|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
|
|
4857 sayılı yeni İş Kanunumuzun 29. maddesinde toplu işçi çıkarma durumu düzenlenmiş ve işverenin, ekonomik, teknolojik, yapısal ve benzeri işletme, işyeri ve işin gerekleri sonucu işçi çıkarmak istemesi halinde, bunu en az otuz gün önceden bir yazı ile işyeri sendika temsilcisine, ilgili bölge çalışma müdürlüğüne ve Türkiye İş Kurumu’na bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Söz konusu bildirimde işçi çıkarmalarının sebepleri, çıkarılacak işçi sayısı ve grupları ile işe son verme işlemlerinin ne kadarlık bir zaman diliminde gerçekleşeceğine ilişkin bilgilerin bulunması da zorunlu görülmüştür.
Anılan maddeyle, en az yirmi işçi çalıştıran işverenler için geçerli olan toplu işçi çıkarmalar belli bir usule bağlanmış, uluslararası belgelerde yer aldığı biçimde belli bir süre önceden yazıyla ilgili kişi ve kurumlara bilgi verilmesi öngörülmüş; ayrıca bildirimde yer alacak bilgiler ve taraflar arasındaki görüşmelerin içeriği maddede açıklanmıştır. Bu düzenlemeye göre, artık bireysel fesihlerde olduğu gibi, toplu işçi çıkarma nedeniyle yapılacak fesihlerde de belli bir nedene dayanılması ve belirli bir prosedürün (usulün) izlenmesi gerekmektedir.
Kanunda toplu işçi çıkarma için, ilgili birimlere bildirim yapılması ve belirli bir prosedürün işletilmesi öngörülmüştür. Kanunda öngörülen toplu fesih prosedürüne aykırılık durumunda, ortaya ne tür hukuki sorunların çıkabileceği ve bunlara ilişkin çözüm yolunun neler olabileceği hususu önem taşımaktadır. Bu nedenle konunun ayrıntılı bir şekilde ele alınmasında yarar vardır. Örneğin, İş Kanununun 29. maddesinin beşinci fıkrasında, fesih bildirimlerinin, işverenin toplu işçi çıkarma isteğini bölge müdürlüğüne bildirmesinden otuz gün sonra hüküm doğuracağı esasına yer vermiştir. Bu çerçevede, kanunda belirtilen bu kuruma bildirim hiç yapılmamış veya geç yapılmış ise ne tür hukuki sorunların ortaya çıkabileceği ile işyeri sendika temsilcisine veya Türkiye İş Kurumuna bildirimin yapılmaması veya bildirimin kanundaki prosedür çerçevesinde olmaması durumunda bunun bir hukuki yaptırımının olup olmadığı hususunun da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
|
|
|
Yazan
: Murat ŞEN
|
|
|
Bu yazı dergimizin 38. sayisinda (NİSAN 2005) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 3021
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
4857 sayılı İş Kanunu ile birlikte Türk iş mevzuatının bugüne kadar yabancısı olduğu bir çok kurum da çalışma hayatına girmiş bulunmaktadır. Esasen, gerekçesi ve sistematiği incelendiğinde, yeni İş Kanununun üç temel yenilik üzerine kurulduğu görülmektedir . Birinci olarak Kanun, işveren çevrelerinin yıllarca haklı olarak talep ettikleri iş hukukunun esnekleştirilmesi konusunda birçok yenilikler getirmiştir. Bu bağlamda Kanun, hukuk sistemimize, ödünç iş sözleşmesi (md. 6), belirsiz süreli iş sözleşmesi (md. 11), çağrı üzerine çalışma (md. 14) ve esnek çalışma saatleri (md 63 ) gibi yeni kurumları ihdas ederek, iş hukukunda işverenin ihtiyacı olan esnekliği bir ölçüde gerçekleştirmeye çalışmıştır. Kanun koyucu bununla beraber işverene iş sözleşmesinin kurulmasında ve devamı süresince getirilen esnekliklerin kötüye kullanılmasını önleyecek tedbirleri, yeterli olmasa da, almayı ihmal etmemiştir . Kanunun getirmiş olduğu ikinci yenilik, işçiyi feshe karsı koruma alanında olmuştur. Feshe karşı koruma konusunda Kanun, feshin işyerine bağlı, işçinin davranışlarından ya da yeterliliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması koşulunu aramaktadır .
|
|
|
Yazan
: Cavit DEMİRAL
|
|
|
Bu yazı dergimizin 37. sayisinda (MART 2005) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 7781
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki dış ticaret, 1963 yılından günümüze Türkiye gündeminin önemli konularından birisini oluşturmuştur. 1996 yılı başında yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşmasının 1963 yılından 2003 yılına kadar geçen 40 yıllık süreçte Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki dış ticarette ne gibi etkilerinin olduğu incelenmesi gereken bir konudur. Bu inceleme sonucunda Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerinde Avrupa Birliği’nin yeri daha açık bir şekilde belirlenmiş olacaktır.
Bu amaç doğrultusunda çalışmamızda Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ithalat ve ihracatın gelişimi, gümrük birliği öncesi ve sonrası dönemlere ayrılarak incelenmiştir. Bura-dan da çıkan sonuç, gümrük birliği ne iddia edildiği gibi bir ithalat patlamasına, ne de umul-duğu gibi ihracat patlamasına neden olmuştur.
|
|
|
Yazan
: Füsun YENİLMEZ
|
|
|
Bu yazı dergimizin 36. sayisinda (ŞUBAT 2005) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 2923
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün internet alan adlarının (Domain Names) büyük bir reklam ve pazar gücüne sahip olduğu kuşkusuzdur . İnternette temsil edilmeyen, websitesi olmayan kuruluşları düşünmek artık imkânsız hale gelmiştir. internet kullanıcısı bakımından alan adının işlevi şirket, kurum, organizasyon veya bireylerin internet ortamındaki hem isim hem de adresleri olarak nitelendirilebilir
|
|
|
Yazan
: Savaş BOZBEL
|
|
|
Bu yazı dergimizin 36. sayisinda (ŞUBAT 2005) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 4052
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|