hak ve adaletin yerini bulması için tarafların dinlenmesi, davacının davasını açık ve net olarak ifade etmesi, davalının da kendisini savunması gereklidir.
Savunma, günümüzde büyük bir önem kazanmıştır. İnsan haklarına dair uluslararası metinlerin hemen hepsinde bu hususun altı çizilmektedir. Buna bağlı olarak da avukatlık mesleği her geçen gün daha da gelişmekte ve önemini artırmaktadır.
Günümüzdeki şekliyle avukatlık mesleğinin ülkemizdeki varlığı Osmanlı’nın son dönemlerinde başlamakla birlikte, İslam ve Türk hukuk tarihlerinde benzer kurumların varlığı eski zamanlardan beri bilinmektedir. Bu çalışmamızda avukatlık ve benzeri kurumları İslam hukuk tarihi açısından ele alacağız.
|
|
|
Yazan
: Mehmet GAYRETLİ
|
|
|
Bu yazı dergimizin 106. sayisinda (ARALIK 2010) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 1939
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|