|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
Günümüz pazar ve rekabet koşullarına uygun olarak bir çok alanda yeni yönetim teknikleri ve araçları geliştirilmektedir. Özellikle, yönetim muhasebesi alanında son zamanlarda ortaya çıkan gelişmeler yönetim muhasebesini stratejik yönetim sistemleri içerisinde daha etkin bir konuma getirmiştir. Bu sistemlerden biri de 1960’lardan beri Japonya’da başarıyla kullanılmasına rağmen gelişmiş batı ülkelerinde ve ülkemizde pratikte pek kullanılmayan hedef maliyetleme sistemidir. Bu çalışmada hedef maliyetleme sistemi ve bu sistemin diğer stratejik yönetim ve karar destek sistemleriyle uyumu incelenecektir.
|
|
|
Yazan
: A. Tarık SAYGILI
|
|
|
Bu yazı dergimizin 60. sayisinda (ŞUBAT 2007) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 6452
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Son yirmi yıldır gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kamu yönetimi alanında hızlı değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. Özellikle yurttaşların demokratik bilinç düzeyinin yükselmesi, yönetime katılım mekanizmalarını zorlamaları ve en önemlisi de artık “kendilerini yönetenleri sorgulamaları” sonucu kamu yönetiminde köklü değişimler kaçınılmaz olmuştur. Toplumsal baskılar, kamu yönetimlerinde etkinlik ve verimlilik artışına yönelik arayışlara yol açmıştır. Bu değişim talepleri ve toplumsal baskılar, vatandaşlara, yani kamu hizmetlerinin müşterilerine merkezi yönetim birimlerine göre daha yakın birimler olan yerel yönetimler üzerinde daha fazla hissedilemeye başlanmıştır.
|
|
|
Yazan
: Semih BİLGE
|
|
|
Bu yazı dergimizin 59. sayisinda (OCAK 2007) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 6169
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TÜRK BİYOTEK FİRMALARI İÇİN STRATEJİK İŞBİRLİĞİ OLANAKLARININ TESİSİ
Belirli kullanımlar için ürünleri veya prosesleri yeniden şekillendirmek üzere biyolojik sistemleri, canlı organizmaları veya bunların türevlerini kullanan uygulamaları içeren biyoteknoloji çağımızın en önemli sektörlerinden birisi haline gelmiştir. Ve tamamen bilime dayalı bir endüstride faaliyet gösterdikleri için biyoteknoloji firmalarının, genellikle araştırma ve geliştirme çalışmalarını yürütebilmek, nitelikli ve yaratıcı insangücü temin edebilmek, ürünlerini zamanında ticarileştirebilmek için yüksek maliyetlere katlanması gerekmektedir. İçinde bulundukları sektörün rekabet koşulları kesinlikle çok sert hale gelmiştir.
Tarafların işletme bağımsızlığını koruyabildiği stratejik işbirlikleri, onların rekabet güçlerini artırmada kullanabilecekleri etkili bir yol olabilmektedir. Biyoteknolojik organizasyonlar arasında doğru bir şekilde tesis edilen bir stratejik işbirliğinin, bu organizasyonların özgün rekabet güçlerini daha etkin kullanımını sağlama; yerel biyoteknoloji firmalarının piyasaya nüfuz etmesine yardımcı olma; taraflar için büyüme olanakları yaratma; değişim ve fırsatlara daha çabuk karşılık verme yetisini geliştirme potansiyeli bulunmaktadır.
Biyoteknoloji alanında firmalar arasında (özellikle araştırma ve geliştirme boyutunda) stratejik ortaklıklar 1980’li yılların başından itibaren hızla artmaya başlamış ve bu hareket karmaşık yapılı biyoteknolojik ağların kurulması ile devam etmiştir. Türkiye’de faaliyet göstermekte olan biyoteknoloji firmaları ise, henüz tam olarak kamuoyunun ve devletin desteğini alamadıkları için bu dalgayı yakalayamamışlardır. Ancak ülkemizin önceliklerini, üstün ve zayıf yönlerini, ihtiyaçlarını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyan analizler yapıldığı, bu analiz sonuçları ışığında da gerçekçi plan ve politikalar titizlikle uygulandığı takdirde, bu alanda başarılı stratejik işbirlikleri oluşturmak ve ilerleme kaydetmek hala mümkün görünmektedir.
|
|
|
Yazan
: Arzum Erken ÇELİK
|
|
|
Bu yazı dergimizin 59. sayisinda (OCAK 2007) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 2624
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültürel ve tarihi varlıkların korunmasının temelinde çok çeşitli düşünceler vardır. Öncelikle kültür varlıkları; kendi dönemlerine ilişkin doğru ve gerçek bilgilerin bize aktarılmasında önemli rol oynarlar. Bir başka ifade ile, bu varlıklar kendi dönemlerinin şahitleri ve o dönemlerin özelliklerini bize aktaran bilgi kaynaklarıdır. Kültür varlıkları aynı zamanda, moral değerleri de kapsar ve etkiler. Özellikle, dini ve milli değerleri sembolize eden kültür varlıklarının moral etkileri yadsınamaz. Kültür varlıkları, kültürel hafızanın da temellerini oluşturur. Bilim, sanat, endüstri gibi çeşitli alanlarda belli bir dönemin özellikleri ve bu alanlardaki gelişimin günümüze aktarılması kültürel varlıkların korunması ile mümkündür. Kültür varlıkları bu yönüyle; geçmişle gelecek arasında bir bağ kurmamıza aracı olarak kültürel kimliğimizi oluşturur ve korur. Toplumun duygularını besler, insanlığın ortak geçmişine katkılarını ortaya koyar . “Kültürel mirasın korunarak yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılmasının “öğrenme ve bilgi edinme hakları”, “insanın kendini geliştirme hakkı” gibi evrensel temel ve sosyal hakların yerine getirilmesi açısından da büyük önem taşıdığı da ifade edilmektedir . Tabiat varlıklarından; jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunan örnekleri de yukarıda sayılan nedenlerle korunmaları gerekir. Bu sayılanlar dışında kalan, “özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli, yer üstünde, yeraltında veya su altına bulunan” tabiat varlıkları da, hem doğanın, ekolojik dengenin korunması hem de moral nedenlerle koruma altına alınırlar. Kültür ve tabiat varlıklarının korunması anlayışı, ülkemizde de yerleşmiş, zengin bir kültürel mirasa ve tabiat varlığına sahip olan Türkiye’de hem anayasa hem de kanunlar, devletin bu konulardaki görev ve yetkilerini düzenlemiştir
|
|
|
Yazan
: Melikşah YASİN
|
|
|
Bu yazı dergimizin 59. sayisinda (OCAK 2007) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 5067
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|