Guncelleme : 31.01.2017 20:16:01
 
 
 
 
Ana Sayfa Dergi Hakkında Yayın İlkeleri iletişim
 
 
Arama
Aramak için:
Site icinde Ara
Internette Ara


Site Icerigi
Makale
Çeviri
Belge
Karar Çevirisi
Kitap İncelemesi
Uluslararasi Sözlesmeler
Mahkeme Kararı
Kanun Tasarısı
Anayasa Mahkemesine İptal Başvurusu
Mevzuat
Yönetmelik Taslağı
Yönetmelik Değişikliği
E-Kitap

E-Akademi de"Makale" kategorisinde
55 sayfada Toplam 272 yazi bulundu.

Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles
  AYIPLI MAL VEYA HİZMET SEBEBİYLE TÜKETİCİNİN UĞRADIĞI ZARARLARDAN SORUMLULUK

Endüstri devrimiyle beraber, malların ve hizmetlerin üretim tekniklerinde köklü değişiklikler olmuştur. Günümüzde üretim, seri şekilde, çok sayıda ve karmaşık bir süreçle yapılmaktadır. Nitekim bu tarz üretim, tüketici sınıfının oluşmasında da önemli rol oynamıştır . “Tüketim toplumu” olarak da adlandırılan bu toplumsal yapı, esas itibariyle, çok üretim ve çok tüketim ekseni etrafında şekillenen ekonomik bir yaşam tarzının bir sonucudur. Seri olarak ve çok sayıda üretilen mal veya hizmetlerin bazılarında ortaya çıkan ayıpların, tüketim sürecinde tüketicilerin mal veya şahıs varlıklarına zarar vermesi muhtemeldir .
Mal veya hizmetteki ayıplardan dolayı sorumluluk, Roma Hukuku’ndan bu güne kadar, esas itibariyle, “ayıba karşı tekeffül” hükümleriyle çözümlenmeye çalışılmıştır Ancak günümüz sosyal yaşamında, ayıplı mal veya hizmetlerin sebep olduğu zararlardan sorumluluğun, sadece ayıba karşı tekeffül hükümleriyle çözümlenmesi artık mümkün değildir. Zira ayıba karşı tekeffül sorumluluğu sözleşmeye dayalı bir sorumluluktur ve temel fonksiyonu da sözleşmenin konusunu oluşturan mal veya hizmetlerde ortaya çıkan ayıp sebebiyle bozulan karşılıklı edimler arasındaki dengenin yeniden tesis edilmesini amaçlar. Oysa günümüzde, sadece ayıba karşı tekeffül hükümleriyle tüketicilerin, ayıplı mal veya hizmet sebebiyle uğradığı bütün zararlardan korunmasını veya diğer bir ifadeyle ortaya çıkan zararların tamamının tazmin edilmesini sağlamak mümkün değildir. Çünkü modern teknoloji sayesinde seri ve binlerce sayıda üretilen mallardaki ayıplar, çok sayıda insanın (tüketicinin) mal veya şahıs varlıklarının büyük zarar görmesine sebep olabilmektedir. Dolayısıyla ortaya çıkan bu zararın, klasik ayıba karşı tekeffül hükümleriyle giderilmesi, hem bu sorumluluğun dayandığı hukuksal temel sebebiyle, hem de ortaya çıkan zararın büyüklüğü karşısında teknik olarak mümkün değildir .

Yazan : Ömer ARBEK
Bu yazı dergimizin 44. sayisinda (EKİM 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 13834 kez okunmustur.

  TÜRKİYE-ALMANYA ARASINDAKİ ENDÜSTRİ İÇİ TİCARET’İN GELİŞİMİ VE ENDÜSTRİ İÇİ TİCARETİ ETKİLEYEN ÜLKE DEĞİŞKENLERİ

Bir ülkenin aynı endüstriye ait bulunan bir ürünü hem ihraç hem de ithal edebildiği uluslararası ticaret olarak tanımlanan Endüstri İçi Ticaret, son yıllarda daha da önem kazanarak iktisat literatüründe ön plana çıkmıştır. Karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin açıklayamadığı bu tip ticareti, ürün farklılaştırması ve ölçek ekonomileri gibi faktörleri de göz önüne alarak endüstri içi ticaret açıklamıştır. Bu çalışmanın amacı, endüstri-içi ticarete ait kuramsal ve ampirik yaklaşımları incelemek, Türkiye-Almanya dış ticaretinde endüstri içi ticaretin önemini ve endüstri içi ticaret oranını etkileyen ülke değişkenlerini ortaya koymaktır.
Öncelikle dış ticaret teorisi yaklaşımları içerisinde endüstri içi ticarete ilişkin kuramsal, ampirik yaklaşımlar incelenmiş ve endüstri içi ticareti ölçme yöntemleri tanıtılmıştır. Çalışmada, Türkiye-Almanya arasındaki dış ticaret, SITC Rev.3 sınıflandırmasına göre beş basamaklı ürün grupları kullanılarak birincil ürünler ve sınai ürünler olarak gruplandırılmıştır. Bu gruplarda kendi içinde Gümrük Birliği öncesi ve Gümrük Birliği sonrası dönemleri, daha iyi analiz edebilmek amacıyla iki gruba ayrılarak incelenmiştir. Endüstri içi ticareti ölçmek için Grubel-Lloyd indeksinin düzeltilmemiş şekli kullanılmıştır. Çalışmada son olarak Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki endüstri içi ticarette en yoğun endüstri içi ticaret yapılan ülke olarak tespit edilen Almanya örnek alınmıştır. Almanya verileri temel alınarak endüstri içi ticareti etkileyen ülke değişkenleri test edilmiştir.

Yazan : Füsun YENİLMEZ-H. Naci BAYRAÇ
Bu yazı dergimizin 44. sayisinda (EKİM 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 2437 kez okunmustur.

  ÖLÜME BAĞLI İŞLEMLERDE İRADE SERBESTÎSİ, SINIRLARI VE MÜEYYİDESİ

İrade serbestîsi, (Privat Autonomie, Willensfreiheit), felsefi , ahlaksal, ekonomik , tarihsel ve hukuksal temelleri olan bir kavramdır . Bu kavramının özünü, bireyin özgür iradesiyle kendi kendini yönetmesi ve geleceğini de istediği gibi tayin etmesi fikri oluşturur . İrade serbestîsi kavramının içeriği ve sınırları, hukuk sistemlerine ve hukukun dallarına göre farklılıklar göstermektedir. Ancak İrade serbestîsi, en çok bireyciliği savunan ve bireyin iradesine önem veren, liberal hukuk düzenlerinde önem kazanmış ve gelişmiştir . Keza Tabi Hukuk Ekolü’nün de irade serbestîsi kavramının gelişmesine önemli katkıları olmuştur . Liberal hukuk anlayışı, esas itibariyle, üç temel ilkeye dayanır. Bunlar, kişilerin, kişilik haklarına, özel mülkiyete ve hukuksal işlem yapma hakkına sahip olmasıdır . Nitekim bu üç temel ilkeye, hem İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde , hem de l982 Tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer verilmiştir. Dolayısıyla ölüme bağlı işlem (tasarruf) yapma hakkı, hukuksal işlem yapma ve mülkiyet hakkının doğal bir uzantısı olarak aynı zamanda anayasal bir haktır . Keza irade serbestîsi kavramı, özel hukukun tarihsel gelişiminin anlaşılması bakımından da fevkalade önem arz etmektedir. Filhakika, hukuksal işlemlerin özgürce yapılması, değiştirilmesi ve sona ermesi, irade serbestîsi ilkesinin doğal bir uzantısıdır.

Yazan : Ömer ARBEK
Bu yazı dergimizin 44. sayisinda (EKİM 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 8318 kez okunmustur.

  TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE KÜRESEL ETKİLER VE KAMU HİZMETİ ANLAYIŞINDA DEĞİŞİM DİNAMİKLERİ

Kamu hizmeti, devlet işlevlerinin kamu hizmeti örgütlenmeleri aracılığıyla gerçekleştiği anlamına gelmektedir. Dolayısıyla devletin işlevlerindeki genişleme, kamu hizmetlerinin genişlemesine neden olurken, daralma tam tersi biçimde, kamu hizmetlerinin sınırlandırılması politikalarını gündeme getirmektedir. Bu bağlamda çalışmanın konusu, 1980’lerden sonra yeni-liberal politikalara bağlı olarak, kamu hizmeti anlayışında ortaya çıkan değişim dinamiklerinin incelenmesini amaçlamaktadır. Kamu hizmetine ilişkin bu anlayış değişiminin kamu yönetiminden bağımsız olamayacağı düşünülerek, öncelikle bu süreçte benimsenen yeni kamu yönetimi modeline değinilecektir. Bu modelin Türk kamu yönetimine uyarlanmasında öncü işlev üstlenen uluslararası kuruluşlardan biri olan DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) kapsamında hazırlanan GATS’a, (Hizmet Ticareti Genel Anlaşması) konu itibariyle önem verilecektir. GATS’ın kamu hizmeti anlayışının değişiminde temel dinamiklerinden biri olması bu önemi ortaya koymaktadır. Diğer bir dinamik olarak, bugün halen üzerinde tartışmaların devam ettiği, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Kanun kapsamında başlayan dönüşümün nasıl bir kamu hizmeti anlayışı ve örgütlenmesi ortaya koyduğu üzerinde durulacaktır.

Yazan : Melehat KUTUN
Bu yazı dergimizin 43. sayisinda (EYLÜL 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 3966 kez okunmustur.

  ULUSLARARASI HUKUKTA VE TÜRK HUKUKUNDA TERÖR VE TERÖRİZM

Türk hukukunda “terör” kavramı için, “yılgı”, “tedhiş”, “terörizm ” kavramı için ise, “yıldırganlık” , “tedhişçilik” gibi kelimeler kullanılmaktadır. Uygulamada daha çok uluslararası hukuk kavramı olarak terör (terror) ve terörizm sözcükleri kullanılmaktadır.
Arapça “tedhiş” sözcüğü, “şaşırtma, ürkütme, yıldırma” , anlamlarına gelmektedir. Latincede “terrere” olarak kullanılan bu kelime, Fransızcaya “”terreur”, ingilizceye de “terror” olarak geçmiştir. 13.yüzyılda latince “terreur” olarak kullanılan bu sözcük, peur, frayeur, effroi, epouvante şeklinde kişisel korku, endişe gibi psikolojik bir ruh durumunu gösteren bir anlam taşımaktadır.”Terreur panique” şeklinde toplumun bir kesimini ya da tümünü bir tehlike karşısındaki durumunu yansıtmak amacıyla kullanılmıştır .
Terör, siyasi maksadı elde etmeye yönelik, halkta veya halkın belli bir kesiminde korku ve dehşet oluşturmak için başvurulan vasıtayı yani, cebir ve şiddet (force and violence), cebir ve şiddetin kullanılaca¬ğına ilişkin güncel tehdidi (threat) ifade etmektedir. Dolayısıyla terör sözcüğü, eylem sözcüğü ile birlikte “terör eylemi” şeklinde kullanılarak, toplumda genel bir korku, dehşet, umutsuzluk ortamını meydana getiren, “cebir ve şiddet eylemi” ifade edilmektedir. Bununla birlikte günümüzde “terör eylemini” belirtmek üzere, sadece “terör” sözcüğü de kullanılmaktadır.

Yazan : İsa DÖNER
Bu yazı dergimizin 43. sayisinda (EYLÜL 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 17175 kez okunmustur.


Bulunan Sayfa(lar) : 1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
Site Menu

 




Bu site INTERNETsahibi Int. Hiz. Tarafindan Host Edilmektedir.
Ttec Plus Cep Telefonu Aksesuarı