|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
Geçen zaman içerisinde bilimsel gelişmelerin baş döndürücü hale gelmesi ile hukuki güvenlik ve istikrar tehdit edilir bir noktaya gelmiştir. Bazı haklar ve talepler bakımından genel geçer ispat kurallarının belirlenmesi, bu kuralların istisnasız uygulanmasının bu hale gelmede yaptığı katkı yadsınamaz. Kişiler bakımından gün geçtikçe olumsuzlaşan bu durumun ortaya çıkmasında, ispat hukukuna temel teşkil eden, değiştirilemez olarak gördüğümüz; mahkemelerce tavizsiz uygulanan (ispat yükü kuralları vs.) kuralların olması ise, bize özeleştiri yapma anlamında bir başka imkân sunmaktadır. Özetle söylemek gerekirse, hukuk kuralları toplumu arkadan takip etmekte; bu aşamada hukuk kuralları özellikle ispata yönelik belirsizliklerin ortaya çıkmasına, hak kayıplarına, kişilik haklarının ihlal edilmesine neden olabilmektedir.
|
|
|
Yazan
: Ahmet BAŞÖZEN
|
|
|
Bu yazı dergimizin 97. sayisinda (MART 2010) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 3379
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Nişanı bozmaktan dolayı tazminatın gerekip gerekmeyeceği İslam Hukuk bilginleri arasında tartışmalıdır. Bir kısmı nişanın sadece bir vaadden ibaret olduğunu ve bağlayıcı bir akit olmadığını ileri sürerek tazminat gerekmediğine hükmetmişlerdir. Diğer kısmı ise mutlak anlamda nişandan vazgeçme dolayısıyla tazminat gerekmese de karşı tarafa zarar vermekten dolayı tazminat gerektiğine hükmetmişlerdir.
|
|
|
Yazan
: Hüseyin ERTUÇ
|
|
|
Bu yazı dergimizin 95. sayisinda (OCAK 2010) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 6543
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İslâm hukuk doktrininde, hukukî işlemlerde, kural olarak, ilgili tarafların hak ve yükümlülükleri konusunda ihtilaf doğurabilecek belirsizlik (garar ve cehâlet) unsurlarına ilke olarak yer verilmez. Sigortada, (İslâm hukukunun sözleşmeleri olabildiğince arındırmayı hedeflediği) belirsizlik, tâlih ve tesâdüfe bağlı olma, haksız kazanç elde etme gibi olumsuz önceliklerin (belli ölçüde de olsa) varlığından hareketle son devir İslâm hukuk bilginlerinin önemli bir kısmı ticârî sigortanın İslâm hukukunun ilke ve amaçları ile bağdaşmayacağı görüşündedirler. Fakat bu bilginler de, genellikle devlet eliyle kurulan “sosyal sigortayı” İslâm’ın tecviz ve teşvik ettiği, mesleki kuruluşlar ve üyeleri arasında karşılıklı ödeme esasına dayalı “yardımlaşma sigorta” sisteminin kurulmasının da hem İslâm hukukunun genel ilke ve amaçlarına hem de İslâmî geleneğe, günümüzün şart ve ihtiyaçlarına uygun olacağı görüşü de hakimdir. Yine bu gruptaki bilginler, ticârî sigortaya, belli ihtiyaç ve zaruret halinde başvurulabilecek istisnai bir çözüm olabileceği şeklinde farklı yaklaşım ve gerekçeler de ileri sürmektedirler. Günümüz modern sigorta anlayışına karşı çıkan bu bilginlerin gerekçeleri ise, genelde bu sözleşmedeki belirsizliğin (garar ve cehâletin) varlığı noktasında yoğunlaşmaktadır. Şüphesiz ki, insanlık hayatına böylesine giren, bu derece önemli olan sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yönü bulunan hukukî bir müessesenin, dinî hükmünün, çelişen ve olgunlaşmamış fikri görüşler arasında müphem kalması, dinine bağlı kimselerin ihtiyat sevki ile günah korkusuyla şaşkın vaziyette bırakılması da doğru değildir. İşte bu sebeple çalışmamızda İslâm hukuku açısından sigorta sözleşmesinde belirsizlik var mıdır? Belirsizlik olduğunu iddia edenlerle karşı görüşte olanların delillerini ortaya koyarak bir sonuca varılmaya çalışılmıştır.
|
|
|
Yazan
: Hadi SAĞLAM
|
|
|
Bu yazı dergimizin 95. sayisinda (OCAK 2010) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 4147
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Hâkim işletme literatürünün genelde işletmenin amaçları doğrultusunda dikkatte aldığı, onun dışında üretim ilişkileri bağlamında ihmal ettiği ve çalışmanın temeli olan işgücünün çalışma süreci, ciddi anlamda ilk kez Karl Marx tarafından odağa alınmıştır. Ancak Marx’tan sonra emek sürecinin yine ihmal edildiği görülür. Bu durum 1970’lere kadar devam etmiştir. 1974 yılında ve tabiki bu dönemin özellikleri nedeniyle de, Braverman bu alanı tekrar canlandırmıştır. Braverman’dan sonra gelen başka önemli isimler de bu eğilimi geliştirmişlerdir. Ancak çalışma ve örgüt formlarındaki dönüşüm kapitalist emek süreci teorisinin klasik açıklamalarını yetersiz kılmıştır. Bu çalışma genelde emek süreci teorisindeki bu gelişmeleri ve dönüşümü anlatmayı amaçlamaktadır.
|
|
|
Yazan
: Fuat MAN
|
|
|
Bu yazı dergimizin 94. sayisinda (ARALIK 2009) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 11917
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|