|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
Makalemizde, yürürlükte olan Borçlar Kanununda yer alan müteselsil sorumlulukta Borçlar Kanunu Tasarısında yer alan hükümler birlikte değerlendirilecektir. Özellikle Tasarıda yer alan yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddelerinin yerine geçmek üzere getirilen 60 ve 61. maddelerdeki değişiklikler izah olunacaktır. Ancak müteselsil sorumluluk kavramı anlatılmadan BK. 50 ve 51. maddelerin yerine geçmesi düşünülen BK 50. 51 maddeleri Tasarının 60 ve 61 maddelerinin anlatılması önce, müteselsil sorumluluk kavramının yürürlükte olan ve tasarıda yer alan hükümlerle birlikte değerlendirilecektir. Daha sonra, bu kavramla birlikte birden çok kişinin birlikte bir zarara sebep olmaları halinde söz konusu olabilecek müteselsil sorumluluk yürürlükte olan Borçlar Kanunu ve Tasarı hükümleri bakımından değerlendirilecektir.
|
|
|
Yazan
: Kürşat Turanboy
|
|
|
Bu yazı dergimizin 94. sayisinda (ARALIK 2009) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 7290
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Osmanlı ilim geleneğinde sözlü ve yazılı tartışmalarda üç metod kullanılmıştır: Münazara, cedel ve hilaf. Münazara, ilkelerini klasik mantıktan alan ve diğer tartışma tekniklerini de içine alan genel bir tartışma metodu iken cedel ve hilaf dini ilimlerde kullanılan daha özel tartışma metodlarıdır.
Cedel, mezhepler arasında gerçekleştirilen tartışmanın usulünü ve metodunu belirleyen bir ilimdir. Cedel ilmi madde, hilaf ilmi onun sureti olarak kabul edilmiş ve bu iki ilim birbiriyle son derece irtibatlı olduğu için, haklarında yazılan eserlerde ikisi birlikte ele alınmıştır.
Münazaranın amacı tartışılan meselede doğruya ulaşmak, cedelde amaç rakibi ilzam etmek, hilafta ise karşı mezhebin görüşlerini reddetmektir. Amaç yönüyle birbirine yakın olan cedel ve hilaf, amacı doğruyu bulmak olan münazaradan ayrılmaktadır.
Cedelde hasma karşı sert ve alaycı bir tavır takınmak mümkün iken, münazarada soğukkanlı ve olgun bir eda ile tartışmak mecburidir. Cedelde hasmı ilzam etmek için kullanılan delillerin meşhurât ve müsellemâttan olması gerekmektedir. Münazarada ve ilm-i hilafta böyle bir sınırlama söz konusu olmayıp, iddiayı ispatlamaya yarayan çok çeşitli deliller kullanılabilmektedir.
|
|
|
Yazan
: Abdullah DEMİR
|
|
|
Bu yazı dergimizin 92. sayisinda (EKİM 2009) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 6934
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kullanma ve yararlanma hakkı veren sözleşmelerden en önemlisi ve uygulama alanı en geniş olanı adi kira sözleşmesidir. Bununla birlikte, toplumda en fazla uyuşmazlık doğuran hukuki ilişkilerden birisi de, kiracı-kiraya veren ilişkisidir. BK 248’e göre “Adi kira, bir akittir ki kiralayan onunla, kiracıya ücret mukabilinde bir şeyin kullanılmasını terk etmeye iltizam eder.” Kanunun verdiği bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, adi kira sözleşmesinde, kiraya veren, bir şeyin kullanılmasını belli bir bedel karşılığında sözleşmenin diğer tarafı olan kiracıya bırakma borcunu üstlenmektedir. Adi kira sözleşmesi ile ilgili BK’daki düzenlemelerin yanı sıra 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun , mesken ve işyeri kiralamalarını konu edinen adi kira sözleşmeleriyle ilgili olarak kira parasının sınırlandırılması ve kiralananı tahliyesi bakımından özel hükümler getirmektedir . Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, 6570 sayılı Kanun, kiracı- kiraya veren ilişkisinde, ekonomik açıdan güçsüz olan kiracıları korumak, mesken ve işyeri ihtiyacının şiddeti yüzünden kendini gösterebilecek sosyal kargaşayı önlemek amacıyla çıkarılmıştır .
|
|
|
Yazan
: Ahmet AYAR
|
|
|
Bu yazı dergimizin 91. sayisinda (EYLÜL 2009) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 31804
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Bireyler, toplumlar ve devletlerin öncelikli ve ortak hedefi; var olmak, varlığını sürdürebilmek, kendini korumak ve geliştirmek, sosyal ve kamusal düzenini sağlamak ile kendine karşı oluşacak tehlikelere karşı gerekli tedbirleri almaktır. Bireyler, toplumlar ve devletler bu hedef çerçevesinde güvenlik mekanizmaları kurmakta ve en temel kamu hizmetlerinden gördükleri güvenlik hizmetini kurumsallaştırmaktadırlar.
|
|
|
Yazan
: Cafer CANBAY
|
|
|
Bu yazı dergimizin 91. sayisinda (EYLÜL 2009) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 4668
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Zaman kavramının günümüzde son derece önemli olması insanların, günlük işlemlerine fazla vakit ayırmak istememelerine sebep olmaktadır. Bu sebeple gerek devlet, gerekse özel sektör, teknolojinin sunduğu avantajlardan faydalanmaya yönelmektedir. Ülkemizde rekabet sebebiyle özel sektörde, teknolojik gelişimlere gereken önem gösterilmektedir. Fakat Devlet uygulamalarında ise özel sektör kadar olmasa da kademeli olarak birçok bakanlıkta modern bilişim sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Devletin, ülkenin tamamına ve bütün birimlerine yaymayı planladığı bu sistemler, e-devlet projeleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışma, ülkemizdeki e-devlet projelerinden biri olan, Adalet Bakanlığı’nın kullandığı UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi)’ın güçlü ve zayıf yönlerini belirleyip, nasıl daha etkin ve yaygın kullanılabileceğini amaçlamıştır. Uygulama örneklem grubunu, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı’nda UYAP yazılımını kullanan, adliye’den 13, cezaevi’nden 20 ve cumhuriyet başsavcılığı’ndan 25 personel olmak üzere toplam 58 çalışan oluşturmaktadır. Araştırma sonucunda bilişim sistemlerinin güncel tutulması, personele gerekli eğitimlerin belirli aralıklarla verilmesi, teknik eksikliklerin giderilmesi, güvenliğin üst düzeyde tutulması, kullanıcıların bilinçlendirilmesi ve sistemi kullanmaya teşvik edilmesi bulgularına ulaşılmıştır.
|
|
|
Yazan
: Fatih GÜRSUL- Betül BAYRAKDAR
|
|
|
Bu yazı dergimizin 90. sayisinda (AĞUSTOS 2009) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 5262
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|