Guncelleme : 31.01.2017 20:16:01
 
 
 
 
Ana Sayfa Dergi Hakkında Yayın İlkeleri iletişim
 
 
Arama
Aramak için:
Site icinde Ara
Internette Ara


Site Icerigi
Makale
Çeviri
Belge
Karar Çevirisi
Kitap İncelemesi
Uluslararasi Sözlesmeler
Mahkeme Kararı
Kanun Tasarısı
Anayasa Mahkemesine İptal Başvurusu
Mevzuat
Yönetmelik Taslağı
Yönetmelik Değişikliği
E-Kitap

E-Akademi de"Makale" kategorisinde
55 sayfada Toplam 272 yazi bulundu.

Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles
  ULUSLARARASI HUKUKTA TERÖRİZMİN TANIMLANMASI SORUNU

Uzun bir geçmişe sahip olmakla beraber 1960’lı yıllardan itibaren uluslararası toplumun değişmez gündem maddelerinden biri haline gelen terörizm, son yıllarda kaydettiği gelişim ve almış olduğu görünüm bakımından yeni olup uluslararası barış ve güvenliğe yönelik önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Ciddi bir artış gösteren terörist eylemler dünyanın pek çok bölgesinde hükümet ve çok uluslu şirket binalarının bombalanması; yolcu uçak ve gemilerinin kaçırılması; diplomatik temsilciliklere, havalimanlarına, alışveriş merkezlerine, metro ve tren istasyonlarına karşı saldırıda bulunulması; hükümet yetkilileri, diplomatlar ve iş adamlarının kaçırılması ya da bu kişilerin suikasta uğraması gibi değişik şekillerde uluslararası toplumun karşısına çıkmaktadır. Terörizm artık uluslararası ilişkilerin hâkim bir unsuru haline gelmiştir.

Yazan : Ahmet Hamdi TOPAL
Bu yazı dergimizin 32. sayisinda (EKİM 2004) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 8815 kez okunmustur.

  İşverenin İflasının İş Sözleşmelerine Etkisi

İflas, “ticaret mahkemesince iflasına karar verilen bir borçlunun (müflisin), haczedilebilen bütün malvarlığının cebri icra yolu ile paraya çevrilip, bundan bilinen bütün alacaklıların tatmin edilmesini sağlayan toplu bir icra yoludur” . Ticaret mahkemesince iflas kararının verilmesiyle, iflasın hüküm ve sonuçları, iflas kararında belirtilmiş olan iflasın açılması anından itibaren ortaya çıkar. Ayrıca iflas kararının kesinleşmesine gerek yoktur. Prensip itibariyle, iflas kararının temyiz edilmiş olması, iflas kararının hükümlerini doğurmasına engel olmaz .

İflas kararının şeklî birtakım sonuçları olduğu gibi, bir borçlu hakkında iflas kararı verilmesiyle, müflis ve ondan alacaklı olan kimselerin hukuki durumlarında maddi hukuk bakımından da bazı değişiklikler olur. Bu değişiklikler, maddi hukuk kurallarını değiştiren, müflis ve onun alacaklıları ve borçluları arasındaki ilişkilere doğrudan doğruya etki eden iflas hukuku kurallarından kaynaklanmaktadır . İşverenin iflasının iş sözleşmelerine etkisi konusunun da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. İşverenin iflasıyla birlikte iflas idaresi (masası) iş sözleşmesinin tarafı haline gelir. Bu nedenle işverenin iflasıyla birlikte iş sözleşmesinin devam etmeyeceği iflas idaresinin bu konuda vereceği karara bağlıdır. İflas idaresi öncelikle işyerinin faaliyetine devam etmesinin iflas masasının menfaatine olup olmayacağına karar vermesi gerekir. İşyerinin faaliyetinin devamının iflas masasının menfaatine olduğuna karar verdikten sonra, hangi işçi ya da işçilerin işine son verilip verilmeyeceğinin belirlenmesi gerekir.

Yazan : Ali Cengiz KÖSEOĞLU
Bu yazı dergimizin 32. sayisinda (EKİM 2004) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 3570 kez okunmustur.

  Ekonomik ve Siyasal Kriterleri Gerçekleştirmeleri Bakımından, Avrupa Birliği`ne Yeni Katılacak Ülkeler ile Türkiye`nin Karşılaştırılması

Yüzyılın projesi olarakta nitelendirilen Avrupa Birliği (AB), neredeyse yarım asırlık bir entegrasyon süreci sonrasında günümüzdeki halini almıştır. Roma Sözleşmesi ile 1958 yılında temelleri atılan Birliğin üye sayısı, Mayıs 2004`ten itibaren 25`e ulaşmaktadır. Soğuk Savaş dönemi sonrası değişen şartlar çerçevesinde belirlenen, doğuya doğru genişleme stratejisi, Doğu Avrupa ülkelerini 10 yıllık bir süre sonrasında, tam üyelik konumuna getirmiştir. Aday üye ülkelerden Romanya ve Bulgaristan, öngörülen şartları yerine getirmeleri durumunda, tam üyelik için 2007 yılına tarih almışlardır. Türkiye`nin aday üyelik talebi ise, Kopenhag siyasal kriterlerini tam olarak yerine getiremediği gerekçesiyle, 2004 Aralık ayındaki görüşmelere ertelenmiştir. Son yıllarda yaşanan problemlere rağmen, bir çok ülkenin AB`ye üye olmak istemesi, Birliğin hala çekici ve önemli olduğunu göstermektedir.1
Çalışmanın başlıca amacı, AB üyelik süreci halen devam eden Bulgaristan ve Romanya ile Türkiye`nin, ekonomik ve siyasal açılardan yeterliliklerini değerlendirmektir. Ayrıca, 2004 yılı Mayıs ayında AB`ye katılmaları kesinleşen ülkelere de kısmen değinilmektedir. Bir çok olumlu göstergeye rağmen, Türkiye`nin AB aday üyelik müzakerelerinin, Aralık 2004 tarihinden itibaren nasıl bir seyir izleyeceği, tam manasıyla öngörülememektedir. AB`nin, Kopenhag siyasi kriterlerinin yerine getirilip getirilmediği konusundan, somut olarak ne anladığı ve hangi şartlarda bu kriterlerin yerine getirilmiş olacağı bütünüyle açık değildir.

Yazan : Ömer ŞANLIOĞLU
Bu yazı dergimizin 31. sayisinda (EYLÜL 2004) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 3999 kez okunmustur.

  İŞÇİNİN MESLEKİ EĞİTİME TABİ TUTULMASI DURUMUNDA EĞİTİM GİDERLERİNİN GERİ ÖDENMESİ

Davacı, cezai şart alacağının ödetilmesine ve karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme,davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı Banka ile davalı işçi arasında akdedilen hizmet sözleşmesinin 4. maddesinde davalı istifa halinde, eğitim programına katılması nedeniyle eğitim programının maliyetinden payına düşen 6000 Amerikan Dolarını bankanın talebi üzerine 10 gün içinde ödeyeceğini taahhüt ederek bankaca yapılacak eğitim giderlerinden kendisine düşen kısmı ödeyeceğini ifade etmiştir.
Mahkemece bu düzenlemenin işçi aleyhine konulmuş tek taraflı cezai şart olarak kabul edilip isteğin reddedilmesi hatalıdır. Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre davacı taraf eğitim gideri olarak harcama yaptığını ispatladığı taktirde bu tür eğitim giderlerine davalı işçinin çalıştığı süre, eğitimden yararlanan sayısı dikkate alınarak ve oranlanarak davalıya düşen eğitim giderine hükmetmek gerekir. Bu durumda mahkemece davalı tarafça dosyaya ibraz edilen harcama belgeleri değerlendirilerek eğitim gideri mahiyetinde olduğu anlaşıldığı taktirde belirtilen hususlara uzman bilirkişiden rapor alınıp talebin kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Yazan : Veli KARAGÖZ
Bu yazı dergimizin 31. sayisinda (EYLÜL 2004) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 3388 kez okunmustur.

  Avrupa Para Birliği`ne Geçiş Süreci ve Euro`nun Günümüzdeki Problemlerinin Maastricht Uyum Kriterleri Açısından Değerlendirilmesi

İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı Avrupa`da, entegrasyon yönünde bir çok girişim olmuştur. Bunların başında, 1952 yılında „Kömür ve Çelik Topluluğu“, 1958`de Roma Sözleşmesi ile oluşturulan „Avrupa Ekonomik Topluluğu“ ve „Atom Enerjisi Topluluğu“ gelmektedir. İlk bütünleşme girişimi olarak, özellikle kömür ve çelik sektörünün seçilmiş olması tesadüfi değildir. Bu sektörler, o dönemin savaş sanayisinin ana girdi maddelerini üretmekteydiler. Böylelikle, savaş sanayisindeki üretimin kontrol altında tutulması amaçlanmıştır. Ayrıca bu sözleşmeler, daha sonraki dönemde oluşan siyasal kurumsallaşmanın da, çekirdeğini teşkil etmişlerdir.


Avrupa Birliği`nde ortak bir para kullanma fikri, siyasal anlamda entegrasyona ivme kazandıracağı ve ekonomik açıdan olumlu beklentiler nedeniyle, 1970`li ve 1980`li yıllarda oldukça kabul görmüş ve bu alanda çeşitli girişimler de olmuştur. Avrupa Para Birliği (APB) konusunda en önemli kararlar ise, Maastricht Sözleşmesi ile kabul edilmiş ve bu sözleşme 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Maastricht Sözleşmesi, daha önce kabul edilmiş bir çok dokümandan (Werner Planı, Delors Planı) sürekli geliştirilerek, son şeklini almıştır. Ayrıca bu sözleşme, bir çok ek bölümden meydana gelmekte ve AB`ye üye ülkelerden Danimarka, Portekiz ve İngiltere için de, istisnai hükümler içermektedir.


APB`nin amacı, üye ülkelerde ortak para ve ekonomi politikaları uygulamak suretiyle, dengeli bir büyümeyi, düşük oranlı enflasyon rakamlarıyla gerçekleştirmektir. Para Birliği ile, global ölçekte rekabet üstünlüğü yaratmak ve AB`de entegrasyonu geri dönülmeyecek bir hale getirmek istenilmektedir.


Yazan : Ömer ŞANLIOĞLU
Bu yazı dergimizin 30. sayisinda (AĞUSTOS 2004) yayinlanmis olup.
Simdiye kadar 1809 kez okunmustur.


Bulunan Sayfa(lar) : 1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
Site Menu

 




Bu site INTERNETsahibi Int. Hiz. Tarafindan Host Edilmektedir.
Ttec Plus Cep Telefonu Aksesuarı