Guncelleme : 31.01.2017 20:16:01
 
 
 
 
Ana Sayfa Dergi Hakkında Yayın İlkeleri iletişim
 
 
Arama
Aramak için:
Site icinde Ara
Internette Ara


Site Icerigi
Makale
Çeviri
Belge
Karar Çevirisi
Kitap İncelemesi
Uluslararasi Sözlesmeler
Mahkeme Kararı
Kanun Tasarısı
Anayasa Mahkemesine İptal Başvurusu
Mevzuat
Yönetmelik Taslağı
Yönetmelik Değişikliği
E-Kitap

E-Akademi de"Makale" kategorisinde
55 sayfada Toplam 272 yazi bulundu.

Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles
  TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN HAKLARDAN FERAGAT

İşçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında imzalanan ve temelde işçilere yönelik haklar içeren toplu iş sözleşmeleri, iş sözleşmelerinin yapılması, muhtevası (içeriği) ve sona ermesi ile ilgili hükümleri düzenler . Toplu iş sözleşmesinin bu tür hükümlerine normatif (düzenleyici) hükümler adı verilir. Toplu iş sözleşmelerinde bunun yanı sıra, tarafların hak ve borçlarını düzenleyen hükümler de getirebilir ki bu da toplu iş sözleşmesinin borçlar hukukuna ilişkin (borç doğurucu) kısmı olarak isimlendirilir .
Taraflar toplu iş sözleşmeleri ile iş sözleşmelerinin içeriğine yönelik olarak, işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarının korunması ve geliştirilmesi ile çalışma koşullarının saptanması gibi hususları düzenleyebilirler. Bu yönüyle toplu iş sözleşmesinde, asgari ücret, ücret zamları ve fazla çalışma ücreti gibi ücrete ilişkin hükümlere yer verilebileceği gibi, prim ve ikramiye gibi ek ödemelere, aile, çocuk, yemek, yakacak ve vasıta gibi sosyal yardımlara ilişkin hükümler de bulunabilir. Toplu iş sözleşmesini imzalayan sendikanın üyelerine, maktu veya yüzdeye göre ya da altışar aylık dönemler için zamlar kararlaştırılması da bu kategorideki uygulama örnekleridir. Şu halde, toplu iş sözleşmesinin tarafları, sözleşme özerkliği çerçevesinde toplu iş sözleşmesinin muhtevasını serbestçe kararlaştırabilirler ve iş sözleşmesinin muhtevasına (örneğin ücrete yönelik zamma) ilişkin bir düzenleme getirebilirler .
Toplu iş sözleşmesinin taraflarının tespit etmiş olduğu, özellikle ücret zamları ve ek ödemeler gibi muhtevasına ilişkin hususlarda bu haklardan yararlanacak olan işçinin, örneğin toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılan zam oranından daha düşük bir zammı ibra sözleşmesi veya feragatname ile kabul etmesi halinde bunun geçerli olup olmayacağı veya bunun toplu iş sözleşmesini değiştirip değiştirmediğinin tespiti hususu ise ayrı bir uygulama sorunudur.
Bu çalışmada, Yargıtay 9.HD. ve buna dayanak teşkil eden yerel mahkemenin kararı çerçevesinde, konu değişik yönleri ile ele alınmaya çalışılacaktır.

Yazan : Murat ŞEN
Bu yazı dergimizin 39. sayisinda (MAYIS 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 6710 kez okunmustur.

  Fikri Mülkiyet Haklarının Güvence Altına Alınmasına İlişkin 2004/48/EG Sayılı Avrupa Birliği Yönergesi ile Getirilen Temel Esaslar ve Türk Hukukuyla Mukayese

Fikri mülkiyet hukukunda geçerli olan “ülkesellik ilkesi” uyarınca her devlet, maddi ve şekli koşullarının yerine getirilmesi koşuluyla, fikri mülkiyeti, sadece kendi ülkesi sınırları içinde korur. Her devlet kendi ülkesi içindeki ihlallerde tecavüze uğrayan ve kendi kanunlarına göre hak sahibi olan kişinin, hukuk yollarını kullanmasına olanak sağlar. Buna karşılık, bu hukukun konusunu oluşturan mal ve hizmetlerin kolayca sınır aşabilmeleri, fikri mülkiyet hukukunun bir koruma hukuku olması sebebiyle, korumanın sınırlara takılıp kalmaması gereğini ortaya çıkarır. Oysa ülkesellik ilkesi korumayı sınırlar içerisine hapsetmektedir. Bir taraftan korumanın sınırları geçebilmesini sağlamak, diğer taraftan kavramları ve uygulamaları uyumlaştırmak çabaları, fikri mülkiyet hukukunun, bir uluslararası sözleşmeler hukuku alanı olması sonucunu da doğurmuştur. Bu sebeple fikri mülkiyet hukuku, ulusal düzenlemeler hukuku olduğu kadar, aynı zamanda uluslararası sözleşmeler hukukudur .
Aşağıda da, Avrupa Birliği bünyesinde fikri mülkiyet haklarının sağlanmasına (güvence altına alınmasına=Durchsetzung der Rechte des geistigen Eigentum/ enforcement of intellectual property rights) ilişkin 2004/48/EG sayılı Yönergesi incelenmekte ve Yönerge’de öngörülen düzenlemeler esas hatlarıyla ele alınmaktadır. Her ne kadar Yönerge, Türkiye açısından bir bağlayıcılık ifade etmemekte ise de, Birliğe uyum süreci içerisinde, Türkiye’nin de konu ile ilgili mevcut hükümlerinin Yönerge hükümlerine olan uyumunu incelemesi gerekli olacaktır.

Yazan : M. Emin BİLGE
Bu yazı dergimizin 39. sayisinda (MAYIS 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 2579 kez okunmustur.

  ALAN ADLARI ve TR. ALAN ADI POLİTİKALARINA ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM

Alan isimleri başlangıçta sadece internet erişimini kolaylaştırmak için düşünülmüşken, sonradan ticari alanda iş yerini belirleyen bir kimlikle eş değer hale gelmiştir. Bununla birlikte tanınmış markalar ve işletme adları alan ismi olarak kullanılmaya, kartvizitlerde, reklamlarda yer almaya başlamıştır.
Belirli bir ismin, alan ismi olarak kullanılması halinde mevcut marka, işaret ve isim haklarının ihlali söz konusu olabilmektedir. Belirli şartlar altında kullanılan alan isimlerinin tamamı veya belirli bir bölümü, mevcut marka, ticari isim ve gerçek veya tüzel kişilerin isimleri ile aynı veya benzer ise bir ihlalden bahsedilebilmektedir. Alan isimlerinin hukuk düzeni tarafından korunmasının arka planında, kullanılan bu isimler üzerinde korunmaya değer öncelikli hakların bulunmasıdır.
Hukuki bakımdan alan ismi etrafında ortaya çıkacak sorun bir cümle ile ifade edilebilir: “Alan isminin aynen veya benzerinin kullanımın haksız olduğu iddiası”. Sorunun çözümünde uygulanacak hükümler özel hukukun birden fazla dalını ilgilendirmektedir.

Yazan : Tekin MEMİŞ
Bu yazı dergimizin 39. sayisinda (MAYIS 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 4272 kez okunmustur.

  BİLGİ EDİNME HAKKININ SINIRLARI VE SINIRLAMA ÖLÇÜTLERİ

Ülkemizde bilgi edinme hakkı, kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının görevleri gereği sahip olduğu ya da olmak zorunda olduğu bilgi ve belgeleri talepte bulunan kişilerle paylaşmaları yükümlülüğünü getirmiştir. Bilgi edinme bir hak olarak yasal zemine kavuşturulurken, hakkın kullanılmasında öne çıkan temel düzenleme, idarenin, görevi gereği sahip olduğu ya da olmak zorunda bulunduğu bilgi ve belgeleri talepte bulunan kişilerle paylaşmasının zorunlu olmasıdır. İdare adına karar alan kişilerin bilgi ve belgeye ulaşma talepleri konusunda hukuka aykırı davranmaları durumunda hukuki, disipliner ve cezai yaptırımlar gündeme gelecektir.
Her hak gibi bilgi edinme hakkı da sınırsız kullanılabilecek bir hak değildir. Kişilerin bilgi edinme hakkını kullanma kapsamında idareye yaptıkları başvuruların her hangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın her türlü bilgi ve belgeye ulaşma hakkına sahip olma olanağı vermeyeceği tartışmasızdır. Kişilerin bilgi edinme haklarının yanında, kamunun ve diğer kişilerin hak ve özgürlükleri de hukuk tarafından korunma altına alınmıştır. Bilgi edinme hakkının kullanılması, kamunun ortak yararını ve kişilerin bireysel yararlarını dikkate alan adil bir dengeye dayanmalıdır. Çatışan ve yarışan yararlar arasından hangisinin öncelikli olduğunun belirlenmesi, hak ve özgürlüklerin yaşama geçirilmesinde yaşamsal öneme sahiptir. Hak ve özgürlüklerin çatışması durumunda nasıl hareket edileceğinin belirlenmemesi durumunda, ortaya çıkacak kargaşa hak ve özgürlüklerin ortadan kalkmasına yol açabilecektir.

Yazan : N. İlker ÇOLAK
Bu yazı dergimizin 39. sayisinda (MAYIS 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 7175 kez okunmustur.

  AVRUPA BİRLİĞİ VE KÜRESEL TERÖRİZMLE MÜCADELE

Günümüzün en önemli güvenlik sorunlarından biri olan terörizm, 200 yılı aşan tarihinde her dönemde kendine yeni fırsatlar açmış ve başarılar elde etmiştir. Öyle ki, insanlığın büyük sevinç ve huzur beklentileri ile karşıladığı 21. yüzyılın hemen başında dünya, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de, ardından İstanbul, Madrid, Beslan ve bir çok yerde meydana gelen saldırılar ile yeni bir döneme girmiştir. Aynı zamanda terörizm de 21. yüzyılda kendini yenilemiş ve küresel veya yeni terörizm olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
11 Eylül New York saldırıların ardından kim, neden, niçin ve nasıl sorularının zihinleri meşgul ettiği sırada ABD yönetimi cevabı “iyiler ile kötülerin savaşı” olarak tanımlamış ve ardından küresel terörizme karşı savaş açtığını söyleyerek Afganistan’a askeri harekat düzenlemiştir. Atlantik’in iki yakasının Yeni Dünya kısmında bu gelişmeler olurken, diğer yakası olan Eski Dünya, Avrupa’nın nasıl bir cevap vereceği merakla beklenen bir durum olmuştur. Çünkü Yeni Dünya küresel teröre karşı mücadelesinde şu ana kadar başarı sağlayamamıştır. Dünya kamuoyunu endişelendiren ve bir çok eleştiri alan mücadelesi her geçen gün bilinmezlere doğru yol almaktadır

Yazan : Mehmet ÖZCAN/Serkan YARDIMCI
Bu yazı dergimizin 39. sayisinda (MAYIS 2005) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 4162 kez okunmustur.


Bulunan Sayfa(lar) : 1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
Site Menu

 




Bu site INTERNETsahibi Int. Hiz. Tarafindan Host Edilmektedir.
Ttec Plus Cep Telefonu Aksesuarı