|
|
|
Makaleler / Articles / Aufsätze / Articles |
|
|
|
|
|
|
Versicherungsrechtliche Aspekte des Terrorismus im internationalen Luftverkehr –Insbesondere die Frage der Versicherung des Kriegsrisikos
ÖZET: New York’daki 11. Eylül 2001 olayları Sigorta sektöründe de önemli etkiler yarattı. Özellikle uçak sigortası alanında hala devam eden, önemli zorluklar tekrar gündeme geldi. Öncelikle ortaya çıkan ilk sorun: Sigorta sektörü savaş ve terörizmden kaynaklanacak zarar riskini gelecekte yalnız başına karşılayabilir mi, karşılamalı mı, yoksa uçak sigorta şirketlerinin boyunu aşan zararlarda devlet güvencesi getirilmeli midir? Bu çalışmanın birinci bölümde uluslararası hava taşımacılığına dair hukuki mesuliyet anlaşmaları özetlenip, Varşova Mesuliyet Sisteminden Montreal Anlaşmasına kadar ki gelişmeler belgelenmektedir. Daha sonra sigorta hukukunda savaş ve terörizm riskinin mesuliyeti incelenmekte ve son olarak da saldırıların ardından sigorta hukukundaki gelişmelere yer verilmektedir.
|
|
|
Yazan
: Aynur GÖK
|
|
|
Bu yazı dergimizin 10. sayisinda (ARALIK 2002) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 2046
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
I- Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar İkileminde Seçim Sistemleri
Ulusun yasa koyucusu olarak belirdiği modern demokrasiler, zorunlu olarak, temsili demokrasi niteliği taşırlar. Bunun anlamı şudur: Ulus yasanın yaratıcısı olsa bile, yasa koyma işini doğrudan üstlenmez; bunu temsilcileri aracılığıyla yerine getirmek zorundadır. Seçimleri, demokrasinin “olmazsa olmaz” koşulu ya da demokratik rejimlerin temeli kılan neden budur[1]. Elbette ulus temsilcilerini belirleme işini belli teknik usullerle gerçekleştirecektir. İşte, bu usullere seçim sistemi adı verilir.
Modern demokrasilerde seçim sisteminin iki temel işlevinden söz edilebilir. Birincisi, halkın yönetime katılımını, halk içindeki değişik görüşlerin iktidara yansımasını sağlamak, ikincisi ise, hükümetin oluşması sonucunu doğurmaktır. Seçim kurumunun birinci yönü seçim hukukunda “adalet” ya da “demokratik temsil” ilkesi ile birlikte anılırken, ikinci yönü “istikrar” ilkesi çerçevesinde ele alınmaktadır.
Temsil adaleti, sistemin çok partililiğe uygun düşmesi ve çok sesliliğe uygun siyasal zeminin oluşması açısından son derece önemli ve bu yüzden de vazgeçilmez bir ilkedir. Yönetimde istikrar ise, bütün ülkelerin olduğu gibi Türkiye’nin de ihtiyacı olması bakımından önemlidir.
Ne var ki, bu iki ilke arasında doğal bir çekişme vardır. Temsil adaleti ön plana alındığında, istikrarlı hükümetlerin kurulması zorlaşmakta; yönetimde istikrar esas alındığında ise, temsil adaleti zedelenebilmektedir. Modern demokrasilerin önündeki sorun, bu iki yönden hangisine ağırlık verileceği, başka bir deyişle, demokratik temsil ya da istikrar olgularından hangisinin tercih edileceği sorunudur.
|
|
|
Yazan
: Nihat BULUT
|
|
|
Bu yazı dergimizin 10. sayisinda (ARALIK 2002) yayinlanmis olup. Simdiye kadar 5038
kez okunmustur.
|
|
|
|
|
|
Bulunan Sayfa(lar) :
1/ 2/ 3/ 4/ 5/ 6/ 7/ 8/ 9/ 10/ 11/ 12/ 13/ 14/ 15/ 16/ 17/ 18/ 19/ 20/ 21/ 22/ 23/ 24/ 25/ 26/ 27/ 28/ 29/ 30/ 31/ 32/ 33/ 34/ 35/ 36/ 37/ 38/ 39/ 40/ 41/ 42/ 43/ 44/ 45/ 46/ 47/ 48/ 49/ 50/ 51/ 52/ 53/ 54/ 55/
|
|
|